0.3

30 2 0
                                    

Bir tane boş masa olmaması benim bahtsız olduğumun bir kanıtıydı bence. Evet, kahvemi almış dışarı çıkmış ama bir tane masa bile bulamamıştım.

Ne yapacağımı düşünürken benim yaşlarımdaki bir çocuk dikkatimi çekti.

Belki onun yanına oturmama izin verebilirdi. Allah'ım lütfen rezil olmayayım. Lütfen!

Yavaş adımlarla çocuğa doğru ilerledim. Yaptığı işe o kadar odaklanmış ki beni fark etmemişti.

"Pardon, bakar mısın?" dememle yeşil gözleri bana dönmüştü. Renkli göz severiz kıps.

"Boş masa yokta sakıncası yoksa sizle oturabilir miyim?" dememle çocuk duraksadı.

Kesin red yiyeceğim, Allah'ım tam zamanı şuan alabilirsin canımı. Gerçekten!

Çocuğun "Tabii ki oturabilirsin." demesiyke kendime geldim. Teşekkür edip karşısındaki sandalyeye oturdum.

Açıkçası oturup saatlerce sohbet etmeyeceğimin farkındaydım fakat çocuğun direkt resim çizmeye devam etmesi şaşırttı beni.

Neyse ki ben ucundan yüzsüz bir insandım. Ayrıca her zaman erkeklerin konuşma başlamasına gerek yoktu. Ben başlatırdım konuşmayı.

"Ben Lina, sen?"

"Atlas." Dedi gözlerini bile bana çevirmeden.

Belki de bu kadarı yeterliydi. Çantamdan kitabımı çıkarıp okumaya başladım.

                            *

Yaklaşık iki saattir sessiz sedasız oturuyorduk. Kitabım bitmişti fakat benim hiç kalkasım yoktu.

Atlas hala resim çiziyordu. Ne çizdiğini bilmiyordum ama baya uğraşmıştı.

Ani bir dürtüyle "Ne çiziyorsun?" diye sordum.

"Bitince görürsün. Daha ne kadar buradasın?" diye sordu Atlas. Harika soru, acaba ben daha ne kadar buradayım?

"Bilmem, dururum daha 1 saat falan." dedim. Acaba bende rahatsız mı olmuştu. Ya lila yine saçmalamaya başladın. Kim benim gibi mükemmel bir insandan rahatsız olabilir?

Atlas çizimine devam ederken bende telefonda boş boş takılıyordum. Atlas'ın instagram'ını bulamaya çalışıyordum ama Bi türlü bulamadım. Zaten okul açılmasına da az bir süre kalmıştı. Ona da ayrı bi sıkılıyordum.

Atlas aniden başını kaldırıp bana baktı sonrasından defterini önüme koydu.

Lan! Bu eşek sıpası beni çizmiş ya.

"Ayy! Bu çok güzel olmuş." dememle Atlas'ın dudaklarında hafifi bir tebessüm belirdi. "Çocuk seni yerim ben" dememle gülmeye başladı.

Telefonumu çıkartıp resmimin fotoğrafını çektim. Sonrasında Atlasla konuşmaya başladık.

***


Bugün okulun ilk günüydü. Hayatımın yeniden boka batışının ilk günüydü.

Acaba intihar mı etsem yoksa kahve mi içsem diye düşünürken babam arabayı durdurdu.

"Aşkım bu kadar karamsar olma. Belki bu okulu seveceksin." diyen babama hafif tebessüm edip arabadan indim.

Keşke Atlas bizim okulda olsaydı. Evet, o günden sonra baya yakın arkadaş olmuştuk. Çocuk bildiğimiz benim erkek versiyonum çıkmıştı.

Fakat biraz daha çekingen halimdi.

Okula giriş yaptığımda 10/c sınıfını arıyordum. Okul bildiğimiz devlet okulları gibiydi. Öyle farklı hiç bir olayı yoktu açıkçası.

Sınıfımı bulup içeri girdim. Çoğu sıra kapılmış, önlerde bazı sıralar boştu. Ortadan rastgele bir sıraya oturdum.

Yazılı olmayan okul kuralı 1 : Okulun ilk günü nereye oturursan tüm yıl o sıra senin olur.

" Şeyy, acaba yanın boş mu?" sorusu ile kafamı sağa çevirdim. Gözlüklü tatlı bir kız vardı. Evet dememle yanıma oturdu.

"Yenisin galiba? Ben Duru."

Güzel, galiba ilk defa direkt zorbalanmayacaktım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 20 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Lila| Gerçek AileHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin