İncinin anlatımıyla
Yatağımda uzanmış, uyumaya çalışıyordum ama sanki birisi uykumu sıkı sıkı tutuyor, gelmesine izin vermiyordu. Gözlerimi kapalı tutmak ve karanlıkla bakışmak artık göz kapaklarımı acıtmaya bile başlamıştı.
Sanem abla ile mağazaları gezerek birkaç tane kitap, kıyafet ve yeni hobi edinmek için örgü aletleri almıştık. Evet, uzun zamandır örgüye ilgim vardı ve örmeyi gerçekten çok istiyordum, en azından denemeyi. 2,5 ve 3 numaralı şiş ve tığ, orta kalınlıkta, beyaz ve sarı iplik satın almıştık. Ve en kısa sürede başlamayı düşlüyordum.
Alışverişimiz bitince Altuğ abi de bize katıldı ve birlikte restorana gidip yiyeceğimiz yemeği seçtik. Ama tuhaf bir şekilde masamızda oturup siparişlerimizin hazırlanmasını beklerken göğsümün sıkıştığını ve nefes almamın zorlaştığını hissettim. Daha bana ne olduğunu anlayamadan ikisi de endişelenmişti ama şans eseri bu 1 dakikadan çok sürmemişti.
Yaklaşık 3 yıl önce de böyle durum yaşamıştım ve ben uyuduktan sonra yurdun müdüresi beni hastaneye götürmüştü. Eminim bu durum onu da korkutmuştu çünkü kimseyi kolaylıkla hastaneye götürmezdi. Akşam geç olduğu için doktor yoktu, hemşire beni muayene etti ve doktoru aradı, ne dedi bilmiyorum ama kan tahlili yaptılar ve sonuçlar netleştiğinde müdüreye haber vereceklerini söylediler.
O gün Mert de benimleydi ve ertesi gün akşam yanıma geldiğinde gözleri kızarmıştı. Ağladığını inkar edemedi çünkü beni kolay kandıramayacağını biliyordu, neden ağladığını sorduğumda test sonuçlarının iyi olduğunu, benim için endişelendiği için mutluluktan göz yaşı döktüğüne inandırdı beni. Birkaç gün sonra ise bu durum tamamen ortadan kalkmıştı.
Altuğ abi ve Sanem abla hastaneye gitmemiz için ısrar ettiler fakat benim inatçı keçi buynuzlarım daha kalın olduğu için onları her ne kadar fikirlerinden taşındıramasam da, en azından birkaç günlüğüne ertelediler çünkü kendimi çok yorgun ve halsiz hissediyordum.
Eve geldikten sonra uyumak için odama geldim ama arabayla apartmanın bahçesine geldiğimizde beni zorla ayırdıkları rüyam şimdi gelmemekte israrcıydı.
Yarın sabah Sanem ablanın kardeşi Derya teyze ve kızı Yasemin, akşam ise Altuğ abinin arkadaşı, Derya teyzenin eşi Atakan abi, Sanem ablanın annesi ve babası gelecekti bize. Restorandayken bu konuyu açmış ve her kese uygunsa, yarın tanışmak istediğimi söylemiştim. Onlar da Derya teyze ve Atakan abiyle konuşmuşlardı ve yarın nihayet tanış olacaktık. Heyecandan kalp krizine girmek için iyi bir sebep.
Uykum yeniden bana koşana kadar kitap okumaya karar verdim. Oğuz Atayın "Tutunamayanlar" eserini almıştık. Mert yurttayken bu kitabı bana okumuştu. Ama hem aradan 4 yıl geçtiği için birçok kısımları unutmuştum, hem de bu sefer kendim okumak istemiştim.
Kitabı elime aldım. 1,5 saat içerisinde yaklaşık 165 sayfa okudum. Her bir satır arkamızda kalan anları gözümün önünden geçiyor, okurken zihnimde
Mertin sesi bana eşlik ediyordu. Yeni bir sayfaya çevirdiğimde karşılaştığım cümlelerle musluklarım açıldı ve gözyaşlarım yanaklarımı ısıtmaya başladı. Diğer tüm satırların bana hatırlattığı anlar yarım yamalaktı, bütün değildi ama bu diyaloğu hiç bir zaman unutamazdım.4 yıl önce
"Bana uzun bir kelime söyle Olric."
"Unutmak efendimiz."
"Neden unutmak?"
"Bir ömür sürer de ondan."
Başımı omzundan kaldırıp Merte baktım. "Mert?"
"Efendim İnci." Bitip tükenmeyen sorularımdan bıkmış, "İ" harfini özellikle uzatarak söylemişti. "Sen hiç birini unutmaya çalıştın mı?"
"Ben şahit değilim Sherlok." dedi gülerek. Kıkırdayarak koluna hafifçe vurdum. "Mert ya. Dalga geçme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUTLU KALPLER #1 - SONSUZ YARINLAR (TAMAMLANDI)
Romanceİnci hayatın zorluklarına karşı güçlü bir şekilde duran 13 yaşında bir kızdır. Daha bebekken annesinin onu bırakmasıyla yurtta başlayan hayatı onu Mert ile tanıştırır, aralarındaki sıkı abi-kardeş bağı onları hep daha güçlü kılar. Ama bir gün İnci M...