bekleyiş.

205 8 1
                                    

"ne zaman dönüyorsun? kendim için sormuyorum zaten ben değil ama onlar seni çok özlüyor. en azından biraz çocuklar için vakit ayırsan olmaz mı?"

telefonun ardından duyduğum gergin olduğuna emin olduğum o huysuz nefes veriş sesi beni huzursuz etmeye yetmişti. çocukları ailelerine teslim edip bir iş gününün daha sonuna gelmiştim şimdi ise alina ve sevgilisini beklerken her seferinde yüzleşmekten en çok korktuğum o insanla konuşuyordum.

"Sıla, zaten buraya yeni geldim bak daha bir hafta önce Almanyadaydım, sürekli yurt dışına çıkmak zorunda kaldım milli ara esnasında sende biliyorsun bunu. antrenmanlarım yoğunlaştı geldiğimden beri doğru dürüst dinlenemedim bile."

"bunlar benim ne kadar umrumda sence? Vakit ayırmak isteyen insan her türlü ayırır. Türkiye'ye geldiğin zaman Bursa'ya gidip aileni gördüğün gibi İstanbul'a gelip oğlunu ve kızını da görebilirdin. onlar artık iki yaşında Altay, farkında mısın? Bazı şeylerin farkına varıyor, anlıyorlar. Türkiye'de olduğun zaman diliminde bile bize vakit ayıramıyordun maçlardan antrenmanlardan bir türlü bize sıra gelmiyordu, şimdi ise hiç ayırmıyorsun."

"Benim elimde olan bir şey mi bu sence? Bende onları çok özlüyorum annemden babamdan bile çok hemde, ama bazen bazı şeyler istediğim gibi gitmiyor ne yapmamı istiyorsun şu an, sizi yanıma alıp burda yaşatmamı falan mı? Ki bu teklifide sana sundum en azından kızımı yanıma alıp onu burada okutup Türkiye'de olduğundan daha iyi bir gelecek sunmak istediğimi sende biliyorsun."

"Ne diyorsun sen gerçekten? Dediklerimden anladığın tek şey bunlar mı, salak mısın sen? İki yaşında ki bir çocuğu annesinden, ikizinden ve geriye kalan tüm ailesinden ayırıp İngiltere'de yoğun çalışma hayatına sahip olan babasının yanına yollayacağımı falan mı düşünüyorsun? Hem kendimi geçtim bu fikrini ne senin ailenin ne de benim ailemin kabul etmeyeceğini çok iyi biliyorsun. yani demek istediğim bana gerçekçi şeyler sun Altay, böyle konuşarak olmuyor her şey."

içimde biriktirdiğim ve tutmaya çalıştığım öfkemi sonunda dışa vurmuştum. Asla hakaret etmeyi seven birisi değildim ki ona bu zamana kadar salak bile demişliğim yoktu fakat bu sözleri bardağı taşıran son damlayı artık, nasıl beni hiç tanımıyormuş gibi böyle şeyler söyleyebilirdi? Susmayacaktım bu kez, konuşacaktım ve öylede yaptım daha söyleyenlerim bitmemişti.

"benim tek amacım çocuklarımı mutlu edebilmek senin aksine böyle şeyleri hiç bir zaman düşünmedim Türkiye'de sensiz olmaktan gayet memnunum. Ama kızım ve oğlum değil. annesi gibi babasından nefret edemiyorlar, maalesef babalarının ne kadar kötü bir insan olduğunu idrak edecek yaşta değiller henüz."

"Çocuklarım adına bu şekilde konuşmayı bırakır mısın? Emin olabilirsin ki babaları onların nefretini hak edecek bir şey yapmaz. onların geleceği için çalışıyorum ve senden daha çok çabalıyorum, tek istediğim onlara iyi bir hayat sunmak ve ilerde rahat bir yaşam sürmelerini sağlamak. Ayrıca ikizleri annemgilin yanına götür en yakın zamanda babaannesi ile vakit geçirsinler biraz"

"Emredersiniz bayındır bey, ben kendi annemin yüzünü bile göremiyorken her hafta sonu Bursa'ya gidip Alpayı ve Umayı babaannesi ile görüştürüyorum zaten. Baba özlemlerini dedeleri ile beraber azaltmaya çalışıyorum, neyse ki dedeleri babalarının aksine kötü bir adam değil oğlumu ve kızımı çok seviyor ve onlara çok düşkün."

"bu bir emir değildi sıla çocukları düşünmeye çalışıyorum sadece, farkında mısın onların iyiliği için bir şey söylediğim de bile tersliyorsun beni."

"Düşünmeye çalışma Altay, düşünen insan her hafta sonu çocuklarının İstanbuldan Bursa'ya gittiğini bilirdi zaten. Yazık çok yazık senin için hayatımı mahvettiğim güne yazık, beni geçtim çocuklarını dahi umursamayan bir adama güvenmişim."

