2.9

28K 1.5K 135
                                    

Ben geldimmm, naber tavşanlarım?

Biraz geciktim kusura bakmayın. Yazdım ve direkt olarak atıyorum umarım yazım hatası yoktur.

Bu arada okuma sayımız hızla artıyo. Bunun için de size çok teşekkür ederim💙

İyi okumalar...

Şimdiki zaman

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şimdiki zaman

Emir Gümüşay

Korku, kaybetme korkusu.

İliklerime kadar hissettiğim duygunun adı buydu. Nefesimi kesiyordu adeta. Tüm duygularımı karıştırıp harmanlıyor bedenimi ve ruhumu paramparça ediyordu. Her hücremin bu duyguyla titrediğini hissediyordum. Geçmek ve durmak bilmiyordu. Saatlerdir bedenimde kol geziyor, bana arkadaşlık ediyordu.

O arkadaş olmazdı çünkü beni öldürüyordu.

Titreyen ellerim saçlarını okşamayı bırakmazken aldığım derin nefesler ciğerlerime ulaşmıyordu. Canımdan çok sevdiğim kardeşim, arkadaşım kollarımın arasında uyuyordu ama korku bedenimi asla terk etmiyordu. Onu en son 4 yıl önce böyle görmüştüm. Üniversitenin ilk yılında kollarımın arasına girmiş saatlerce ağlamıştı. O kendini güvende hissetmediğinde ağlardı.

Sebebini bilmezdim ancak güven konusunda çok hassastı. Verilen sözlere, yapılan davranışlara hiçbir zaman güvenmezdi. Kolay kolay kimsenin yaptığı bir şeyi yemez, biriyle odada yalnız kalmazdı. Hatta bunları yaptığının farkında bile değildi. İçiten içe büyük bir enkazın altında olduğunu biliyordum ama onu kurtarmama izin vermiyor kendi de kurtulmuyordu, kurtulmak istemiyordu.

Heyecanına ortak olmak istemiş sabah erkenden yanına gelmiştim. Yapılacak sergi onun için fazlasıyla önemliydi çünkü bir ilki yapacak eserlerine, sergisine bir isim vermeyecek onları konularına göre ayırmadan sergileyecekti. Bu daha önce kimsenin yapmadığı bir şeydi bu yüzden de oldukça heyecanlıydı. Tabi uzun süre sonra sergi yapmasının da bunda etkisi olabilirdi.

Kapıyı çaldığımda açmamıştı ama o zaman içimde hiçbir kötü his oluşmamıştı, o uyku düzeni olmayan biriydi. Bende olan yedek anahtarla kapıyı açıp içeri geçtiğimde ise zaman durmuş gibiydi. O koltuğun üstünde cenin pozisyonunda uzanmış sessizce ağlıyordu.

O an hareket dahi edememiştim çünkü aklım 4 yıl önceye gitmişti.

Yine böyle bir sabah evine gitmiştim ve o yine kapıyı açmamıştı.

Ben ise yine kapı açmış içeri geçmiştim. O ise koltukta cenin pozisyonunda uzanıyor ve ağlıyordu. Nedense hep koltukta ağlıyordu. Bir keresinde bunun nedenini sorduğumda “Annemin dizlerine uzanıyormuşum gibi oluyor. Güvende hissettiriyor.” demişti.

Hızla yanına gittiğimde kollarımın arasına girmiş şiddetle ağlamaya başlamıştı. “Korkuyorum, güvende değilim.” diyerek uyuya kalana kadar sayıklamıştı. Sonradan öğrenmiştim ki amcası olacak o piçi görmüştü. Adam onun peşini bırakmıştı ama o her ne kadar atlattığını söylese de bir süre boyunca sürekli olarak tetikte olmuştu. Yemekten kesilmişti, uyumuyordu. Tek yaptığı damla çikolata yemek ve resim çizmekti. En önemlisi ise yaptıklarının farkında dahi değildi.

O çocuk kalpli biriydi.

Çabuk kırıldı sonra affederdi ama aslında affettiğini sanırdı.

İrkilerek kendime geldiğimde hızla yanına ulaşmıştım. Koltuğun yanında diz çöktüğüm de uyurken ağladığını fark etmiştim. O bu saatte uyumazdı. Saçlarını okşamıştım. “Prenses?” sesimle irkilerek uyandığında beni görmüştü. Kan çanağı gözleri ile bana bakmış yüzüme dokunmuş ben olduğumdan emin olmuştu. Hızla kollarımın arasına girdiğinde ağlamasına devam etmişti. Koltuğa oturmuş göğsüme sığınmasına yardım etmiştim. Bu sefer ise “kalbim kırıldı, kalbim acıyor.” diye ağlamaya başlamıştı. Neden böyle dediğini bilmiyordum ancak tekrardan uykuya dalana kadar kollarımda ağlamasına izin vermiştim.

Şimdi ise onu kaybetmekten korkuyordum. Yine o adamı görme ihtimalinden korkuyordum. Yine farkına varmadan kendini mahvetmesinden korkuyordum. Kapının açılma sesini duyduğumda içeri giren Sıla’yı buldu bakışlarım.

Korku yüzünden okunan en net duyguydu. Hızla yanıma ulaştığında Melis’i kontrol etti. “Ne oldu ona? Neden ağlamış?” diyerek bana döndüğünde sinirle söyledim. “Bilmiyorum, Allah kahretsin ki yine bilmiyorum. Kim kırdı lan kalbini? Ne oluyor?” kaşları çatılırken bir şeyler düşünmeye başladığını fark ettim.

“Bende bilmiyorum, Emir ama” devamını getirmeden sustuğunda kaşlarım kendiliğinden çatıldı. “Ama? Ama ne? Söylesene!” sesimi kontrol dahi edemeden ona bağırdığımda susmaya devam etti. Normalde onunla ne kadar birbirimize sataşsak da ona asla sesimi yükseltmezdim ancak kendimi kontrol edemiyordum. Konu Melis olduğunda karşımda kimin olduğunu unutuyordum. Melis benim kardeşim değildi. O benim her şeyimdi. Gerektiğin de annem-babam gerektiğinde kardeşim-ablamdı. Bir dostu, sırdaştı, dertortağı ve daha nicesiydi. O kardeş sözcüğünün karşılığı olamayacak kadar her şeyimdi.

“Bağırma bana. Biliyorum o senin için çok önemli ama bende bilmiyorum. Tek bildiğim o adamın onu bir süredir takip ettiği, bende az önce öğrendim zaten. Ama onunla ilgisi olamaz, olsaydı ilk fark ettiğinde ağlama krizine girerdi.” diyerek sakin bir şekilde düşüncelerini açıkladığında ben tek bir noktada takılı kalmıştım.

“Bir süredir takip ediyor? Amcası onu bir süredir takip mi ediyor!?” ne demek takip ediyor? Anlamıyordum, kafam allak bulak olmuştu. “Evet, bende yeni öğrendim.” diyerek beni onayladığında tedirgince bana baktığını fark ettim ama bir şey söylemedim.

Bu sefer o adamı kimse benim elimden almazdı. O siktiğim adalet sistemi benden mesleğimi dahi alsa o adamı doğduğuna pişman edecektim.

🎨

Anonim bey: Melis -Gönderilmedi

Anonim bey: bugün hiç yazamadım -Gönderilmedi

Anonim bey: ne yapıyorsun? -Gönderilmedi

Anonim bey: tek tik? -Gönderilmedi

Anonim bey: ne oluyor? -Gönderilmedi

Anonim bey: engelledin mi? -Gönderilmedi

Anonim bey: neden? -Gönderilmedi

Anonim bey: siktir! -Gönderilmedi

Anonim bey: ne oluyor? -Gönderilmedi

Bana çok sövüyormuşsunuz gibi hissettim. Lütfen sövmeyin.

Ben kaçıyorum, yarın güzel bir bölüm ile tekrar gelicem

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın Seviliyorsunuz ♡

Instagram: elasu-gr

HAYALPEREST/ Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin