biraz uzak kalmak gerek

303 37 35
                                    

"Ne işin var senin burada?!!"

"Ben... Çocuklara bakıyorum."

"Yalan söyleme, bakıcıyı gördüm!"

Siz de karşınızda üzeri çıplak bir adamın kucağında kendi bebeğinizi görseydiniz, hele de altındakinin kocanızın eşofmanı olduğunu fark etseydiniz aynen böyle düşünürdünüz.

Kadın öfkeyle kucağımdaki bebeği alıp geri çekildi. Ellerimden hızla çekilen Seungkwan'a baktım. Bir bahane bulmalıydım, ya da onun üzerindeki şüpheleri kaldıracak bir yalan...

"Bakıcı bugün gelmedi, onun yerine ben varım."

Kadın çatık kaşlarıyla üzerime ve ardından altıma baktı. "Üzerindekiler Mingyu'nun..." Kadının sözünü kesip sakince durumu "Hanımefendi kusura bakmayın, evimde ilaçlama yapıldığı için üç gün boyunca girmemem söylendi. Mecburen burada kaldım, kıyafetlerimi alamazdım." yalanıyla kurtarmaya çalıştım.

Kadın sessizce beni dinledikten sonra tatmin olmayan bakışlarını gezdirdi üzerimde. "Yine de hazırlığınızı ona göre yapmanız gerekirdi." dedi.

"Haklısınız ama evimde kocaman bir örümcek var ve yavrularıyla birlikte eve yayılmış durumdalar. Bende böcek fobisi var da."

İkna olmuş gibi kaşlarını kaldırdı. Ardından bebeği kucağıma geri verip yatak odasına girdi. Soonyoung ve Seokmin de odalarından çıkıp yanıma geldiler. Ben de çocuklarla birlikte mutfağa gittim. Bir süre sonra kadının elinde küçük bir valizle kapıya geldiğini gördüm. Valizi kapının önüne bırakıp uzaktan çocuklarına baktı. Daha sonra kendisi de mutfağa girip dolaptan bir şeyler çıkardı.

Ne yaptığını sorgulamadım, sonuçta o bu evde kalıyordu. Bugün de akşama kadar kalmıştı. Daha doğrusu bir süreliğine çocuklarıyla dışarıda akşama kadar vakit geçirmişti, ben de kendi halime televizyonda takıldım. O ara Minghao'ya mesaj atmayı da ihmal etmemiştim. Kısaca buraya gelmemesini söyledim.

Akşam kadın çocukları eve getirdiğinde Mingyu da onun arkasından geldi. Onlar konuşurlarken ben çocuklarla takılıyordum.

İçeriden konuşmalarını duyuyordum ve kapının açıklığından onları görebilecek şekilde durdum.

"Kim bu adam?"

"Komşumuz. Neden bunu soruyorsun, bilmiyor musun?"

"Neden senin kıyafetlerinle benim çocuklarıma bakıyor? Yoksa benden sakladığın bir şey mi var?"

"Ne saçmalıyorsun sen yine?"

"Sen gay misin? Benden bunu mu saklıyordun?"

Kadının sözlerinin ardından Mingyu öylece kalmıştı, ne olduğuna şaşırıyordu muhtemelen. Kadını tanıdığı için herhalde hayatının hatasını falan yaptığını düşünüyordu cevap vermeyerek.

"Sen iyice kafayı yemişsin. Çocuklarla ilgilenmesini ben istedim! Daha fazla saçmalıklarını dinlemek istemiyorum. Umarım boşanmamız en hızlı şekilde gerçekleşir."

Kadın hızlıca valizini alıp kapıdan çıktığında Mingyu sinirli bir şekilde bana doğru geldi. Beni gördüğünde sinirli bakışları yüzünden kaybolmamıştı. O anın mahçubiyeti ile kendimi kötü hissetmekten alamayıp yalnızca özür dilemekle yetiniyordum.

"Sorun değil Wonwoo."

"Bugün benim yüzümden yanlış anlaşıldın."

"Ortada yanlış anlaşılacak bir şey yok. Hyejin'in her zamanki kuruntuları."

Mingyu koltuğa kendisini bırakıp başını geriye yasladıktan sonra uzunca nefes verdi. Gözlerinden okunan yorgunluğunun üzerine bir de yanlış anlaşıldığı için karmakarışık görünüyordu.

"Mingyu."

Ona adıyla seslendiğimde başını kaldırmadan yalnızca gözlerini açarak bana çevirdi bakışlarını.

"Sana gerçekten çok yük oldum, özellikle dün gece..."

Mingyu lafımı bölüp "Önemli değil Wonwoo, daha kaç kez söyleyeceğim." dedikten sonra başını kaldırıp "Bu arada Minghao neden gelmedi?" diye sordu.

"Şey, o bugün rahatsızlanmış. Hasta olduğu için gelmedi."

"Bana niye haber vermedi ki?"

"Ben onu arayıp sorduğum için size haber verdiğimi düşündü sanırım."

Mingyu başını sallayıp onayladıktan sonra kucağına gelen Seungkwan'ı dizine oturttu. Ardından Soonyoung ve Seokmin de koşarak babalarının yanına gelmişlerdi.

"Ne yaptınız bugün bakalım?"

Çocuklarıyla konuşurlarken üzerime Mingyu'nun verdiği tişörtü nihayet giyinip evden çıkmam gerektiğini söyledim.

"Biraz daha kalsaydın?"

Beni gitmek üzere durdurduğunda "Bugün yeterince üzdüm seni. Dün de oldukça sinirlendirdim. Evime gitsem iyi olacak." dedim.

Evet, evime gitsem çok iyi olurdu çünkü ateşe vermem gereken bir yatağım vardı. Konu dışı ama hatırladığım için hayatta bir amacım daha olduğunu ve bu evde kalmanın başlı başına bir saçmalık olduğunun farkına vardım. Ve artık Mingyu bakıcı tutacak kadar kazandığına göre bunu biz yapmak zorunda da değildik.

Mingyu daha fazla üstelemeyip gidişime karışmamış, ben de
"Gece kalmama izin verdiğin için teşekkür ederim." diyerek oradan ayrıldım.

Evime girdiğimde Minghao ve Junhui denilen gizemli adamı görmemiştim. Zaten ben Minghao'ya onlarca kez küfür ettiğim için daha fazla kalmaya yüzleri yoktur zannımca.

Üzerimdekileri çıkarmadan gidip yatağıma, Minghao ve Junhui'nin fingirdediği yatağıma uzandım.

Mingyu'yu bir süre görmeme kararı almıştım. Bu onlar boşanana kadar en doğrusuydu. Onu çok kez rahatsız edip bir de kadının gözünde şüpheli duruma sokmuştum. En iyisi uzak durmaktı.

Bunları düşünürken üzerimdeki kıyafetlere baktım. Bunları da geri vermem gerekirdi değil mi? Ama bu süreçte bunu da yapmamalıydım.

Üzerimdeki kıyafetlerden onun temiz kokusu burnuma dolarken ona çok kez yalan söylediğimi düşündüm. Yalan üstüne yalan... Bu gidişle ondan hoşlandığımı düşünmesi ihtimali kuvvetleniyordu.

Bana hoşlanıp hoşlanmadığımı soracak olursanız üzerimdeki kıyafetlerin kokusunun bana huzur verdiğini söylemem yeterli bir cevap olur sanırım.



-
Yeter ben bile bıktım şu karıdan he

Hyejin tamamen kendi uydurmam bu arada, herhangi bir idol ismini kullanmadım, varsa da ben bilmiyorumdur.

Üst Komşum | MeanieWhere stories live. Discover now