"Böyle konuşma Sıla, çocuk musun sen? Aramızda ki saygının nereye geldiğinin farkında mısın? Ben seni hep çok sevdim, eğer bu söylediklerin doğru olsaydı bana birazcık bile güvenmiş olsaydın kusurumu yakalamaya çalışan aptal insanlara inanıp benden nefret edip kendini uzaklaştırıp boşanmamıza neden olmazdın. kimse sana ailenden gizli saklı iş çevir demedi, Babam sana bin bir türlü yol sundu ki bende buna dahilim gelip isteyelim dediğinde cevabın neydi? Ben henüz 19 yaşındayım babam asla kabul etmez hele ki durumu öğrenirse durum iyice karışır ben ona bunu yapamam demedin mi?"

"Benim senin hayatında hiç bir yerim olmadı çünkü, sadece her maç seni izlemeye gelen seni kendinden çok seven herşeyini senin için feda edebilecek biriydim. Hem ne oldu bir anda haksız olmaktan korktuğun için karşında ki insanın hassas olduğunu bildiğin konuları mı açıyorsun bu sefer? Hatırlıyor musun senin yüzünden magazine ilk nasıl düşmüştüm? Dur ben hemen hatırlatayım ameliyat olduğum gün antrenman  çıkışı hastaneye geldiğinde seni takip eden bir kaç magazincinin ufak araştırması ve hastanede ki çalışanlara para ödemesi sonucunda ismimi öğrenmeleri ve beni de takip etmeye başlamaları ile yardımcı öğretmen olarak çalıştığım için beni küçümseyen bir haber yapmışlardı. o seni çok seven ama seni bir yılda silip yok eden taraftarların benim gibi bir kızla beraber olmana inanmadılar bile öylece unutulup gitti haberler."

"Ne alakası var bunun konumuzla? Ben senin konumunu hiç bir zaman küçümsemedim ben seni hep çok sevdim. evet kabul ediyordum zaten işimi bazen senden de çok önemsediğimi ve seni es geçtiğimi ama sen bunu bile bile kaldın Sıla. Hep daha fazlasını istedin, sana olan sevgimin saygımın değerimin ilgimin herşeyin daha fazlasını istedin. hayatımın senden ibaret olmasını sensiz nefes dahi alamamı istedin beni bir kafese koysaydın sesimi çıkarmaz yine seni sevmeye devam ederdim ben, ama bana güvenmeyip başkalarının ağzıyla haraket ettiğin gün bende sana karşı zerre sevgi kalmadı."

"tamam, tamam. ben daha fazla konuşmak istemiyorum sana ne desem beni anlayamayacağını biliyorum tek istediğim gel ve çocuklarımızı gör."

onun cevap vermesini beklemeden telefonu suratına kapattım, ayakta öylece dikilirken bir süre kendime gelemediğimin farkına vardım uzun zaman sonra bir atak geçirmek istemiyordum nefesimi kontrol etmeye çalışırken okulun bahçesinden çıkıp kendimi yola attım bugün işe arabamla gelmemenin pişmanlığıyla yürümeye başladım nereye gittiğime dair pek bir fikrim yoktu ama ayakta duracak gücü de kendimde bulamadığım için oturacak bir yer istiyordum çalıştığım kurumun denize 10 dakika mesafede olmasını fırsat bilerek denize giden yola yöneldim neyse ki kendimi kısa süre içinde sahile atmayı becerebilmiştim ayakkabımın içi kum olsun istemediğimden sahilin girişinde ki taş zemine oturup çantamdan çıkarttığım sigara paketinden bir dal alıverdim paketi çantaya geri atıp içinde ki çakmağı çıkardım sigaramı baş parmağımla işaret parmağımın ortasında tutup dudaklarımın arasına götürüp yaktım, derin bir nefes alarak içime çektim Onun dediklerini düşündüm, düşündüm, düşündüm...ve düşündüm. Haklı olabilir miydi?
Gözlerimi kısarak içine çektiğim dumanı dışarıya üfledim. Hayır. Olamazdı bizi yok sayan hiç gibi görüp kenara atan kendisiydi. Ama ne olursa olsun çok iyi bir babaydı oğlunun ismini bile özenle seçecek kadar iyi bir babaydı, yersen. Titreşimde olan telefonumun çaldığını hissedip ceketimin cebinden çıkartmaya çalıştım ceketimin ceplerini cüzdan niyetine kullandığım için bir şeyi bulmak beni çok zorluyordu hatta telefonumu çıkartmak bile. Sonunda cebin fermuarını tamamen açmadığımı fark edip fermuarı indirdim telefonu elime aldığımda arayan kişinin annem olduğunu gördüm. Tüm bu olanları hissetmişti sanki, şu an onu açacak modumda değildim çünkü ağlayacağımı biliyordum ve onu da üzmek istemiyordum zaten Altay İngiltere'ye gittiğinden beri benim sürekli üzgün olduğumu biliyor ve Alpay ile Umayın babasız büyüyeceğini düşünerek kendini yeterince yıpratıyordu. Telefonu sessize aldım ve aramasını görmezden gelmeye devam ettim, o sırada biten sigaramı yere fırlatıp üstüne basarak söndürdüm. Telefonun tekrar titremesiyle Alinanın bugün yanıma geleceğini hatırlamış ve tekrardan telefona bakmıştım bu defa arayan annem değil Alinaydı.

  𝒏𝒆 𝒐𝒍𝒖𝒓 𝒌𝒖𝒓𝒕𝒂𝒓 𝒃𝒆𝒏𝒊.                                          -Altay BayındırWhere stories live. Discover now