14: Artı-Eksi.

20 3 0
                                    

On dördüncü bölüm.

Deniz, Şeyda ve Asuman'ın odaya girmesiyle elindeki kemanını komodinin üstüne koydu. Ardından aralık olan kapıdan içeriye tepsiyle Sude girdi. Tepsideki içecekleri dördüne de dağıttıktan sonra kendi yatağına oturdu.

Beş gündür kimseyle pek fazla iletişime geçmemişti, genellikle ya odasında ders notlarıyla ya kemanıyla haşır neşir olmuştu ya da tedaviye gidip gelmişti. Geriye kalan iki gün boyunca kalbi ve mantığıyla çelişmeyi bırakıp kendi hislerini tartmıştı. Kutay'ın davranışlarını, nasıl bir kişilikte olduğunu, ona karşı olan hareketlerini ve konuşmasını. Yani sadece kendini değil Kutay'ı da tartmıştı. Kendisini dinlediğinde güzel sonuçlar almıştı ama korkudan bir şey yapamıyordu.

Kızlar, beş gün boyunca hiç pes etmeden onu ne olduğu hakkında darlamış ama hiçbir cevap alamamışlardı. En sonunda hepsi çareyi Müjganlara gelmekle bulmuşlardı. Tabii bunda en büyük etken Sude'ydi. Ablasının bu kadar üzgün ve suskun halini hiç sevmemişti. Sakladığı şeyi açığa çıkarmak istemişti bu yüzden de kızları evlerine davet etmişti.

"Ne?" dört kız aynı anda çaylarını karıştırıp aynı anda içerek ona bakıyordu. "Anlatsan mı artık Müj?" Asuman'ın sabırsız sesine kızlar da onay vermişti. "Neyi?"

"Beş gündür suskun olup yüzünü göremeyişimizi!" Deniz'in dediğine göz devirdi. "Yok bir şey, sadece teyzemlerle yaşadığım şeyden dolayı kafamı dinlemek istedim."

"Yer miyiz biz bunu?" Sude'nin sorusuyla bakışlarını dörtlünün yüzünde gezdirdi. Yemezlerdi.

Pat diye konuştu. "Kutay beni sevdiğini söyledi," kimse tepki vermeden ona bakıyordu. Bakışları hepsinin yüzünde gezindi, yüz ifadeleri normaldi. "Ya bir tepki versenize!"

"Bebeğim biz zaten bunu biliyorduk," Şeyda'ya çevirdi bakışlarını. "Peki sen ne dedin?"

Tüm parmaklarını kıtlattı. "Hiçbir şey ama büyük bir tepki de vermedim."

Deniz, "Aferin Müjgan!" derken Sude; "Bir de verseydin abla!" dedi. Söylediğine yüzünü buruşturdu.

Asuman, Müjgan'ın daha fazla bir şey demeyeceğini anlayarak elindeki çayı çalışma masasına bıraktı. "Kızlar kaldırın ellerinizi," kızlar kaşlarını çatsa da çaylarını kenara koyup Müjgan da dahil olmak üzere ellerini kaldırdılar. "Sen değil Müj."

"Niye?"

"Ay soru sorup durma. Kaldırma sen ellerini," bakışları Şeyda ve Sude arasına gidip geldi. "Şimdi Mustafa ve Kutay'ı karşılaştıracağız. Siz ikiniz Mustafa'nın artı ve eksilerini sayacaksınız, biz de Denizle Kutay'ınkini."

Herkesten olumlu yanıtlar aldı. "Saçmalamayın ya!"

"Sus kız sen," Asuman onu azarlayarak kızlara döndü. "Başlıyoruz."

"Mustafa kendini beğenmiş biri," dedi Şeyda hemen. Onu gömmek için her an fırsat kolluyordu zaten.

"Ama Kutay çok cana yakın," dedi Deniz. "Bir parmağını indir Sude," Deniz'in dediğini yaparak serçe parmağını indirdi Sude.

"Kutay samimi," dedi Asuman.

"Mustafa odunun önde gideni," dedi Sude. "Bir parmağımı daha indiriyorum."

"Kutay, cömert," bu sefer bakışları Deniz'e döndü.

"Mustafa parasıyla hava atıyor," dedi Şeyda. "İndir bir parmağını daha."

Böyle böyle Şeyda ve Sude neredeyse bütün parmaklarını indirmişti. Kızların her dediği doğruydu. Mustafa nasıl biriyse Kutay da onun tam tersiydi. Zıt kutuplardı yani bir nevi.

MUÂŞAKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin