Beşinci Bölüm

153 31 58
                                    

Gerginlik ve heyecan, tüm bedenini rahatsız edici bir deri gibi sarmıştı. Bulunduğun konum, buluşacağın kişi ve hatta giyindiğin kıyafeti bile sorguluyordun son yarım saattir. Gerginliğinin sebebi, birkaç gün önce konuştuğun lise 'arkadaşınla' bugün buluşacak olmandan başka bir şey değildi. Terlemiş olan avuç içini pantolonuna hafifçe sürttün ve boy aynandan son bir kez daha nasıl gözüktüğüne baktın. İş görüşmesi olacağını düşündüğün buluşma için beyaz bir gömlek ve siyah, biraz geniş kalıplı bir pantolon tercih etmiştin. 

"Tamam, gayet uygun gözüküyorum." Mırıldandın ve sabırsızlıkla kol saatini kontrol ettin. Geto'ya on dakika öncesinde hazır olduğuna dair bir mesaj atmana rağmen hala ses çıkmamıştı ondan ve kafanın içindeki o rahatsız edici minik ses, bir ihtimal ekilmiş olabileceğini fısıldayıp duruyordu kulağına. Çantana attığın telefonu kontrol etmek üzere çıkardığın an cihaz, elinde titremeye başladı.  Belli belirsiz bir rahatlıkla Geto'dan gelen mesaja baktın. Kapının önüne geldiğini belirten bir cümlelik mesaja cevap vermeme kararı alarak evinin ışıklarını kapattın ve telefonunu da yeniden çantana attıktan sonra kendini nihayet apartmandan attın. Dışarı çıktığında birkaç saniye kafa karışıklığıyla dikildin ve etraftaki arabalara göz gezdirdin.

"Hey, buraya Y/N!" Geto'nun neşeli sesini duymanla beraber hemen kafanı çevirdin ve gözlerinin önündeki spor arabayla bakıştın. Vay be, gerçekten zengin bir adam olmuştu hah?

"N'aber bakalım cadı?" Geto, hızlıca arabadan inip yanına geldi ve elini uzattı. Saklamaya çalıştığın minik bir gülümsemeyle başını eğdin ve onun elini sıktın. 

"İyiyim ama geciktin Suguru." Geto gözlerini devirdi ve şikayetlerini daha fazla dinlememek için yolcu kapısını sana araladı ve büyük elini sırtına yerleştirerek seni nazikçe ittirdi.

"Hemen başlama lütfen güzelim, trafiğe karşı koyamazdım biliyorsun." Şaşkınlıkla genişleyen gözlerini ona çevirdin. Onunla arkadaş olabilme düşüncesine bile yeni yeni alışırken sana güzelim demesi tuhafına gidiyordu. 

"Bana ismimle seslen Suguru, sadece kendi ismimle." Geto başını masumca omzuna yatırdı ve sana üstten baktı.

"Ne dedim ki?" Birkaç saniyelik bakışmanın sonunda pes ederek koltuğa oturdun ve başını iki yana salladın.

"Bir şey demedin sadece bilgin olsun diye..." Dediğinde Geto sırıttı ve başka bir şey demeden kapını kapatıp sürücü koltuğuna oturdu. Gözlerinle onun anahtarı döndürüşünü, etrafı dikkatle kontrol edişini ve elleriyle direksiyonu nasıl çevirdiğini izledin. Uzun parmakları sıkıca direksiyonu kavrıyor, avuç içiyle neredeyse okşuyordu arabanın direksiyonunu. 

"Nereye gidiyoruz?" Mırıldandın ve gözlerini utançla başka tarafa çevirdin. Bu sefer de Geto başını sana çevirmişti. Oldukça resmi ve basit giyinmene rağmen gömleğinin ve geniş pantolonun dahi saklayamadığı kıvrımları Geto açıkça görebilmişti. Genç adam, uzun süredir sana beslediği hayranlıkla ince ellerini nasıl da gergince titreyen bacaklarının üzerine yerleştirişine, saçlarının açıkta bıraktığı çıplak boynuna ve istemsizce ısırdığın dudaklarına bakıyordu. Yine o dudakları, diye düşündü Geto. Öpülesi dudakları.

"Bir restoranda rezervasyon yaptırdım, mükemmel şarapları var yani seveceğine eminim." Genç adamın heyecanına güldün ve başını salladın.

"Demek seninle beraber çalışacağız ha? Bunu lisedeki halime söylesen kötü bir şaka sanardı heralde." Demenle Geto'nun dudaklarını kaplayan sırıtış yavaşça solmuştu. Aniden canı sıkılan adama çatık kaşlarınla baktın ve konuşmasını bekledin. "Suguru?" Mırıldandın.

MetanoiaWhere stories live. Discover now