꧁3꧂

110 15 11
                                    

Jeon Jungkook

Yeni tanıştığım ve en nihayetinde melek olan Jiminin uzattığı karışımı bir saniye bile düşünmeden tepeme diktim. Aura yırtıklığının geçmesi için şakasız her şeyi yapabilirim. Öteki yaratıklar açığımı fark etti. Ne yazık ki aura açıklığım çok büyükmüş. Bu yüzden beni hemen buldular. Geceleri rüyama giriyorlar, bazen etrafta onları görüyorum. Çok kısa anlığına silüetlerini görsemde yaşamaktan vazgeçeceğim kadar korkunçlar.

Lordun yönlendirmesiyle kraliyete yeni gelen melek Jimin tarafından tedavi olacağım. Jimin buraya geleli üç yüz elli yıl oluyormuş. Ben geleli... Sahiden ben buraya geleli ne kadar oluyor? Zaman çok karışık.

Yedi yüz yıl önce, hiçbir şey olmadığı o zamanlarda burda yaşarken meleklerle pek konuşmazdım. Daha doğrusu anlaşamazdık. Sayımız az olduğu için şansımıza anlaşabileceğimiz kişiler gelmezdi. Ama Jimin öyle değil. Bildiğiniz bu çocuk benim kafa dengim! Uzun bir süreden sonra arkadaşım olduğu için epey heyecanlıyım. Benden küçük olmasına rağmen epey iyi işi görüyor.

Eliyle yatağı işaret ettiğinde ne yapmam gerektiğini anladım. Hemencecik ayaklarımı uzatarak yatağa uzandım. Jimin, aura açıklarında tedavi için kullandığımız bitkiyi eline aldı. Bitkiyi avuçlarının arasına hapsattikten sonra gözlerini yumdu. Elini bedenimin üstünde dolaştırmaya başladı. Elinin bedenimden geçtiği yerlerde kanımın çekildiğini hissediyordum.

Ayrıca aura açıklığını tedavi etmek zor. Sancılı bir süreç.

Jimin, tedaviye devam ederken canım sıkıldığı için bir şeyler sorma kararı aldım. "Önceki hayatında nasıl öldün?"

Sorduğum soruyla birlikte gözlerini açtı. Ölümü aklına gelmiş olmalı ki gözleri dolmuştu. "Maalesef pek yaşama şansım olmamış. İki yaşındayken annem boğazımı kesmiş."

Sıkıntılı bir nefes verdim. Galiba ona göre şanslı sayılırım. En azından ben dokuz yaşıma kadar yaşamışım. Yaşadığımız şeyin tarif edilemeyecek kadar acı olmasına rağmen güldüm. "Demek ki her meleğin geçmiş yaşamındaki ölümü çok kötüymüş... Bir tek benim ölümüm kötü sanardım."

İki kaşı şaşkınlıkla havaya kalktı. "Ben de... Senin ölümün nasıldı ki?"

Derler ya gözümün önünde canlanır koskoca bir mazi. Asırlar geçmesine rağmen, ruhumun ve bedenimin başka bir boyutta yaşam bulmasına rağmen o günü unutamadım. Ailemi unuttum, dünyada ne yaptığımı unuttum ama o günü unutamadım.

Yutkundum sertçe. "Babam tarafından bir geneleve satıldım. Yirmi iki saat boyunca farklı kişiler tarafından tecavüze uğradım. Kaçmaya çalışınca vücudumun farklı yerlerine kesik açtılar. Parmaklarımı kestiler. Muhtemelen bir insan buna sessiz kalamayıp onları ihbar etmiş. Polisin geldiğini öğrendiklerinde ise içinde bulunduğum evi ateşe verdiler. Sonra da-"

Jimin, "T-tamam yeter bu kadar...." diyerek araya girdi.

Yaşadığım acı ölüm kanına dokunduğu için gözlerini sımsıkı yumuyordu. Onun ikazına aldırmadan devam ettim. "Sonra da tüm bedenim yanmaya başladı. O an canım çok yanımıştı. O gün, o evde yanarken canımın nasıl acıdığını hissediyorum Jimin. O acıya dayanamadım. Masadaki silahla kendimi vurdum."

Gözlerim dolmuştu.

Jimin ise çoktan ağlıyordu.

İşte bu yüzden tanrı, önceki hayatında ölen çocuklara sonraki hayat şansını tanıdı. Ölen çocuklar farklı bir boyutta melek olarak doğdular. Diğer varlıklardan daha farklı olmamızın nedeni bu. Bu yüzden ayrıcalıklı tutuluyoruz. Şimdi anladınız mı?

Mavera's Angel // TaekookWhere stories live. Discover now