Turuncu Kirpikleri Olan Bir Kız Çocuğu

1.8K 186 298
                                    

"Saçmalıyorsun şu an Turan."

Üzerime kendi pikesini örtüp yüzüme baktı ve canımı almak ister gibi göz kırptı. "Yüzbaşıma ne oldu savcım?"

Adam ayakta zor duruyordu. Bu haliyle bir silahlı çatışmadan yeni çıkmıştık. Ama içim kıpır kıpırdı. Kur yapasım vardı, kendime engel olamıyordum. "E ama sen dedin ki." Ağrısı olduğunu biliyordum ama bunu ustalıkla gizliyordu. Ellerini beline bastırıp kendi yatağının kenarına, benden kalan boşluğa oturdu. "Mayama karışan kokuyu soluduğun yerde." Anında kaşları havalandı. Elimi uzatıp parmak uçlarımı göğsüne bastırdım. Zor nefes alıyordu ama bunu ikimiz de pek umursuyor gibi değildik. "Odamda ve hatta yatağımda." Sertçe boynunu eğdi. Boynundan çıkan sesle yutkundum ama o yutkunuş sesi ikimizi de daha fazla harlamaktan öteye gitmedi. "Bunu tekrar et."

Parmak uçlarım göğsünden karnına doğru yol alırken birden uzanıp elimi tuttu. "N'apıyorsun sen şu an?"

Hemen omuz silktim nazlı nazlı. "Neden yüzbaşım demediğimi anlatıyordum."

Burnundan bir nefes verdi. Güldü ama pek de öyle eğlenir gibi değildi. "Anlat güzelim. Anlat benim güzel bebeğim." Turan bana hep bebeğim derdi. Şimdi söylediğinde böyle bir anda nasıl devam edeceğini bilemez gibi kalakalması olacak iş değildi. Yüzümde gezinen gözlerini karnıma çevirip bir posta da bakışları orada kitlenmişken öyle güzel gülmesi hele, hiç olacak iş değildi. "Anlat ama ben sana burada neyin cevabını, nasıl vereyim ki?" Nefsime oynuyordu. Aynı şeyi ben yaptığımda engel olmayı biliyordu ama.

"Sen bana neden yüzbaşım demediğini değil de, başka bir şey mi anlatsan Ada?" Şu bir aydır bana her Ada dediğinde içimde patlayan bir volkan ile yaşıyordum. Aynı şeyi o da düşünüyor muydu? "Sana anlatacak öyle çok şeyim var ki Turan. Hangisinden, nereden başlayayım anlatmaya? Özür dilemeye. Dert yanmaya. Ne anlatsam, ne söylesem unutacaksın sen sana yaptıklarımı?"

Anında kaşları çatıldı. İtiraz etmeye hazırlanan yüzünü gördüğümde benim de kaşlarım çatıldı. Adam buram buram askerdi ve Allah kesinlikle benim belamı vermeliydi. Göğsündeki ameliyat kesisi bugün epey zorlandığından her zamankinden daha zor nefes alıyordu ama hiç öyle bir derdi yokmuş gibi dişlerini sıkıp üzerime eğildi. "Neyin özrü Ada?"

Gözlerimi kaçırmaya çalışacağımı henüz ben buna yeltenemeden anlayıp çeneme uzandı. "Turan. Sana söylediklerim, seninle ilgili düşündüklerim." Sesim titrediğinde dilimi ısırdım. Karşısında ağlayıp daha fazla üzmek istemiyordum onu. "Ne eksik ne fazlaydı. Doğru olan neyse, onu yaptın yavrum sen." Ama benim de sabrım bir yere kadardı. "Ya şunu duymaktan öyle sıkıldım ki! Neyin doğrusu ya! Ne doğrusu Turan!" Ona bağırmak istemiyordum ama hislerimi kontrol altına alamıyordum. "Benim için tek doğru sen olmalıydın! Özenle önüme yerleştirilen başı bozuk deliller, ifadeler değil!"

Çenesini oynattı. Bu, sinirlenmeye başlıyorum demekti. Basit bir mimiğinin ne anlama geldiğini biliyordum da adamın aylarca üstüne basa basa kurduğu cümleleri nasıl güzel yok sayıyordum. Ve bu insanlar, bunu nasıl olağan karşılayabiliyordu! Aklımı yitirecektim en sonunda. "O ifadeler. O deliller. Sen tam da böyle düşün diye serildi senin önüne kurban olduğum. Bizzat benim tarafımdan. Öyle olması gerekiyor diye. Ben bizim için, başka yol bulamadım diye." Ne demek istediğini anlamıyordum. Kaşlarım çatıldı. "Ben bilseydim." Tam bu anda gözleri önce karnıma indi sonra gözlerime tırmandı aceleyle. "Bilseydim senin." Hamile olduğunu diyemiyordu. Bu kelimeyi kurmaktan özellikle imtina ediyordu. "Muhakkak başka yol bulurdum. Hiç olmadı, bu defa sahiden teslim ederdim silahımı." Bunun fikriyle çatılan kaşlarını gördüğümde güçlükle nefes aldım. Yaşıyorsa bundandı. Asker olduğundan. Asker olmak için var olduğundan. "Ama sana öyle bir acı yaşatmazdım. Asıl ben kurban olduğum. Asıl ben özür dilerim. Kartal'dan sonra bir de benimle böyle terbiye olduğun için."

Turuncu Balonlar & Sonsuz Yalanlar Où les histoires vivent. Découvrez maintenant