TANITIM

387 43 95
                                    

instagramda gordugum pov uzerine yazicaktim ancak yazildigini gorunce senaryoda degisiklik yaptimm umarim hosunuza giderr

📎📎📎

You say we're just friends
But friends don't know the way you taste
~Señorita
-Camila Cabello&Shawn Mendes

📎📎📎

Medya: Fri(end)s- by Taehyung of BTS

keyifli okumalar...

Jeongguk's pov

Gözlerim kampüsü baştan aşağı süzüyor, herhangi bir yaşam belirtisi arıyordu. Ancak boş ve karla kaplı bahçede canlı diyebileceğim tek şey, kış soğuğuna rağmen rengini koruyabilen çamlardı.

Dikenlerinin üzerine yığılmış kar taneleri her ne kadar çamları beyaza boyamış olsa da renkleri hâlâ göze çarpıyordu. Çamlar dışında ne yazık ki farklı bir canlı ilişmiyordu gözüme. Gerçi sabahın bu saatinde burada olabilecek tek akılsız ben olduğum için ilişmemesi normaldi. Hoş, soğuktu zaten, gelmiş olan biri olsa da benim gibi dışarıda bekliyor olmazdı.

Soğuktan bahsetmek bile beni ürpertirken daha fazla bahçede dikilmeyerek fakülteme doğru koşturmaya başladım. Ayağımın altında ezilen karların sesi kulağıma ulaşırken yüzüme bir gülümseme yayılmıştı. Pat pat sesler çıkıyordu ve sanki bir ordu yürüyormuşcasına içimi titretiyordu.

Fakültenin büyük kapısını aralarken çıkan gıcırtı sesi kulaklarımı tırmalarken yüzümü buruşturmama engel olamamıştım. Tuttuğum kapının kulpunu hızla serbest bıraktım. Daha demin kar sesinin ne kadar hoş olduğundan bahsederken bu sesin bir anda ortaya çıkması işkence gibi geliyordu. Kulaklarım hassas olduğu için daha bir tiz, daha bir çirkin geliyordu bana. Resmen Çin işkencesiydi.

Ellerimi ağzıma yaklaştırıp nefesimle ısıtmaya çalışırken kantine adımlamaya başladım. Neyse ki kantin görevlileri boş kampüse rağmen buradaydı. Bay Choi kafasını kaldırıp bana baktığında gülümseyerek yerinden doğruldu. Gülümsemesi bana da bulaşırken başımla selamladım onu. "Günaydın Bay Choi," dedim elimi sallayarak.

"Günaydın Jungkook. Geç kalmış gibi duruyorsun," Alay ediyordu benimle. Sanki bilmiyordu neden erken geldiğimi. Yalandan bir tavırla kaşlarımı çatarken elimi çeneme yasladım. "Aslına bakarsanız çadır kurmayı planlamıştım ama ne yazık ki bir çadırım yokmuş. Geç kalmamı mahzur görün." dedim başımı omzuma doğru eğerken. İçten bir kahkaha atıp arkadaki kahve makinesine doğru ilerledi. Makineyi çalıştırırken bana dönmeden "Ne istersiniz küçük bey?" dedi sevinç bulaşmış sesiyle.

"Her zamankinden, vanilyalı latte alabilir miyim?"

Kantinde daha fazla oyalanmadan elimdeki sıcak kahveyle çıktığımda cebimdeki telefona gelen bildirim seslerini kesmek için sessize aldım. "Boş grubun boş elemanları," diye söylendim ıssız koridora. Bir yandan kahvemi yudumlarken bir yandan da pratik odasının yolunu tutmuştum.

Sahne sanatları okuyordum. Küçüklüğümden beri tek bir hayalim varsa; o da televizyonda, gözler önünde olmaktı. Ailemin tepkilerine ve etrafımdan aldığım olumsuz düşüncelere rağmen asla vazgeçmemiştim kararımdan. Hayalimdi bir kere bu benim. Başkası onaylamadığı için kolay kolay vazgeçebileceğim bir şey değildi. Kişiliğimin getirisiydi meslek seçimim de. Her zaman göze çarpan olmak istiyordum ve amacıma da ulaşıyordum. İnsanlar gözlerini üzerimden alamıyordu.

FRI(END)S | taekookOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz