Gerçek bir dünya gibi┆10┆

11.3K 668 189
                                    

Yaklaşık yarım saat kırk dakika sonra evin yardımcılarından bir tanesi hızlı hızlı kapıya doğru gitmeye başlamıştı. Atlas hızla ayağa kalktı, gözleri Vuslat'ı arıyordu. Neyse ki Vuslat merdivenlerden hızlı hızlı inerek Atlas'ın yanına geliyordu. Atlas bir şey diyemeden Vuslat, "Evet, doktor geldi." diyerek Atlas'ın kafasındaki soruyu yanıtladı.

Atlas hızla Vuslat'ın peşinden ilerlemeye başladı. Kapıda fotoğraflardaki gibi olan adam vardı. Beyaz ama gür saçları, top sakalı, yuvarlak gözlüğü vardı. Üstünde çok rahat kıyafetler vardı, tişört ve kot pantolon. İnce dudaklarında içten bir gülümseme, yeşil gözlerinde samimiyet vardı. Adamın yanında da ondan çok daha genç bir adam vardı. Saçları dağınık, esmer tenli, orta boylu genç bir adam. Muhtemelen profesör doktorun asistanıydı. 

"Welcome Mr. Glory." diyerek adama elini uzattı Vuslat. Sonrasında adamla sohbet etmeye başladı. Atlas ise onları sessizce dinledi belli bir süre.

Vuslat birkaç dakika sonra Atlas'ı gösterip yüzündeki gülümsemeyi sildi ve konuşmaya öyle devam etti. Ciddi konuşmalara geçmişlerdi. Atlas'ın çok iyi bir İngilizcesi yoktu, sadece aradaki kelimeleri seçebiliyordu fakat cümleleri toparlayamıyordu. Bu yüzden tüm kontrolü Vuslat'ın ellerine bıraktı.

Doktor Atlas'a dönüp bir şeyler dedikten sonra Atlas gözlerini Vuslat'a çevirdi.

"Bugün çok yorgun olduğunu fakat yarın hastaneye gidebileceğini söylüyor. Kız kardeşinin doktoruna haber vereceğiz."

"Elbette." diyerek kafasını salladı Atlas. "Ben hemen haber edeceğim." Sonrasında doktora dönüp teşekkür ettikten sonra onlardan uzaklaştı ve telefonunu çıkardı. Vuslat ve doktor hâlâ sohbet ediyorlardı.

"İyi akşamlar Yılmaz Bey." dedi telefon açıldığında. "Atlas Çetin ben."

"Buyurun Atlas Bey."

"Yılmaz Bey, kusura bakmayın bu saatte rahatsız ediyorum ama Amerika'daki doktor geldi ve yarın hastaneye uğramak istiyor -"

"Çok iyi, çok iyi." diyerek hızla Atlas'ın lafını kesti doktor. "Buyursun geldin, yarın tüm gün hastanede olacağım."

"Çok teşekkür ederim Yılmaz."

"Ne demek Atlas Bey? Görevimiz."

"Ben sizi daha fazla rahatsız etmeyeyim. Yarın görüşürüz hastanede."

"İyi akşamlar Atlas Bey, yarın görüşürüz."

Atlas telefonu kapatıp gerisine döndüğünde Vuslat'ı gördü sadece. Ellerini pantolonun cebine koymuş, sırtını duvara yaslamış sessizce Atlas'ı bekliyordu. "Konuştun mu?" diye sordu duvardan çekilirken.

Atlas kafasını sallayarak ona doğru adımlamaya başladı. "Yarın hastanede olacakmış, bizi bekleyecek."

"Harika." diyerek bir nefes çekti içine Vuslat. Bay Glory ve asistanı Jacob yukarıdalar. Dinlensinler, yol yorgunluğunu atsınlar güzelce. Yarın sabah kahvaltıda detayları konuşuruz, oradan hastaneye geçeriz."

"Vuslat." diyerek ona iyice yaklaştı Atlas. "Ben çok iyi İngilizce bilmiyorum -"

"Hiç sorun yok." diyerek elini iki yana salladı Vuslat. "Ben bu süreçte her daim senin yanında olacağım, olamadığım zamanlarda da bir tercüman göndereceğim yanına." Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra dudağını nemlendirerek devam etti fakat biraz çekingen duruyordu. "Atlas, eğer istersen sana İngilizceyi öğretebilirim. Övünmek gibi olmasın ama dil konusunda iyiyimdir, anneme bile ben öğrettim."

Atlas içten bir gülümseme ile Vuslat'a bakarak hafifçe kafasını salladı. "Asla hayır demem, aslında öğretmenlik yaparken İngilizce kursuna gittim ama A2 seviyesine geldim. Sonrasında başka şehre atama, ardından Asya'nın bu durumu derken aradı kaynadı gitti işte."

vuslat , GAYWhere stories live. Discover now