15.

512 34 27
                                    

"Gelebilir miyim?"

Oturduğumdan ötürü kısayken daha da kısalmış olan şortumu düzeltip konuşmuştum.

"Tabii gel Eunchae." 

Sadece kafasını uzattığı aralıktan odaya girmiş, arkasından kapıyı geri kapatmıştı. Yavaş yavaş yanıma yaklaşmış ve yatağın diğer ucuna da o oturmuştu. Ben sessizce onun hareketlerini izlerken o da kafasını çevirip bana bakmış, göz göze gelmemizi sağlamıştı. Yüzüne ufak bir tebessüm yerleşirken konuşmayı başlatmıştı.

"Nasılsın?" Bende yüzüme samimi olduğuna inandığım bir gülücük yerleştirmiş ve cevaplamıştım.

"İyiyim. Sen nasılsın?" 

"Bende iyiyim. Aslında biraz heyecanlıyım." Bu dediğiyle kaşlarım hafif çatılır gibi olmuştu. Neden heyecanlıydı ki? 

Yatağın üzerinde bedenini bana doğru döndürmüş ve bağdaş kurmuştu. Bende onu taklit edip onun gibi oturduğumda şimdi yüz yüze bakıyorduk.

"Neden heyecanlısın?" Sorduğum soruyla gülümsemesi büyümüştü. Doğrudan yüzüme bakıyordu. 

"Ben tek çocuğum bunu biliyorsundur zaten. Her zaman bir kardeşim olsun istemiştim ama maalesef her zaman isteklerimiz olmuyor. Bu yüzden bir tarafım eksik hissettiriyordu. Şimdi sen ve annen geldi evimize. Ondan dolayı tekrar Seul'e döndüm. Sizinle tanışmak, yakın olmak istiyorum." 

Biraz duraksamış ardından eklemişti. "Bu senin için sorun olur mu? Yani şey sizinle yakın olmak istemem. Çünkü ben anne sevgisi görmedim. Kardeş duygusunu tatmadım. Anneni annem, seni kardeşim olarak görmek istiyorum."

O gözlerime böyle parıltılarla bakıp, istekle konuşurken reddedemezdim ki ben onu. Zaten reddetmezdim de. Aynı şeyleri bende hissediyordum. 

Gözlerim hafiften dolmaya başlarken çekinerek ellerini ellerim arasına almıştım. Nedensizce onu tanımasam bile bana güven aşılıyordu. 

"Bunları dile getirmen beni çok mutlu etti. Çünkü bende aynı şeyleri hissediyorum. Bende tek çocuğum. Anne sevgisini en güzel şekilde hissettim. Fakat aynı şeyleri babam olacak kişi için diyemem. O annemle beni sevmekten çok döver, kızar, bağırırdı. Yani baba sevgisi ne bilmiyorum. Seninle gerçek kardeşler gibi olmayı gerçekten çok isterim. Bay Lee okul müdürümüz olduğu için ondan biraz çekiniyorum ama onunla da yakın olmayı, baba-oğul gibi olmayı isterim doğrusu."

Uzun soluklu cümlem bittiğinde onun da gözleri dolu doluydu. Yanaklarına bir yaş düştüğünde kaşlarımı çatmış, parmağımla düşen yaşın yolunu kesmiştim. "Babanın yaptığı şeyler için üzgünüm." Yüzümdeki gülümseme büyürken tuttuğum eli üzerine kısacık bir baskı yapıp, yerde olan gözlerinin tekrar beni bulmasını sağlamıştım.

"Üzülmene gerek yok çünkü ben artık üzülmüyorum. Geride kaldı hepsi. Hem bir daha onunla yüz yüze geleceğimizi bile sanmıyorum." Sözlerimle kafasını aşağı yukarı sallamış ve yeni bir konu açmıştı.

"Peki o zaman. Birbirimizi tanımak için sorular soralım mı?" Yalnızca kafamla onayladığımda direkt söze atlamıştı.

"İlk ben soracağım. Hobilerin neler? Ne yapmaktan hoşlanırsın?" Gözlerimi tavana çıkarıp biraz düşünmüştüm. O da bu sırada pür dikkat beni izliyordu. Birkaç saniye öyle durup yeniden göz temasımızı kurmuştum.

"Müzik dinlemekten, şarkı söylemekten, spor yapmaktan ve yemek yapmaktan hoşlanırım. Sen nelerden hoşlanırsın?" O da birkaç saniye düşünmüş ardından hızlı hızlı konuşmuştu.

"Aslında benzer hobilere sahipmişiz. Ben de şarkı söylemekten, müzik dinlemekten hoşlanırım. Spor pek benlik değil. Mutfağa ise ayrı bir zaafım var gastronomi okumak istiyorum da. Sahi sen hangi bölümü istiyorsun?" Bu konuyu pek düşündüğüm söylenemezdi. Sınav puanıma göre bir bölüme yönelmeyi düşünüyordum. Ama birini diyecek olsam sanırım bende gastronomi seçerdim.

Daylight | TaekookWhere stories live. Discover now