Bölüm 28

1.7K 165 331
                                    

Beğeni ve satır arası yorumlarınızı bekliyorum 💐

Kitap hakkındaki duyurulardan haberdar olmak içim wattpad hesabımı takibe alabilirsiniz.
kitapkolik_46

Bölüm sınırı
65 beğeni
220 yorum
Sınır dolduğunda yeni bölüm gelecek inşallah💐

Bu hafta bu bölümle birlikte 3 bölüm paylaşmış oldum. Ben söz verdiğim gibi sınır dolunca bölümü sizleri bekletmeden paylaşıyorum. Lütfen sizlerde beğeni ve satır arasına bol bol yorum yaparak destek verin. Sizlerin yazdığınız yorumlarınızı tek tek okuyorum. Bu bölüm sınırının dolmasına son iki beğeni kaldı ama yeni bölümü çok isteyen okuyucularım var. Onları kırmayıp paylaşıyorum. Bir sonraki bölümde sınır dolmadan paylaşmayacağım bilginize. Hepinize kucak dolusu sevgiler 🥰

Keyifli okumalar dilerim💐

🌿🌿🌿🌿🌿

Edepli edebinden susar, edepsiz ben susturdum zanneder. (Hz. Mevlana)

Menekşe hanımın hastahaneden çıkmasının üstünden üç gün geçmişti.

Kerem Bey bu süre zarfında şirkete arada uğrasada işlerle ilgilendiğini pek söylenemezdi. Mirza Bey'i o günden sonra hiç görmedim. Kaybolan kızlarından halen bir haber yok. Öztürk ailesi bütün imkanlarını ortaya koyarak kızlarını aramaya devam ediyorlar.

Mirza Bey'in yokluğunu şirkette hissediyoruz. İşlerimiz çok yoğun. Başımızı kaşıyacak vaktimiz olmuyor. Her gün beni iş yerime Ömer bırakıp alıyor.

Telefonda her gün annemle konuşuyorum. İlk fırsatta ziyaretine gitmem gerekiyor. Bugün sesi iyi gelmiyordu. Ben evlendikten sonra bir defa ancak görüşebildik. Babam annemin benim evime gelmesine izin vermiyormuş. Bunu annemden duyduğumda çok üzülmüştüm.

Elimdeki dosyaların son düzenlemelerini yaparken odamın kapısı birden açıldı. Dosyadan kafamı kaldırıp kimin geldiğine baktığımda Kerem Bey'in geldiğini gördüm. Aslında kapım çalmadan açılıyorsa bunun Kerem Bey olduğunu tahmin etmeliydim.

"Hoşgeldiniz Kerem Bey." deyip ayağa kalktığımda eliyle oturmamı işaret edip kendiside masamın önündeki tekli koltuğa oturdu. Gözlerinin çevresinde kahve rengi halkalar oluşmuştu. Yeteri kadar uyumadığını tahmin edebiliyorum.

"Elvin işlerin çoğu senin üstüne kaldı." dediğinde sesi çok üzgün çıkıyordu. Yeteri kadar üstünde sorumluluk vardı. Birde iş yerini düşünüp üzülmesini istemiyordum.

"Sorun değil Kerem Bey. Üstesinden gelebiliyoruz. Diğer mimar arkadaşlarla birlikte çalışıyoruz. Siz bizi düşünmeyin." dediğimde gözlerinde minnet vardı.

"Siz nasılsınız Kerem Bey.?" dediğimde derin bir nefes aldı. Gözlerindeki hüzün elle tutulur gibiydi. Bu süre zarfında en çok yıpranan Kerem Bey olmuştu. Bugün zayıfladığını farkettim. Hem anne babasına yetişiyor. Hem de kız kardeşini aramaya devam ediyordu. Üzerindeki sorumluluk çok ağırdı.

"Ayakta durmaya çalışıyorum. Bu belirsizlik beni mahvediyor." çok haklıydı. Sesi o kadar yorgun çıkıyordu ki insan ne söyleyeceğini bilemiyordu.

"Menekşe Teyze nasıl oldu?!" O gün hastahanede kendine geldiğinde hiç konuşmamıştı. Kimseyle göz göze bile gelmemişti. Sadece sessiz göz yaşlarını akıtmıştı. Bu durum Mirza Bey'i daha çok üzmüştü.

"Bugün sabah konuştu. Babamla bütün konuştuklarımızı duymuş. Bu sabahta sinir krizi geçirdi. Eve doktor çağırdık. Doktor sakinleştirici iğne yaptı. Annem iyi değil Elvin. Nasıl toparlanacak bilmiyorum. Kız kardeşimin ölümünden sonra toparlanması yıllarını almıştı. Şimdi bir umudumuz var ama hepimiz kendimizi sorguluyoruz. Bunca yıl küçüğüm nefes alırken biz nasıl bilmemişiz?!" bu durumda kim olsa kendini sorgulardı. Kerem Bey'de haklıydı ama haksız olduğu bir nokta vardı. O yıllarda kendiside çocuktu. Annesi babası da evlat acısıyla yanıyordu. Kimin aklına böyle bir şey gelirdi.

Yasemin KokusuWhere stories live. Discover now