24

174 16 14
                                    

"İyi günler"

Açtığım kapıdan dışarı çıktığımda kapıyı arkamdan kapattım. Esen rüzgar saçlarımı dağıtırken sabah taktığım şapkaya şükür ettim.

Kitapçının önünde durmayı bırakıp hareketlendiğim de kaldırımda ilerlemeye başlamıştım. Ellerimi montumun cebine yerleştirip yumruk yaptım ısınmaları için. Belki de ben gerçekten yaz kızıydım. Ama bu kış'ın değeri çok ayrı olacaktı çünkü bana güzel şeyler vermişti.

Ama yine de şuan bu öldürücü rüzgarların estiği sokakta yürümektense Juyeon'un kollarının arasında olmak çok daha güzel olurdu.

Çevirdiğim taksiye binip evin adresini verdim ve arkama yaslandım. Dün gece Juyeon'un odasında uyumuştum ve fark etmiştim ki Juyeon'un odasını hiç görmemiştim. O odada bulunduğum her seferde ışıklar kapalıydı, sanki yokmuş gibi. Ayrıca perdeler sıkıca kapanmış olduğu için hava aydınlanırken de göremiyordum herhangi bir şey. Benim için gizem olan odayı seviyordum yine de.

Sabah Juyeon beni uyandırıp bu gün için erkenden çıkması gerektiğini söylemiş, muhakkak kahvaltı etmemi ve beni arayacağını söyleyip öptükten sonra gitmişti. Sadece bir anlık telefonun ekranını açtığım da saatin altı oluşunu gördüğümde buna tepki verecek bilince bile sahip değildim.

Gece geç gelmemize rağmen bu kadar erken gitmiş oluşu beni endişelendirse de yapabileceğim bir şey yoktu. Ama yine de hâlâ Juyeon'un aramasını bekliyordum ve aramadığı her saat ne kadar yorgun olduğunu düşünüyordum.

İçimde kötü bir his vardı ve sadece bu gün kötü bir şey olmaması için dua ediyordum. Bu yarışın belasız bir şekilde bitmesini istiyordum. Bu günü atlatmaya ihtiyacım vardı.

Taksi durduğunda ücreti ödeyip indim. Biraz ilerimde ki eve ilerleyip basamakları çıktım ve şifreyi girip sıcacık eve girdim. Rahatlama hissi her yerimi sararken memnun bir şekilde ilerledim. Eşyalarımı koltuğun üstüne koyduktan sonra mutfağa girdim ve bir sandviç hazırlayıp yedim. Ardından ertelemek yerine oturup dersler için yapmam gereken şeyleri yaptım. Teslim tarihi yaklaşmış olan e-mail'im de ki ödevler ise önceliğimdi.

Telefonum çalana kadar ödevlere odaklanmıştım. Telefondan açtığım müzik yerine telefonun zil sesi çalmaya başladığında gözlerimi bilgisayarın ekranından ayırmadan telefonu elime aldım ve sonra arayana baktım.

Yarışçı Bozuntusu

Dudak uçlarım yukarı kalkarken aramayı onayladım hızla. Yerden kalkıp koltuğa oturdum ve arkama yaslandım. Sırtımda ki yerde oturmaktan gelen ağrı hissi ile rahatladığımı hissettim.

"Ne yapıyorsun?"

"Ödevleri hâl ediyordum. Sen ne yapıyorsun?"

"Büyük ihtimalle söylememe gerek bile yok. Son çalışmaları gerçekleştiriyorum"

"Yorulmuş olmalısın, yarışta sorun olmayacağından emin misin?"

"Sevgilinin ajan olduğunu ne çabuk unuttun"

Aralanan dudaklarım sadece açık kalmıştı. Dudaklarımın köşeleri yukarı kalkarken dudaklarımı yaladım. Başımı eğerken birbirlerine bastırdım dudaklarımı.

Sevgilinin

Juyeon ile sevgiliydim. Gerçek olduğu gibi hayal gibi hissettiriyordu. Düşüncesi, söylemesi çok hoştu. Derin bir nefes alıp dudaklarımı araladım.

"Bu yine de insan olduğun gerçeğini değiştirmiyor"

Koltuğun köşesi ile oynarken hâlâ daha gülümsüyordum. Kendimi liseli toy kızlar gibi hissetmeme neden olsa da hissi güzel olduğu için üstünde durmadım.

Racing -°- Lee JuyeonWhere stories live. Discover now