0.2

68 10 12
                                    

hwang hyunjin

Yaşadığımız kavganın üzerinden neredeyse 1 hafta geçmişti, Jisung ve Changbin muhtemelen bu olay hiç yaşanmamış gibi davranıyorlardı ki böylesi daha iyiydi, her ne kadar Changbin onun için endişelenmeye devam etsede.

Bu 1 haftanın içerisinde pek bir şey yaşanmamıştı da gerçi. Sınav haftasına girmiştik ve bu haftamız sürekli ders çalışmakla geçmişti. Minho, Changbin ve ben son sınıf öğrencisi olduğumuz için hafta daha da boğucu geçmişti.

Şu an ise son sınavımızdan çıkmış, okul kantininde boş boş oturuyorduk. Hepimiz yorulmuştuk ve bitkin olduğumuzdan konuşmaya halimiz yoktu resmen. Sınav haftası yiyip bitirmişti bizi.

"Ee teneffüs boyunca böyle boş boş oturacak mıyız cidden?" soru Changbin'den gelmişti. "Ne yapalım Changbin, kalkıp halay mı çekelim?" Minho'nun yorgun sesi üzerine Changbin iç çekip sandalyesinden kalkmıştı. Ne yapacağını meraklı gözlerle izlerken Minho'ya doğru yaklaşıp ellerini omuzlarına koydu. "Son sınavımızın şerefine halı sahaya mı gitsek ne yapsak, hm? Bir nevi ödül niyetine" "Changbin çok isterdim ama bedenimin iyi bir tatile ihtiyacı var" Minho'nun teklifini reddetmesini aldırmayarak bize döndü Changbin. "Yemeğe çıkalım o zaman. Hem yeni bi' restorant açılmış diye duydum, yemekleri baya iyi diyorlar"

"Olabilir aslında" Jisung'tan onay gelince Changbin gülümseyip bana döndü sorarcasına. "Prensimiz ne diyor peki bu teklife?" Ufak kıkırtım diğerlerinde tebessüme yol açarken kafamı sallayıp konuşmaya başladım "Bana uyar, zaten bir planım da yoktu eğleniriz hem" benden de onay gelince Changbin genişçe gülümseyip elinin altındaki bedenin omuzlarını masaj yapmak amacıyla sıkmaya başlamıştı, tabii ne kadar masaj denilebilirse. "Ah! Acıyor Chang! Ah tamam tamam bana da uyar!" Minho'nun acı çekerek kıvranması hepimizi güldürürken Changbin sanki daha da genişleyebilirmiş gibi dudaklarını germeye devam etti. "Tamam o zaman! Yarın gidiyoruz!" Hepimizden onaylayan mırıltılar çıkarken zilin çalmasıyla sınıflarımıza dağıldık.

Gün sonunda evlere gitmek üzere ayrılmıştık. Günün yorgunluğu ile durağa yürümeye başlamıştım bende. Bir yandan bizimkilerle yazışıyor diğer yandan kulaklığımda çalan melodiye eşlik ediyordum. Durağa vardığımda kısa bir süre bekledikten sonra otobüse bindim. Çok da uzak olmayan evime ulaştığımda ise ilk işim elimi yüzümü yıkayıp yatağa kendimi atmak olmuştu. Yorgunluk üzerime daha da çökerken göz kapaklarım bir perde misali kapanmaya başlayıp görüşümü kapatmıştı. Kendimi uykunun kollarına bırakırken tek hatırladığım annemin adımı seslenişleriydi.

☆☆☆

Bilincim yavaşça açılırken bir güç beni yataktan kaldırmaya çalışıyordu. Sesinden annem olduğunu hemen anlamıştım. Adımı seslenip bir kolumdan çekiştiriyordu. "Hyunjin hadi kalk misafirlerimiz gelecek yardım et bana!" Birkaç küçük mırıltı firar etti dudaklarımdan. Yatak bedenimi kendine çekerken annemin saçlarımdan çekiştirmesi ile far görmüş tavşan gibi açıldı gözlerim. Hâlâ daha çekerken anneme söyleniyordum. "Ah! Anne saçım kopacak böyle adam mı uyandırılır!" Acı dolu inleyişlerimle beraber sonunda saçlarımı annemin elinden kurtarmayı başarmıştım.

"Kaç saattir uyuyorsun haberin var mı? Hani yardım edecektin bana!" Anneme boş gözlerle bakarken aklımda bir film kesidi gibi dün yapmış olduğumuz konuşmalar canlanmıştı. Dün annem misafirler geleceğini, yardım edip edemeyeceğimi sormuştu. Ben de son sınavıma gireceğim için kabul etmiştim yardım etmeyi. "Üzgünüm, evet yardım edecektim" yavaş hareketlerle yataktan kalktım konuşmam bitince. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkarken bir yandan da annemin söylenişlerini ve verdiği görevleri dinliyordum. Ufak bir baş sallamasıyla onayladım tüm dediklerini.

love me, hyunminWhere stories live. Discover now