acceptance

28 10 0
                                    

"saçma sapan bir düşünceydi ondan hoşlandığımı sanmam emin ol hyuck, gerçekçi olalım öğrencisiyim imkansız ve komikti." ten kendi dediklerine gülerken kendisine değişik bakışlar atan donghyuck'un kafasını başka tarafa çevirmesini sağladı. "bakma bana öyle, demek ki neymiş öğretmenimden hoşlanmıyormuşum. iyi yönden bakalım?" hyuck bakışlarını değiştirmeden önündeki içeceğinden birkaç yudum alarak çözmeye çalıştığı sorulara yöneldi yine.

"bence kendini kandırıyorsun da, neyse." kendi kendine mırıldandı hyuck. ten onun bu dediğine göz devirirken hyuck'un çözmeye çalıştığı kendi sorularına baktı. onun aksine takır takır önündeki soruları çözerken hyuck onu kolunun tersiyle itti. "ya bir git ya, moralimi bozuyorsun. burslu olman ayrı canımı sıkıyor zaten." ten'in koluna eliyle vurduktan sonra önlerindeki karaltı ile ikiside bakışını kaldırdı. "bay lee?"

"merhaba hyuck umarım iyisindir ama ten'i çalmam gerekiyor." taeyong ufak bir çocuk gibi dişlerini gösterip gülümsedikten sonra ten'in bileğinden tutarak sınıftan çıkardı onu. "üzgünüm ten apar topar seni almam lazımdı, futbol kulübündekileri toplayıp bir sohbet grubu açabilir misin? senden başka kimseye güvenemiyorum." taeyong hâlâ ten'in bileklerinden tutarken yavaşça ellerine indirdi ellerini. "yaparsın değil mi?"

ten bir saniye düşünmeden öğretmenini onayladığında taeyong gülümsemesini daha çok gülümsetmiş ve tuttuğu elleri havaya kaldırıp sarılmıştı ten'e. neden bu kadar mutlu olduğunu bilmiyordu ama kimseye bu kadar çabuk güvenemezdi sanırım bunun verdiği mutluluk yetmişti ona. "harikasın ten, benim numaramı da takımın eski üyelerinden alabilirsin. kolay gelsin." ten'e göz kırptıktan sonra vakit kaybetmeden acelesi varmış gibi koşarak ayrılmıştı oradan.

ten sebepsizce taeyong'u gözden kaybolana kadar arkasından izlemiş ve gülümseyerek tuttuğu ellerine bakmıştı. ardından aklına gelen şeyle yalandan öksürüp ciddi hâle büründü. "aptal olma ten, az önce hyuck'a dediklerini hatırla."

xxxxxxxxxxx
"görüşürüz ten." hyuck okul servisine binerken ten'e el salladığında karşısındaki çocuk da aynı şekilde ona el sallamış ve tek omzuna taktığı çantayı düzeltip yürümeye başladı. okul çoktan dağılmıştı ama ten takımdakilerin numaralarını alıp bir grup kurduğu için işi uzun sürmüştü. durağa doğru ilerlediğinde ufaktan yağan yağmura inat durağın yağmur gelmeyen tarafına geçti.

"ıslanacaksın, sonra üşütüp hasta olacaksın." duyduğu ses ile kafasının üstündeki şemsiye eş değer olarak kendine sunulduğunda ten yine taeyong'u görmeyi beklemiyordu. evet işte yine başlıyoruz. ten'in susturmaya çalıştığı hücreler tekrar sıcak bir su misali kaynamaya başladığında gülümsedi öğretmenine.

"teşekkürler bay lee, ama siz ıslanacaksınız. inanın kazanmamız gereken şampiyonaya antrenörümüz olmadan asla gitmek istemem." ten alaycı bir şekilde konuştuğunda taeyong da ona hak verir bir şekilde başını sallayıp şemsiyenin altına girmişti.

"öncelikle çok haklısın. ikinci olarak ben olmasam da takım kaptanı olarak sen orada olacaksın. ve üçüncü olarak da okul sınırları dışındayız bay lee demene gerek yok." taeyong peş peşe sıraladığı düşünceleriyle ten şaşıp kalmıştı adeta ama gülümsemeden de edememişti.

"özür dilerim yong, unutmuşum. ayrıca ben kaptan mıyım? ne zamandan beri?"

taeyong ten'in sorusuyla başını havaya kaldırıp düşünür gibi yaptı. "um.. şu andan beri?" ten gülümseyip daha fazla soru sormamak adına önüne dönmüştü. kaptan olduğunu duymak hoşuna gitmişti çünkü başarısının farkındaydı da.

"taeyong." göz teması kurmadan derin bir nefes aldı söyleyeceği şeyden önce. taeyong efendim demenin farklı yoluyla 'hm' dercesine mırıldanmıştı sadece. "bana yaptığın teklif.." utanmıştı ten. reddettiği teklife tekrar paşa paşa döneceğini düşünmemişti. "hâlâ geçerli mi? ben biraz düşündüm de, haklısın sanırım." taeyong gözlerini fal taşı gibi açıp ten'in hâlâ aralı dudaklarına baktı. cümlesi bitmemişti bu yüzden sonunun gelmesini bekledi. "bir yeteneğim var ve bunu değerlendirmek istiyorum. bunu seninle yapmak istiyorum özellikle. çünkü sen iyi bir antrenörsün." ten bu defa göz teması kurmak için taeyong'a dönmüştü ama şemsiyenin onu engellemesiyle yere doğru indirdi. "iyi bir ikili olabiliriz değil mi? seninle yükselmek istiyorum."

ten sonunda susup dudaklarını kapattığında taeyong da ten'i hızlıca belinden tutup kaldırdı ve döndürdü etrafında. "biliyordum eninde sonunda kabul edeceğini biliyordum!" birkaç turdan sonra onu tekrar yere indirdiğinde anın etkisiyle yanaklarından öperek gözlerine baktı. "dünyanın en iyi ikilisi olacağız, bana güvenmeye devam et. başaracağız."

football [taeten]Where stories live. Discover now