4.Bölüm

199 138 26
                                    

.

Allah'ım korkuyorum, sese rağmen hâlâ yerimden kıpırdayamıyordum. Korku filmi izleme fikri çıkaranında, bu filmi açalım diyeninde, mutfakta her kim varsa, elektiriği bulanında, korku filmi yapanında, Allah belasını versin.
Korkmamalıyım, korkmamalıyım, korkmamalıyım. Kapıya doğru bir adım attım keşke atmaz olsaydım önüme çıkan biriyle yan sehpa da ki bibloyu kafasına geçirdim.

Korkmama rağmen öldümü kaldımı merak edip yavaşca eğildim kafasına biblo yiyen Areli görmemle çığlığı bastım.
Ya öldüyse?
"Alena noldu?" koşarak gelen Mira korkuyla Arel e baktı.
"Ah! Canım biblom, bunu sana kim yaptı söyle hadi, çekinme." elinde ki dinazor şeklinde olan bibloyu yerden alarak tam bağrına basarken yerde yatan Arel'i gördü.

Ve ardından duyulan Merih'in kulağımızın pasını silen çığlığı.

"Alena kimi öldürdün?" gerçekten öldürdüm mü? Hayır tabii ki de ölmedi. Ölemez.

"Kimseyi öldürmedim Merih!" Merih'e bağırdıktan sonra Mira'ya döndüm.
"Dürtsene uyanır belki" kararsızca bakıp yere çöktü elini uzatarak Arel'i kolundan itti. İlk tepki vermeyen Arel ikinci dokunmasıyla sol eliyle başını tutarak gözlerini açtı. Allah'ım ölmemiş.
"Arel?" Merih elindeki bibloyu bırakıp elinden tuttarak yerden kaldırıp koltuğa oturttu.

"Az önce bana vuran kimdi?" mahçupca elimi kaldırdım, üzgünüm Arel.
"Özür dilerim Arel valla bilerek olmadı yanlışıkl-" dizlerimin üstüne eğilerek konuşuyordum ki sesiyle sustum.
"Biliyorum Alena önemli değil." adamın kafasını yarmıştım ama hâlâ önemli değil diyordu. İyiki güzel bir gün geçirelim dedik olana bak. "En azından beyin kanamasından ölmedim buna da şükür." dedi. Haklı olarak. Mira ayağa kalkarak, "Bugünlük kaza dozumuzu aldığımıza göre biz gidelim artık." dedi.
Miranın evi bir aşağı kattaydı yani burda gidecek olan bendim o sadece evden çıkacaktı. Ama mantıken ikiside aynı şeydi çünkü sonuçta bu evden çıkmış oluyordu ben ise apartmanda-

"Hadi Alena." salak arkadaşım kolumdan tutarak evden çıkarttı. Zorla evden kovuyorlar beni bu durumlara da mı düşecektim. Arel ve Merih yalnız kalmışlardı. Yine acaba otobüste sürünerek mi gidecektik yoksa canım arkadaşımın insaflı gününde olduğumuz için taksiye mi binecektik diye düşünürken insafsızın beni sürükleyerek -çünkü hâlâ kolumdan tutuyordu, sanki küçük çocuklar gibi kaçacağım- durağa doğru götürdüğünü görünce tüm olan olmayan moralim bozuldu.

"Mira'm, Elis'im, herşeyim, bitanem, gülüm, güzelim, canım.
Tek arkadaşım,
Sensiz ne yaparım.
Bırakma beni,
Soldurma kalbimi." 1 dakikada Mira için şiir yazarken o yüzüme bile bakmıyordu. Gerçekten insafsız.

"Hadi bırak inadıda evimize gidelim. Daha sana yemek yapacağım acıkmışsındır." dedim bir umutla, taksi için herşeyi yaparım. Biliyorsunuz.
"Ne istiyorsun Alen?" bana genellikle Alen diye Emir derdi üşeniyormuş o yüzden kısaltmış ismimi bence pek bir değişiklik olmadı ama. Mira da nadiren duyardım lakapları sevmezdi.
"Sıcak yuvamıza hemen gitmek için taksiye binelim değilmi? Aklını yediğim çalıştır beynini ve sıcak evimiz soğumadan gidelim." mantıksız cümlelerle beynini sulandırsam taksiyle kesinlikle giderdik.

"Off! tamam gidelim." dediğine kulaklarıma inanamıyorum gidelim dedi değilmi yanlış duymadım. B1 operasyon tamam, sizde durumlar nasıl.
Çığlık atma isteğimi eve  saklayarak hakkında yanlış düşündüğüm insaflı! arkadaşıma sarıldım. Dünyanın en güzel arkadaşı, kıskanın sizde varmı?

Beraber taksiye bindik. Önce benim evime geldiğimizde Miraya el salladım o da bana el salladı ayy çok romantik.
Taksi gidene kadar peşinden baktım.
"Mal mal sırıtarak niye el sallıyorsun salak mısın? gerizekalı." Arkamda Oğuz'un sesini duyunca giden aşkmın arkasından bakmayı keserek mal kardeşime döndüm. Asıl oydu gerizekalı olan ama haberi yoktu malın.
"Dikkat et de mal niyetine seni satmasınlar." maldı çünkü
"Ohaaagğ! İnanamıyorum! Laf soktu anneee!!" hem bağırıp hem koşarak apartmandan içeri giren kardeşimin arkasından baka kaldım. Harbi salak.

"Bu yeni nesil iyice kafayı sıyırmış." diye söylenerek bende içeri girdim. Günde yüz milyon, trilyon, dolar, euro kez bana ders çalışmamı hatırlatan annemi şaşırtmak istiyordum. Evet bu sefer sizde doğru duydunuz ders çalışacağım. Aslında normalde çalışırdım ama en az oğuzdan nefret ettiğim kadar nefret ediyordum. Şaka tabiiki Oğuz gibi bir kardeşten kim nefret etsin ki. İyilik meleği bir tanecik kardeşim.

Anahtarımı çantamdan çıkartarak kapıyı açtım. Açtığım an yüzüme gelen buz gibi suyla bağırarak sırtımdaki çantayı elime alıp karşımdaki dünya dışı varlığa fırlattım. "Gerizekalı! Allah belanı versin!" ya sabır, sabır Allah'ım sabır. "Ablacım senin şansına dolaptaki sabah koyduğum su duruyormuş, nasıl şanstır böyle." dedi eğlenerek sözlerimi geri alıyorun derslerden bile çok nefret ediyorum bundan, gerizekalı.
"Oğuz sabrımı zorlama!" elimi yüzüme götürerek suları sildim. Sinirim hâlâ geçmiyordu gözüme ayakkabılıktaki şeyler takıldı ayakkabı, terlik atılacak makul şeylerdi, elime ne geçtiyse atmaya başladım. Bu seferde Oğuz'un bağrışları duyuldu.

"Abl- ah! Ayağım, ya abla ne yapıyorsun? Kafam." duyduğuma göre ayağına kafasına geliyordu ayakkabılar, bakmadan atıyordum heryerine gelebilirdi. En sona kalan annemin en sevdiği terliği nişan alıp Oğuz'a fırlattım tam isabet, kafasına geldi. Geçmeyen 'daha doğrusu geçemeyen' sinirimle odama çıktım. Tüm ders çalışma isteğimde gidiyordu zaten, görüşürüz.

Yinede istediğim üniversiteyi tutturmak hayalimdi bu yüzden ders kitaplarımı çıkardım. Bismillahirrahmanirrahim.
İlk önce en sevdiğim ders olan tarih dersinden başladım. 3 saatlik tüm konuların tekrarından sonra her konudan 10 soru çözdüm yani 90 soru yks yaklaştığı için artık içimde heyecan- korku karışımı bir his vardı.

Ya yapamazsam.

Sıradaki ders İngilizceydi konuları bildiğim için sadece 40 soru çözdüm.
Sonraki ders ise 'diye birşey yok' çünkü bu kadar ders çalışma bana yeter yarısı bile artardı. Uykum gelmişti masadaki telefonu elime alıp açtım. Saat akşam 8 olmuştu normalde bu kadar erken uyumazdım ama çalışma uykumu getirmişti. Aşağıdan kapı açılma sesi duydum gelen babam olmalıydı. Oğuz'un  hangi cehennemde olduğu beni ilgilendirmiyordu. Yağmur bildiğime göre arkadaşının yanındaydı Annemse ben ders çalışırken gelmişti benim ders çalıştığımı görünce gözleri dolmuştu ağladığını görünce 'anne ders çalışmama ağlıyorsan yeterki ağlama ben hiç ders çalışmam' dediğimde az kalsın kafama terliği yiyordum.

Annemde babamda salak Oğuz'da biliyordu ne kadar çok hukuk okumak istediğimi bu yaşıma kadar hiç ders çalışmayıp sadece bu yıl çalışmamdan bile herkes anlayabilirdi. Gelecekte bir avukat olma hayaliyle pijamalarımı giyerek yatağa girdim. En büyük hayalimin hayalini kurarak uyumayı düşünürken odamın kapısı aniden açıldı.

"Alena Yağmur yok." Oğuz'un 3 kelimesi beni hayalimden sıyırdı.

Ne demek yok!

Yağmur'un nerde olduğunu bilmeyen Oğuz'a döndüm.
"Ne diyorsun Oğuz bu çocuk arkadaşında değilmi?" derken bir yandan da yataktan kalkmıştım.
"Değilmiş arkadaşının annesi aradı arkadaşıyla kavga etmişler ağlayarak çıkmış evden, kıyamam nasılda üzülmüştür." ded Oğuzla beraber

Aşkın AyrılığıWhere stories live. Discover now