Birinci Bölüm

309 69 73
                                    

sinir: 42 oy 60 yorum

onceki bolum daha dolmadi ama coktan yazmistim bolumu dayanamadim kiz

"Hayır, çiçeği özellikle kapının arkasına koymamanı istemiştim Cleo!" Sinirle homurdanarak şaşkın asistanının elinde tuttuğu saksıyı aldın ve camın önüne yerleştirdin. "Kapıyı açar açmaz saksının düşeceğini nasıl anlayamazsın?"

"Ama ben düşündüm ki-" elini kaldırarak zavallı kadını susturdun.

"Sus, belli ki düşünemiyorsun Cleo. Bana bir kahve yap da bir işe yara bari." Homurdanarak rahat yönetici koltuğuna oturdun ve hâlâ kapıda sana bakakalan asistanına baktın. Onu neden işe aldığına gerçekten anlam veremiyordun. "Hadi Cleo, marş marş!"

Kadın, nihayet harekete geçtiğinde yorgun bir nefes verdin ve dirseklerini masaya dayadın. Zamanında çok çalışmış olmanın karşılığını dokuz yıl sonra daha da çok çalışarak alıyordun ve bundan gerçekten memnun muydun pek emin değildin. Yani, lisede hiç çalışmayan bazı arkadaşlarının şimdilerde kolay yoldan para kazandıklarını duymuştun ve açıkçası kendini bazen enayi yerine koyuyordun. Yine de dişinle tırnağınla kazıyarak kurduğun bu şirketi yönetmekten, şirketinden bahsetmekten her zaman gurur duyuyordun. Arkanda kimsenin desteği olmadan kurduğun şirket senin tek dostun, ailen ve sevgilindi.

Ahşap masanı sevgiyle okşadın ve doldurman gereken birkaç belgeye göz attın. Normalde bu belgeleri senin adına asistanının imzalaması gerekiyordu fakat o kadının vasıfsız olduğunu saksıyı kapının arkasına yerleştirmesinden anlamıştın ve ona asla güvenemezdin.

"Neyse," mırıldandın. "Burada fazla kalamayacaktı zaten." Elini kağıt yığınına attın ve rastgele bir zarfı kavradın. Zarfın üzerinde yalnızca senin isminle soy ismin yazıyordu. Kaşlarını merakla çattın ve içindeki davetiyeyi çıkarttın.

"Hım, Jujutsu Lisesi Buluşması mı?" Başka bilgiler bulmak için kartı elinde çevirdin fakat üzerinde ne saat ne de mekan yazıyordu. Ayrıca davetiyenin kimden geldiğinin de belli olmaması seni iyice şüphelendirmişti. Bu saçma davetiyeyi umursamadan buruşturdun ve yanındaki çöp kutusuna attın.

"L/N Hanım, sizinle görüşmek isteyen birisi var." Cleo aceleyle kapıyı açıp saygıyla eğildiğinde iç çektin ve kadının boş ellerine baktın. Evet, kahvemi unutmuş.

"Meşgul olduğumu söyle." Cleo paniğe kapılarak başını salladı ve odana girdi.

"Hanımefendi çok acil olduğunu söylüyor!" Gözlerini devirmemek için kendini tuttun ve Cleo'nun gözlerine baktın.

"Öyleyse hanımefendiyi içeriye al ve bana bir bardak kahve getir Cleo, anladın mı?" Kadın heyecanla başını salladı ve seninle görüşmek isteyen kadına haber vermek üzere odadan fırladı. Onun arkasından bakarken içiden bir ses kahveyi yine unutacağını söylüyordu. Bu sesi bir kenara atarak önündeki kağıt yığınına odaklanmıştın ki kapının gürültüsü seni durdurdu.

"Y/N, selam!" Pek de resmi ve saygılı olmayan selamlamaya kaşların çatılı bir şekilde döndün. "Utahime İori." Kadının yüzüne birkaç saniye daha tuhaf tuhaf baktıktan sonra yüzün aydınlandı ve uzun zamandır yaşamadığın bir sevinçle koltuğundan fırlayarak eski arkadaşının boynuna sarıldın.

"Seni gördüğüme çok sevindim Utahime! Neredeyse dokuz yıl olacak görüşmeyeli." Eski arkadaşın gülerek sırtını sıvazladı.

"Eh, en son iki sene önce doğum gününde buluşmuştuk ama." Aynı şekilde güldün ve geri çekildin.

"O sayılmaz." Masanın önünde duran iki koltuktan birisine oturdun ve arkadaşına da oturması için işaret ettin. "Ayakta kalma lütfen."

Utahime kibarca teşekkür ederek koltuğa oturdu ve konuşmadan önce çantasından bir zarf çıkardı. Zarfa biraz dikkatle baktığında daha demin çöpe attığın zarf olduğunu fark etmiştin.

MetanoiaWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu