5⚝|

52 25 4
                                    

Her yeni bir başlangıç, yeni bir umudu da beraberinde getirir .

-Canan Tan 

-

Üç gencin birlikte dışarı çıkmasının üzerinden iki hafta geçmişti. Ve üçü içinde hem fiziksel olarak hem de ruhsal açıdan zorlayıcı olmuştu. Aldıkları karar doğrultusunda yeni evlerine taşınma işini hızlandırmış, alışveriş bir yandan ev tadilatları bir yandan derken çok yorulmuşlardı.

Jimin ve sang-min ellerinden geldiğince iletişim kurmaya ve birbirlerini anlamaya çabalıyor ve birlikte uyuyorlardı. Evli bir çift normal olsa da onlar pek de normal olmayan bir çiftlerdi. Nihayetinde iki haftanın sonunda yeni evlerine taşınmışlardı, jimin evin içine şöyle bir göz attı. Gururla gülümsedi ve kendisini arkasındaki koltuğa bıraktı, telefonunu çıkarıp ablasını aramaya başladı. İlk başta bir kararsızlık geçti içinden ama arama tuşuna basmıştı bile.

''Merhaba bebeğim'' yorgun bir ses geldi

''Merhaba abla, hasta mısın?'' bu iki hafta içinde sık sık aramıştı ablasını ama hep havadan sudan konulardı konuştukları. O gerçeklerden kaçıyordu, ablası da uyum sağlıyordu. Kimse de gerçekleri konuşacak yüz yoktu.

''Evet bebeğim biraz üşüttüm malum soğuk buralar, sen de kendine dikkat et tamam mı? Kalın giyin dışarı çıkarken. Eve yerleştiniz mi hm?'' sessizce kıkırdadı, onca şeye rağmen hala ablasının küçük bebeğiydi. Zaten o hiç büyümemişti hayla cahil çocuktu.

''Tamam abla ederim, evet her şey hazır taşındık bile. Bugün bitti.''

''Ah, bebeğim çok mutluyum senin adına güzelce dinlen tamam mı, bol bol da su iç bebeğim'' 

''Tamam abla, küçük değilim artık yaparım hepsini'' dedi hala küçük bir çocuktan farkı olmadığını bilmiyordu ki o, çok küçüktü cahildi ve de bilgisiz. Ama öğrenecekti. Birkaç dakika daha havadan sudan bahsettikten sonra kapadı.

Telefonu kapattıktan sonra bir kaç dakika uzanmaya karar verdi, oturduğu koltukta yatar hale geçtikten sonra gözlerini kapattı. Her şey iyiye gidiyordu ama içinde hiç geçmeyen ve orda olduğunu belli etmekten hiç çekinmeyen bir sıkıntı vardı.

Sakince düşüncelerini göz önünden geçirmeye başladı, ama hayır onu rahatsız eden hiçbir şey yoktu. Her şey iyiye gidiyordu daha ne istiyordu? Bunu düşünmeyi erteledi çünkü ne kadar düşünürse bu olumsuz duygular o kadar içine işliyordu, en iyisi hiç düşünmemekti.

-

İki gün daha geçmiş düşünmeyeceğim dediğim hissi daha çok kafaya takmaya başlamıştım. İçime sinmeyen bir şey vardı belki de, ama düşündüğüm halde bulamıyordum. Aklımı kaçırmama gerçekten çok az kalmıştı, her şey iyiye giderken sürekli bir pürüz çıkıyordu. Eğer çabalarım boşa gider ve sang-min'i kırarsam kendimi asla affedemezdim.

 Aniden belime sarılan kollar ile kendimi kasmamaya çabaladım, gülümsemeye çalışarak arkamı döndüm. Suratında ki buruk gülümsemeden anladığını fark ettim ama elimden bu kadarı geliyordu, olmadığım biri gibi bu kadar rol yapabiliyordum*. Ama daha iyi olacaktık, çabalıyorduk dikilen bir fidanın ertesi gün çiçek açması beklenmezdi. Bize zaman lazımdı ve biraz da güven, her şey iyi olacaktı.

Ve biraz da sabır lazımdı.

''Günaydın güzelim'' ellerimi belimi saran ve güven veren kollarına indirdim ve tuttum

''Günaydın'' diyerek kafamı arkama çevirdim güzelce gülümsedi, aşağı kayan gözleriyle direk ondan ayrıldım ve karşısına geçip etrafımda bir tur döndüm. Gözlerinden bir kırılma geçti* ama  kendini toparladı ve bana gülümsedi.

eyes can't lie | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin