Milos sevdiğim tek hizmetçimdi diğer hiç kimse halimden anlamıyor da sadece o dediklerimi biliyor gibi gelirdi hep. Her istediğimi harfiyen yerine getirir hatta demediğim şeyleri bile hatırlar yapardı.
"Bir işe yarayacak da." dedim keyifsizce.
"Şu çirkinliğime çare bulacak tek varlık Tanrı o da zaten asıl sebebi."
"Demeyin öyle!" dedi Milos ayıplarcasına.
"Neyiniz varmış hem gayet güzelsiniz bizim toprağın insanı böyle işte, aslınızı inkar edecek değilsiniz ya gurur duymanız gerek."
"Ne gurur ne gurur." dedim gülüp.
Aynalı masadan kalkıp Milos'un sabah perdelerini çektiği geniş vitray süslemeleri olan pencereye yaklaştım.
"Sen o gururu aşağıdaki kuzeyliye sor."
"Kuzeyli?" dedi Milos kaşlarını çatıp.
"Dün gelen kız işte."
"Haa." dedi Milos masanın küçük, ayakları yeni verniklenmiş sandalyesini iterken.
"Konuştun mu kızla hiç?"
"Nasıl konuşalım ki Hanımım?" dedi Milos iç çekip.
"Dil anladığı yok, başta sorun yaşarız sandım Büyük efendiye de dedim ama kız pek uslu çıktı."
"Uslu mu?" dedim anlamaz şekilde.
Kafamı tekrar pencereye çevirdiğimde elinde koca bir sepet çamaşırla yan yan yürüyordu geniş bahçenin öte tarafına doğru.
"Evet uslu."
"Eline ne iş verdiysek ses etmedi, başını bile kaldırmadı. Yeni geldi diye dün sizin doğum günü kutlamanızda çok ortalıkta dolansın istemedim ama mutfakta pek iyiydi temizlik neyim her şeyi halletti."