εκκολαπτόμενη αγάπη, αγάπη

38 5 87
                                    

"Sanırım bi şey oldu artık uyandırsak mı Ahsen?" boğuk boğuk Sophie duyuyordum şu an. Neden ya ne alaka.

"Yok ya bi şey yok. O biraz deli yatar. Dün de üst üste geldi yorulmuştur." abla?

"Ölmedi yani."

"Yok yok. Son iki dakikası var zaten. Uyanmazsa sulu müdaheleye geçeceğim." hayır ya su olmaz.

Yavaşça esneyerek gözlerimi araladım. Dünün ertesi şaşırılmayacak görüntü vardı gerçekten. Ablam ve Sophie yatağın ucuna bağdaş kurmuşlar bana bakıyorlardı.

"Günaydın."

"Ne günaydını Pera öğlen oldu öğlen." annemde böyleydi. Ne var be. Şurda bi zevkimiz var onda da rahat bırakmıyorlar.

"Onu boşver şimdi Ahsen dur." yerinde kıpırdanıp sırıtarak bana döndü.

"Eee Pera? Nasıldı dün akşam." vay çakallar. Aklı sıra beni en savunmasız halimde yakalıp acayip acayip şeyler söyleteceklerdi. Ama dinlenmiş bir ben asla buna kanmazdı.

"İyisiyle kötüsüyle yaşadık be Sophie. Sen ne yaptın? Nasılsın?"

"Beni bırak. Tom'u anlat." aynen yormayın beni. Çat diye sorun ben anlatayım siz rahatlayın.

"Ne var magazinde. Çok mu kötü? Ne kadar saçma?" ablam gıdısını göstererek güldü. Ahhh korkunçtu demek.

"Yuva yıkan kadınsın şu an." Ne!

"Hiç öyle bakma en hafifi bu. Sana küfür etmeden küfür ederek dava açmanı da engellediklerinden yapabileceğin tek şey oturup bize ne olduğunu anlatmak."

"Offff. Her seferinde şaşırtmamaları çok üzücü."

Beklentiyle bana bakan gözlere döndüm. Charles'ı biraz hafifleterek, Tom'dan da bikaç ayrıntıyı kaldırarak ablamlara özet geçtim.

"Yaaa çok tatlı bu çocuk." "Şerefsiz."

Ablam ve Sophie'nin aynı anda söylediklerine karşılık gülerek baktım. Sophie ablama dehşetle baktı. "Tom mu şerefsiz? Teesüf ederim. Gül gibi çocuk neresine laf ediyorsun?"

"Charles'a demiştim zamanı ayarlayamadım. İçimde mi kalsın?"

"Doğru haklısın. Şerefsiz Charles." başımı sallayarak onları onaylıyordum. Bi an önce değerlendirmeleri bitmeli ve kahvaltı yapmalıydık.

"Ama Tom çok tatlı değil mi Ahseeeenn." süzülerek ablama bakıyordu.

"Vallahi ben de çok etkilendim. Pera kız. O omza baş koymalar ne öyle. Aşık mı oldun?"

İşte unuttuğum kısım buydu. Ben ablamlara anlatırken omuz kısmını atlamıştım ama magazincilerin çektiği aklımdan tamamen çıkmıştı.

"O an öyle hissettim ve koydum abla büyütülecek bir şey değil. Güzel bi andı." gözlerim ellerime kayıp dudağımda küçük bi gülümseme oluştu. Huzurlu bi andı.

Ablamın sesleriyle kendime gelip toparlandım. Neyseki az önceki salak halimi görmemişlerdi. Şu an bizimle ilgili sonsuz bi hayal evrenine girmişlerdi.

Bizimle mi? Ne saçmalıyordum şu an? Ablam ve Sophie'nin komplo teorilerini duydukça bi yerden sonra bana da işlemişti. Normaldi tabi.

"Hadi tamam hadi. Kalkın. Bir sürü işim var benim." onlar hala yatağımda birbirlerine "ay şöyle olsa nası olurdu ama bizimkisi hemen etkilenirdi" temalı konuşmalarını yaparken banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Dişlerimi fırçaladıktan sonra odaya geri geçip telefonu elime aldım. Tom'u aramam gerekiyordu. Hala bi problem olup olmadığını bilmeliydim.

William HiddlestonWhere stories live. Discover now