bazen akışına bırakmak acele kararların getirdiği yanılgıyı önler

290 33 12
                                    

Mingyu bebek arabasını götürürken ben, Soonyoung ve Seokmin'in elinden tutuyordum. Konusu geçen randevuyu gerçekleştiriyorduk. Küçük şeytanların bitmek bilmeyen enerjilerini atmaları için onları bir eğlence alanına götürmüştük.

Seokmin ve Soonyoung top havuzunun içerisinde enerjilerini atıyorlarken Mingyu ve ben, Seungkwan'ı küçük kaydıraktan kaydırıyorduk. Bebeğin küçük bedenini Mingyu tutarken ben de onları kameraya alıyordum.

Sevgilim ve çocuklarıyla olan anıları biriktirirken mutlu bir aile tablosunun içinde gibiydim.

Oradan çıkmadan evvel ikimizin fotoğrafı da olmuştu. Elbette çocukları da almıştım kadraja.

Eve dönüş yolunda kalabalıktan sıyrıldığımızda Mingyu elimi tuttu, "Sayende çok mutluyum." diyordu.

"Ben de öyle." dedim elimi sıkılaştırırken.

"Çocuklarlayken özel bir randevu sayılmaz ama..."

"Bana göre çok özel bir gündü. Ben çok eğlendim." Harika bir insan olmasının yanında harika bir babaydı. Ve bir babanın çocuklarıyla ilgilenirken ne kadar çekici olabileceğine şahit oluyordum.

İlişkimiz geçen hafta itibariyle çok hızlı ilerlemişti. Bugünkü anlar ise ilişkimizi daha durağan ve hoş kılmıştı.

Gece olduğunda Mingyu çocukları yatırmaya gitmiş, ben de eve geri döneceğimi söylemiş bulunmuştum.
Bunun üzerine önce bir şey dememişti, ardından beni yine durdurmuştu.

"Yanımda kalacağını söylemiştin. Neden şimdi ayrı uyuyorsun?"

Sadece hızlı başlayan ilişkimizi biraz ağırdan almak istiyordum. Ama ona bir randevuya çıkarsak yanında kalacağımı söylemiştim. Sorusuyla şartımı hatırlattığında diyecek söz bulamamıştım. Haklıydı. Nihayetinde şartımı yerine getirmişti ve benim de sözümü tutmam gerekiyordu.

Arkama geçip kapıyı kapattıktan sonra elimden tutup beni salona doğru çekti. Henüz bir şey demediğim için yüzüme baktı önce, ardından elimi bıraktı. "Her seferinde gitmek zorunda mısın? Neden bunu yapıyorsun?"

Ona çok hızlı gittiğimizi söylemek istiyordum, ama kalbini kırmak istemediğim için bir şey diyememiştim. Bunların dışında evliliği yeni bitmişti ayrıca. Bu bir sorun sayılır mı, emin değildim ama bir tık büyütüyor olabilirdim kafamda. Bir de bunları söyleyerek güzel geçen günün içine sıçmak da vardı. Bu yüzden es geçip Mingyu'nun kalbini darlamaktan vazgeçtim.

"Afedersin."

"Afedersin mi? Bu bir cevap mı?"

"Söz verdiğim gibi yanında kalacağım, ayrı uyuma fikrim için afedersin."

Mingyu kaşlarını çatıp kanepeye oturdu. Yüzüme bakmıyor ve somurtkan surat ifadesi takınarak önündeki kumandayla oynuyordu.

"Yah! Yanında kalacağımı söyledim, surat mı yapıyorsun şimdi?"

Mingyu başını kaldırıp bana baktı. "Ama sonra yine gideceksin." dedi umutsuzca. Ayaktayken yanına gidip oturdum bunun üzerine. Ellerinden tutarken yüzüme bakmasını sağladım.

"Gittiğim falan yok. Sadece biraz ağırdan alalım istiyordum." dedim. Sözlerimin ardından kaşlarını çatmayı bırakmıştı. İkna olduğunu anlamak için başımı sola doğru eğdim sorgularcasına. Daha sonra başını salladı. Ardından ona karşı gülümsediğimde "Seni zorladım değil mi?" dedi üzgünce.

"Hayır, bu kadar hızlı ilerlemesinde benim payım büyük. Önce seni öpmemiş olsaydım hislerinin bu kadar hızlı büyümesine sebep olmayacaktım belki."

Üst Komşum | MeanieWhere stories live. Discover now