üç

3.7K 309 15
                                    

Bora 15 yaşındayken;

"Mahallenin eski tadı yok." dedi Zümra, bakışlarını kapısı kapanmış tek tük insanın dışarıda oturduğu mahallede gezinirken.

"Eski insanlar gidip yenileri taşındığından beridir böyle." dedim ve ardından gözlerim Zeynep Teyzenin oturduğu eve kaydı. "Ve Zeynep Teyze vefat ettiğinden beri."

Onun adını duyduğunda derin bir iç çekip eşarbını düzeltti, o da çok seviyordu.

"Kaç yıl oldu?" diye sordu uzaklara dalmış bir vaziyette.

"Üç." dedim sadece, o öldüğünde sanki annemi kaybetmiş gibi hissetmiştim. Bora'nın ise hayattaki bildiği ilk kaybıydı. Uzun süre ağlamış, bana bile belli etmemeye çalışmıştı.

Bora büyüdükçe asi bir gence dönüşüyordu. Önceden sabah beni göremeyince ağlayan çocuk şimdi gözyaşlarını eziklik olarak görüp herkesten gizli bir köşede ağlıyordu.

"Yarın iş çıkışında yemek yemeye gidelim mi?" diye sordu Zümra, ne zamandır düşüncelere dalmışsam bizim eve yaklaştığımızı yeni fark etmiştim.

Zümra kara gözleriyle utangaçca bana bakıyordu, onunla aramızda iki yıldır adını koyamadığım bir yakınlık vardı. Aslında adı çok kolay koyulabilirdi ama sanki ona açılırsam tüm büyüsü kaçacak gibi hissediyordum. Bu yanımda olduğunda utangaç olması ve ne kadar yakın olursak olalım aramıza edepli bir mesafe koyması hoşuma gidiyordu.

"Olur, babandan izin alırsan elbet." dedim elimi cebime koyup. Gülümsedi.

"Seninle olacağımı duyarsa izin verir." normalde tam tersi olması gerekiyordu ama mahallede herkes beni çok sevip takdir ettiği için kimsenin bir çekincesi yoktu.

"Peki o zaman."

"Bora, yavaş lan!" bağırışları duyduğumda omzumun üzerinden geriye baktım. Bora ve arkadaşları bisiklet sürüyordu.

"Tın tın sürüyorsunuz." dedi Bora sinirle. Vücudumu tamamen ona çevirdim, yeşil gözleri beni buldu ve ardından Zümra'ya kaydı. Kaşları daha fazla çatıldı.

"Tekerleğin patlayacak!" dedi Tolga bağırarak.

Bora ise benimle göz temasını kesmeden bisikleti üzerimize sürdü, öyle hızlı geliyordu ki bir an aramızdan geçip gideceğini düşündüğüm için istemsizce Zümra'nın kolundan tutup kenara çektim. Bora ise tam önümüzde fren yapıp durdu.

"Ay Bora, ödüm koptu." dedi Zümra elini kalbine koyup. Bora bisikletten indi ve ona hiçbir şey söylemedi.

"Bora, bir daha bu kadar hızlı kullanma bisikleti. Kaç kere söyleyeceğim sana?" diye sordum kızgınlıkla, düşüp kendisini yaralayacak diye çok korkuyordum.

"Vişne getirdin mi abi?" diye sordu çatık kaşlarıyla, bisikleti hiç umursamadı. Sıkıntılı bir nefes alıp elimdeki siyah poşeti ona uzattım.

"Getirdim."

Kafasını yana çevirip poşeti aldı ve ardından elini içine sokup bir vişneyi alıp ağzına attı. Eve doğru yürümeye başladı.

"Yıka onları!" diye seslendim arkasında ama dinleyeceğini çok düşünmüyordum.

"Küçükken Hasan Amca'dan ne kadar dayak yerdi bu vişneler için. Ağaçta vişne bırakmıyordu." dedi Zümra gülerek, kafamı iki yana sallayıp yere eğildim ve bisikletini düzeltip kaldırdım.

"Haram mal yenir mi hiç." dedim, Zümra gülümsedi. Bisikleti bahçe tarafına çevirdim. "Yarın görüşürüz Zümra."

"Görüşürüz." dedi sevecen bir şekilde.

O yanımdan ayrılırken bisikleti birkaç adım ilerletip bahçeye koydum ve ardından ellerimi çırpıp eve ilerledim. Kapıyı açık bırakmıştı, ayakkabılarını ise çıkarırken ayrı köşelere atmıştı. İlk başta ayakkabılarını topladım ve ardından içeri girdim.

"Dünden kalan yemeği yedin mi?" diye seslendim mutfağa girerken.

"Yedim." dedi sadece, sesi yine sinirli geliyordu.

Dolaba ilerleyip bir tencere çıkardım ve içine su doldurup ocağa koydum. Makarna tek çözümdü, yorgundum ve farklı yemek hazırlayamayacaktım. Çakmakla ocağı yakıp ardından kaynamaya bıraktım. Salona doğru yürüdüm.

İçeri girdiğimde Bora koltuğun üzerinde bağdaş kurmuş oturuyordu. Kucağında siyah poşet vardı ve vişneleri nefes almadan yiyordu.

"Sana yıkamanı söylemiştim." dedim yanına gidip poşeti alarak. Bana ters ters baktı, tam bir adım atacakken anlamsız bakışlarımı ona yönlendirdim.

"Ne bakıyorsun lan öyle dik dik?" gözleri bir silahtan farksızdı,omuz silkti.

"Zümra'yı sevmiyorum." dedi sadece son bir yıldır olduğu gibi.

"Kız sana hiçbir şey yapmadı, niye sevmiyorsun?" gerçek anlamda hiçbir kötülüğü dokunmamıştı.

"Bir şey yapması gerekmiyor." dedi ve bakışlarını kaçırdı.

Ardından yüzüme bakmadan koltuğa uzandı.

"Sevmiyorum." dedi yeniden ve arkasını döndü.

VİŞNE Where stories live. Discover now