Giriş

7 4 0
                                    


Bir sabah uyandığımda serçe parmağımda kırmızı bir iplikle uyandım. Elimi kaldırıp ipliğe baktıktan bir süre sonra iplik kaybolmaya başladığını fark ettim. Şok olmuş bir şekilde elime bakıyordum, birden kendime gelip ipe elimi attım, ama ne yazık ki yetişemedim ve ip kaybolmuştu. Belki de bir hayal olabileceğini düşünerek yataktan kalktım.

-

Uyandığım da yerde yatıyor haldeydim. Dün sanırım çok içmiştim. Umursamadan bornozumu alarak banyoya doğru yürüdüm, duş alacaktım. Gözümü ovuşturdum dün den kalan yorgunluk hissinin gitmesini bekledim, serçe parmağımda bir ipin bağlı olduğunu fark ettim. En baş bunun dün çok içmiş olmamdan kaynaklandığını düşündüm, ama sonrasında bu ipe dokunduğumda hissettiğimi fark ettim. En baş şaşkınlıkla dona kaldım, mantıklı bir cevap aradım, belki de dün sarhoş olduktan sonra kendimde  değilken yapmıştım. Birden ip in kaybolduğunu fark ettim. İpi tutmaya çalıştım ama tutamadım.

"Baba bu sabah yatağımdan kalkarken değişik bir şey gördüm." "Ne gördün Jeongin" gülerek bakmıştı oğluna koca adam. "Bir ip, kırmızı bir ip. Serçe parmağımda bağlı bir şekilde uyandım." "Bende öyle bir şey gördüğümü hatırlıyor gibiyim oğlum. Daha senin yaşlarındaydım ondan bir kaç hafta sonra annenle tanıştım. Arkadaşlarım o kırmızı ipin Japon genlere sahip olan insanların görebildiğini söylerdi." "Ne yani bu kırmızı ip aşkı bulacağını mı söylüyor? Ama zaten benim bir sevgilim var?"

Şaşkınlıkla babasına bakan Jeongin biraz durdu ve sonrasında "Ne yani baba Haerin yanlış kişi mi?" "Demek ki hala gerçek aşkı bulamamışsın Jeongin oğlum." "Ne yani onu aramalı mıyım?" "Bana sorarsan bence zamana bırak elbet zaman sana gösterecektir."

Jeongin sevgilisini çok sevdiğini düşünüyordu onun doğru kişi olduğuna emindi. Sevgilisi Haerin in de onu çok sevdiğine inanıyordu, yoksa yanılıyor muydu. 

-

Duş alıp yatağa uzanmıştı genç. Kırmızı bir ipliğin parmağına sarılı olduğuna emindi. Başkasına anlatsa belki de ona 'saçmalama hayal görmüşsün' diyeceklerine emindi. Aşağıdan annesinin onu çağırdığını duyup uzandığı yataktan kalktı. "Efendim anne" Aşağıya seslenmişti. "Hadi kahvaltıya Hyun jin im." Hayatında ki tek değer verdiği insan annesiydi. Babası Hyun jin daha 4 yaşındayken ortadan kaybolmuştu. Bu yüzden annesine çok bağlıydı Hyun jin. "Anne bir şey diyeceğim de, ama cidden gördüğüne eminim." "Neyi oğlum?" "Anne sabah uyandığımda serçe parmağımda kırımızı bir ip gördüm."

"Onu çekmedin değil mi?" Şaşkınlık ve sorgu tonuyla söylemişti annesi Hyun jin duraklayarak "Elimi attım ama çekemedim." Yüksek sesle nefesini veren annesi konuşmaya nerden başlayacağını bilmeden lafa girdi. "Babanda benle tanışmadan önce kırmızı bağı gördüğünü söylerdi." Gözleri dolmuştu 40 lı yaşlarında olmasına rağmen oldukça genç gözüken kadın.

"Bunun bir Japon efsanesi olduğunu söylerdi. Bazı kadersizler o bağın aşkı temsil ettiğini bilmeden o bağı tutup çekermiş. O bağı çeken insanlar hayatı boyunca hep yalnız kalırlar." "Peki ya sen görmedin mi?" "Hayır ben görmedim sadece Japon soyuna sahip insanlar bu bağı görebilirler. Bu bağı görmek için belirli bir yaşa gelmen gerekir. Belirli yaşa geldiğinde hem sana hem de ruh eşine bu bağ görünür." 

"Peki ya ruh eşim bu bağı tutup çekerse?" "Sana yeni bir ruh eşi seçilir ama çekmez ise kader ikinizi bir araya getirmek için elinden geleni yapar." "Peki ya ruh eşlerinden birinin sevgilisi varsa?" "Kader onların bağlarını yazmamış bu yüzden er geç ayrılırlar. Bağı yazılı olan kişilerin bağları birleşir. Doğru kişiyi bulduğunda bağlar yeniden gözükür ve el ele tutuştuğunuzda o bağlar bir daha açılmayacak şekilde bağlanır."

"Wow ne kadar da acayip." "Hadi yemeğimizi yiyelim." Tebessüm eder bir şekilde oğluna bakıyordu annesi. Her oğluna baktığında kocası aklına geliyordu. Oğlu kocasına çok benziyordu.



Hikaye tutarsa yb atmaya başlarım 

İyi okumalar

Hyunın // The Bond Of FateUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum