III

294 38 14
                                    

Merhaba!! Şuraya bu kurgu için hazırladığım playlisti bırakıyorum. Umarım bölümü de, playlisti de beğenirsiniz. İyi okumalar <3

https://open.spotify.com/playlist/39L3ibBks3epNDIgc8xNY8?si=2LNl_NiBQDirAmSCnfkSBg&pi=e-o9dMsr1bRgiT

Danilo, kaldırıma düşen ilk kar tanesi ile günlerin birbirini kovaladığını fark etti. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan akıp gidiyordu her şey. Alican, artık restoranda düzenli bir müşteri halini almıştı. Aralarında istemsizce bir bağ oluşmuştu. Her gün hemen hemen aynı saatlerde geliyor, aynı siparişi veriyor ve aynı içleri ısıtan gülümsesiyle restorandan ayrılıyordu. Danilo, artık bu rutine alışmış, Alican daha restorana adımını atmadan imza yemeğini hazırlamaya başlıyordu. Küçük de olsa, hayata devam etmek için neden gibi hissettiriyordu bu ona. Tekdüze hayatına çiçekler açmış gibiydi.

Hiçbir zaman olağandışılık aramazdı hayatında. Sabah uyanır, her gün yaptıklarını tekrar ederdi. En ufak bir değişiklik içini huzursuzlukla doldurmaya yeterdi. Hayatta hiçbir şeyin alınacak riske değmeyeceğini düşünürdü. Bir sabah uyanıp ne olacağından emin olamamaktansa; monoton, sıradan bir hayat geçirmeyi vazife almıştı üzerine. Çünkü risk almanın yol açabileceği şeylerin farkındaydı. Henüz beş yaşında yüzleşmeye zorlanmıştı bu kan dondurucu gerçekle. "En fazla ne olabilir ki?" Cümlesinin iyiyle sonuçlandığı hiçbir senaryo gelmiyordu aklına.

O gün ise her zamanki gibi akşama doğru Alican masada yerini almış, tırnaklarını masada tıkırdatarak siparişini bekliyordu. O sırada Danilo, elinde enfes bir tabakla mutfak kapısından çıktı. Alican'ın yüzündeki gerginlik, yerini sıcak bir gülümseye bırakmıştı. Danilo'nun ona yaklaşmasıyla oturuşunu dikleştirdi ve boğazını temizledi. Masaya konan tabakla beraber Alican konuşmaya başladı.

"Her zamanki gibi, harika görünüyor."
Yüzündeki gülümseden, iltifatının ne kadar içten olduğu anlaşılıyordu.
Danilo'nun teşekkür etmesiyle konuşmaya devam etti.
"Ya şey, aslında.. Size bir içki ısmarlamama ne dersiniz?"

Danilo şaşırmıştı. İşyerinde böyle tekliflere pek yer yoktu. Dudağını ısırarak cevap verdi.

"Aslında, çok içki kullanan biri değilim. Hem vardiyamın bitmesine daha yarım saat var."

Alican'ın yüzü düşmüştü. Baş parmağındaki tırnağı kemirirken cevap verdi.

"Pekala, beklerim öyleyse."

Danilo, böyle bir cevap beklemiyor olacaktı ki kaşları şaşkınlıkla kalktı. Ama, bahsedilen kişi Alican olduğunda, bu durum pek de tuhaf değildi. Daha önce imza yemeğini tadabilmek için beklemişti ne de olsa.

"Peki, öyle diyorsanız; anlaştık."

Alican'ın yüzünde bir zafer gülümsemesi belirdi. Arkasına yaslandı ve vardiyanın bitmesini bekledi.

.
.
.
Sıkıntıdan etrafını incelerken mutfak kapısından çıkan Danilo ile göz göze geldi. Aşçı gömleğini çıkarmış; yerine zarif, siyah bir gömlek giymişti. Alican'a kalkması için eliyle işaret etmişken, Alican hala onu baştan aşağı süzüyordu. Danilo'nın kapıya yöneldiğini fark ettiğinde bir hışımla masadan kalkıp ona yetişti. Danilo üzerine paltosunu almış, Alican ise sadece incecik bir hırkayla yetinmişti.

Yol boyunca sessizlik hakimiyetini korumuştu, ta ki aralarından biri bunu bozana kadar.

"Öyle donmuyor musun?"
Alican irkildi. Uzun süreli bir sessizliğin ardından bunu bozanın Danilo olacağını düşünmemişti.

"Ben soğuğa alışkınım. Hem gideceğimiz yer hemen şurası."

Eliyle işaret ettiği yer; küçük, yerel bir bardı. Danilo gülümsedi. Büyük ve şaşaalı bir yere gitmediklerine memnun gözüküyordu. O yerlerden pek çekmişti.

Heart For Brains | Alican x DaniloWhere stories live. Discover now