Ίδια μέρα, ίδιο άτομο, δύο διαφορετικά συναισθήματα

44 6 136
                                    

Günler birbirini kovalarken evde savaş içerisindeydik.

Dünyanın neresinde olursanız olun taa içimize işlenmiş bazı gelenekler ve davranışlar vardır.

Hayır sadece adam akıllı çay demlemekten ya da menemen yapmaktan veya insan ilişkilerimizden bahsetmiyorum.

Bahsettiğim şey daha can alıcı bi durum; kışlıklar.

An itibariyle üç kasa domatesi bitirdiğimde ablamın bunları her seferinde nerden bulduğunu sorguluyordum İngiltereydi yahu burası.

Burdakilerin böyle şeylere alışık olmadığı kesin fakat Sophie neden. Geçmiş senelerde bu zamanlarda hep Amerika'da ya ad başka yerdelerdi Benedict'in işleri yüzünden. Bu sene kaçışının olmaması ablamı sevindirirken çocuklara da ekstra eğlence çıkmıştı.

Suratı, boynunun bazı yerleri, dirseklerine kadar kolları ve bugüne özel bilerek giydiği beyaz bluzu domates içindeydi. Sophie ile dalga geçen çocuklardan büyüğü küçüğü farketmeksizin kasalardan domates araklayıp ellerine yüzlerine sürüyorlardı.

Sophie'nin hem doğrama işine fazla söylenmesi bir de çocuklara kızmaya başlaması üzerine ablam Sophieyi bahçenin diğer köşesindeki ateşin yanına yollamıştı.

Herkes bi kaçış yolu ararken şükür ki kapı çaldı. "Ben bakarıııım." hain Sophie, tabikide kapıya koşardı. Ablamda işten kaçtığını bildiğinden arkasından laf ediyordu. Bakışları bana döndüğünde bıraktığım bıçağı geri aldım.

"Hiç öyle bakma ablacım bak yapıyorum işte."

"Merhabaalaar." Benedict gelmişti. Ahh canım arkadaşım. En sevdiğim kurtarıcım.

Yüzüne nasıl bi minnetle bakıyorsam yanıma yaklaşıp eğildi. "Farkındayım mükemmel bi insanım ama yanılıyorsun Pera yardıma gelmedim. Sophieyi almaya geldim işimiz varmış."

Yüzümdeki minneti önce üzüntüye sonra kızgınlığa çevirirken Sophieye döndüm. "İnanmıyorum Sophie, Benedict'e seni alması için çağırdığına inanamıyorum. Hani birimiz hepimiz içindik. Beni niye kurtarmıyorsun burdan."

"Hey" kahretsin ablam.

"Kimse hiç bir yere gitmiyor. Bu kadar şeyi tek başıma yapamam. Hem yerken kimse şikayet etmiyor ama."
Sinsi gülüşünü Benedict'e sunup konuşmaya başladı. Allahım tahmin ettiğim şey mi. "Üstelik çok iyi bi insan olduğum için size elemen buldum." evett

Benedict asla ve asla üzerine alınmayıp salağa yatarak etrafına bakkındı. "Hiç bakınma Ben. Senden bahsediyor ablam."

"Aaa hayır ama . İşlerim var benim. Toplantım var."

"Az evvel Sophieyi almaya gelmiştin işiniz varmış. Sophie burda ve bi işi yok. Bak boşa çıktın. Hadi git mutfaktan üzerine bi önlük al da gel."

Ablamın lafı üzerine bi bana bi Sophieye bakan Benedict'i ikimizde gülerek reddettiğimizde neredeyse ağlayarak mutfağa gitti. Bu hali hepimize kahkaha attırırken ablamla bakışınca susup sessizce işimizi yapmaya devam ettik.

Üzerinde çocukların ablama anneler gününde aldığı "dünyanın en güzel annesine " yazısı olan sonrasında çocukların üzerini boyadığı önlükle gelen Benedict bir kez daha kahkaha atmamızı sağlamıştı. Elimi önlüğüme silip gizlice fotoğrafını çektim. Bi ara fanlarını çıldırtmak için paylaşabilirdim. Evet yapardım böyle şeyler. Benedict'in kurduğu özel hayat sınırını aşmadan onaynı alarak paylaşırdım fotoğrafları.

Ablam Benedict'i doğrama görevine verince yanıma oturmuştu. Söylene söylene kaçma yollarını mırıldanıyordu.

Ablamdan ve Sophie'den uzak olmanın verdiği rahatlıkla Benedict'e eğilip dün geceden beri kafamı meşgul eden soruyu sordum.

William HiddlestonDonde viven las historias. Descúbrelo ahora