3s

78 23 150
                                    

Oy verip ve yorum yapar mısınız? Açıkçası çok sevdiğim için fazlaca heyecanlıyım 🥺⚓
•••

"Sanırım gerginlikten ve suçluluk duygusundan öleceğim."

Jake önündeki çorbaya bakarak söylemişti bunu. Duruyor bir şey yemeden öylece her üç dakikada bir özürlerini sunuyordu. Gözlerimi yavaşça kapatıp açtım. Ortam çok sesliydi. Büyük, oldukça lüks olan bu yemek salonu ağlayan içki içip herkese saldırmaya çalışan insanlarla doluydu. Başta Felix'le Jake de bu insanlar gibi olsalarda ben gelince sakinleşmiş ve bana dikkat eder olmuşlardı. Yaradan dolayıdı muhtemelen. Malum boynumla kafam arasında büyük bir bant vardı.

"Jake... Senin davet edip etmemen önemli değildi bunu anlamalısın." Su bardağını alıp bir yudum aldım. Başımı düz tutuyor oynatmamaya önem veriyordum sabahtan beri. "Baştan kafaya koymuşlardı bizi alacaklarını. Seninle karşılaşan adam seninle değil benimle, belki de Felix'le manipüle edip bizi getirecekti buraya. Seninle alakası yok."

"O zaman neyle alakası var Minho?" Felix'in sesiyle Jake'e bakmayı kesip ona döndüm. "Neden bu kadar sakinsin anlamıyorum. Şu an o yere gidiyoruz. Kaçırıldık. Anlatabildim mi? Resmen kaçırılıp lüks bir gemi de ölüme gidiyoruz amınakoyayım."

Felix büyük bardağı kafasına dikip sertçe masaya geri döndü. Sinirliydi. Belki de buradaki herkesten daha çok sinirliydi ama yine de tutuyordu kendini.

Seslice nefesimi verip gözlerimi kapadım. "Ne yapmam gerekiyor bağırıp ağlamam felan mı? Ne gibi bir beklentin var okyanusa açılmış bir gemi hakkında? Burada olanlarla birlik sağlayıp gemiyi ele geçirmek bile bir hafta sürer. Şu salaklar baksana. Dört günümüz olduğundan bahsetmek bile istemiyorum." Elimdeki bardağı bende sertçe koymuş gözlerinin içine bakmıştım. Zaten buraya gelmeden önce ağlamış, uyandıktan sonra bağırıp her yeri yumruklamıştım. Kriz geçirmiştim kısaca ve Naval'ın müdahalesiyle ancak sakinleşebilmiştim. Boynumun hala kötü bir durumda olmasının nedeni de buydu.

O herifin yüzündeki ifade ise... Tohum demişti değil mi? Beni bir şeye aracı olarak görüyor olabilir miydi? Çünkü ilk başta sanki yanılmış gibi hayal kırıklığı ile bakmış, ben sakinleşip kendime gelince ise yüzündeki eski memnuniyeti geri gelmişti. Tanrı ile ilgili kullandığı cümlelerden olsa gerek dini bir tarikat izlenimi alıyordum. Bütün görevlilerin kel olup kimino giymesi ve gözlerini kapaması da bunu güçlendiriyordu elbet.

Bir fikrim vardı bu konuda ama düşünmek bile istemiyordum. Gerçekten istemiyordum. Çok saçmaydı ama bir o kadar da bu duruma uyuyordu. Derin bir nefes aldım. Lüks gözükse dahi duvarlar üstüme üstüme geliyordu sanki.

"Haklısın. Haklısın ama-"

"Bayanlaaar ve baylar. Gemimizin saygı değer misafirleri. Hepiniz hoş geliniz."

Yüksek ses ilk başta herkesi susturup kendine baktırdı. Sayamayacağım kadar insan, durulup sadece yeşil detaylara sahip diğer görevlilerden daha şaşalı bir kimino giyen adama kitlendi. Ardından şok etkisi geçmiş bir anda ortalık savaş alanına dönmüştü. Herkes adama doğru hareket ederek saldırmaya çalışmıştı. Ellerine ne geliyorsa atıyor, onları durdurmaya çalışan görevlilere karşı gelmeye çalışıyorlardı. Kalbim hızlı atmaya başlarken ezilen insanların olması ayağa kalkmama neden oldu.

Kıyamete canlı tanık olunabilir miydi? Kimsenin bir diğerini umursamadığı gözyaşlarının akıp çığlıkların duyulduğu bir yerdi burası. Panik. Sadece panik alanıydı. Kimsenin umudu yoktu. Üstelik yarısının nereye gideceğimizi bilmeden bunu yaptığından emindim.

"Min. Minho! Duyuyor musun beni? Buraya gel!"

Felix kolumdan tutup çekti ve kalabalıktan iyice sıyırdı beni. Dikkatlice kendi oturduğu sandalyeye oturtturduğunda Jake'inde ayakta, oturduğum sandalyeyi tutmuş bir halde etrafa baktığını görmüştüm. Yutkundum. Olayı en iyi bilen kişi bizlerdik. Burada yaşananlar sadece cahil bir içgüdüsü müydü bu? Anlam veremiyordum.

Sea'lity •Minsung•Where stories live. Discover now