match

38 7 6
                                    

"Lee Taeyong ve Seoul lisesi futbol takımı." taeyong yapılan anons ile beraber titremekten terlemiş ellerini eşofmanına sürtüp nemini almıştı. elinde kocaman bir yok ile ortaya doğru ilerlediğinde önceden anons edilen rakip takım hemen yanında büyük bir kalabalık ile duruyordu. etraf turnuvayı izlemeye gelenler ile doluyken hepsi şaşkın ve meraklı bakışlarla taeyong'a bakıyordu.

taeyong kendisine uzatılan mikrofon ile boğazını temizledi rahatsız edici bir ses tonuyla. "üzgünüm buraya çok iyi hazırlandığım bir takımım vardı, düne kadar." sesi gitgide kısılmıştı konuşurken. "fakat.." taeyong'un sözünü kesen şey arkasında duyduğu koşma sesler olmuştu. başını çevirdiğinde takımının hemen yanında hazır bir şekilde hazır ola geçtiğini görmüştü.

"bu turnuvadan çekilme konusunda sen ciddiydin belki ama biz değildik." sevgilisinin sesini hemen yanıbaşında duydu taeyong. yüzünde beliren gülümsemeyle beraber tamamen hazır bir şekilde bekleyen öğrencilerinde gezdirdi gözlerini. "kaptanları olarak senin yerine birkaç değişiklik yaptım, bence sorun olmaz?" ten'in fısıltılarından sonra taeyong başını onaylar anlamda salladığında ten cebinden çıkardığı kaptanlık pazubandını çoktan koluna geçirmişti. hakemler de yerlerini alırken arkadan gelen onayla düdük çalınmış ve maç resmen başlamıştı.

taeyong kendisine ayrılan bölümde yedek oyuncularla birlikte beklemek yerinde anın heyecanıyla resmen oyuncuları çizgi dışından kovalıyordu.

xxxxxxxxxxxxxxx
ilk yarı bitmesine bir dakika kalmış ve 1-0 yenilen seoul takımın tüm motivasyonu düşmüştü adeta. uzatmalara gitmeyen maçın ilk yarısı düdük çalmasıyla biterken taeyong sinirli ama bir o kadar sakin bir şekilde oyuncularıyla beraber kendisine ayrılan alana oturup eline tahtasını aldı. "oyunu döndürmeye çalışan iki veya üç kişi ya var ya yok. bu kupayı istemiyor musunuz? hepiniz keşfedilme ve takımlara seçilme hayaliyle yaşamıyor musunuz?" oyuncuların çoğu antrenörlerini onaylar bakışlar atarken susmayı yerine etmişlerdi. "bakın çocuklar bu maçı alamazsak bırakın profesyonel takımları amatörlerle bile oynayamazsınız, ben sizin arkanızda dururum ama kendinizi üzmüş olursunuz."

ten taeyong'un elindeki tahtayı almış ve onun önüne geçerek tahta kaleminin ucunu açmıştı. bir şeyler karaladıktan sonra yaptığı değişiklikleri gösterdi. "4-1-2-2 yapsak boğulur musunuz? stoper hattını dört kişiye çıkartıp forveti ikilesek, forvet arkasını iki kişi yapsak orta sahayı ben taşısam yapabiliriz bence."

taeyong hafifçe kaşlarını çatarken ten'in yüzüne baktı. "bu seni çok yorar ten, orta sahayı tek başına nasıl taşıyacaksın?"

"bana güven, hepiniz güvenin." ten ilk önce taeyong'a sonra takım arkadaşlarına baktığında aldığı onayla gülümsemişti.

xxxxxx

15 dakika kadar ten'in önderliğinde taktikleri konuşurken nihayet işaret geldiğinde maçı tekrar başlatılması taeyong'un takımı adeta gaza gelmişcesine hareketlendirmişti.

aradan geçen dakikalar sonrasında beraberlik golünü bulduklarını taeyong'un mutluluğu ikiye katlanmıştı. ten'e güvenebileceğini biliyordu, şüphe duymamıştı bir saniye bile hemde.

dakikalar su gibi akıp giderken zaferi getiren golü bulmaya çalışıyordu takım. büyük baskılar kurup karşı tarafı yormayı başarmışlardı artık tek yapmaları gereken zaferi getirecek goldü.

son 10 dakika.

son 5 dakika.

son 1 dakika.

"tanrı aşkına vursana, vur!" taeyong kendini sahaya atacakmışcasına çırpınırken büyük umutsuzluk ile yere oturmuş ve dizlerine başını yatırmıştı.

"seoul lisesinden ten ve son dakika galibiyet golü!" yapılan anons taeyong'un algılarını yavaş yavaş açarken kendisine koşan sevgilisibi gördüğü gibi kalkmıştı ayağa. ten'in üstüne atlamasıyla diğer takımdakilerde onlara katılmıştı.

maçı bitiren düdük ile beraber izleyici seoul lisesi öğrencileri tüm coşkuları ile tezahürat yapmaya başlamıştı. taeyong öğrencileri tarafından onların omuzlarında havalanırken hep bir ağızdan kendi ismini duyması üzerine gülümsemişti.

xxxxxxx

takım otobüsüne binen öğrencilerini kapıdan geçirip tebrik ederken kendisi de kendi arabasıyla gideceği için onların ardından kendi arabasına yönelmişti taeyong. "pişt, beni unuttun yakışıklı."

taeyong duyduğu tanıdık ses ile sırıtırken arkasına dönmek yerine ten'in kendisine gelmesini beklemişti. "tüh nasıl unuturum sık kafama çabuk."

ten küçük bir kahkaha attıktan sonra sırtına çantasını takıp taeyong'un omuzlarından tuttu ve kendini yukarı kaldırıp sevgilisinin sırtına çıktı. yanağını onun omuzlarına yaslarken kollarını da boynuna sarmıştı. "çok yoruldum malum büyük işler başardım ve bunu hak ettim itiraz yok."

taeyong ten'in düşmemesi için beline dolanan bacakları sıkı sıkı tutarken boynundaki kollarına eğilip iki elinin de üzerinden öpmüştü. "tabii efendim prens'imin kulu kölesi olabilirim istediği kadar."

ten sırıtmış ve bir şek demeden kapatmıştı gözlerini. çok sürmeden arabaya ulaştıklarında ten'i yan koltuğa bırakıp kemerini takmak için uzandı taeyong. ten durumdan faylanmak istercesine yüzüne yakın olan taeyong'un dudaklarından bir öpücük çaldı. "tae."

"hm?" taeyong taktığı kemer sonrası doğrulmak yerine kendisine bakan sevgilisinin gözlerini kendisininkilerle birleştirmişti.

ten yüzündeki sırıtmayı silmeden taeyong'un bir dudaklarına bir de gözlerine bakıyordu. "sevişmek istiyorum."

__________
iğrenç bir bölüm oldu farkındayım ve özür dilerim.
ayrıca şeeey... finale son iki veya üç 🫠
iyi geceleeeerrr. 💖

football [taeten]Where stories live. Discover now