KÂBUS

87 8 15
                                    

Gözlerimi sanki cennette açmıştım, her yer bembeyazdı. Ne olmuştu da buradaydım? Başımda dayanılmaz bir ağrıyla beraber doğruldum. Etrafı incelemeye başladım. Beyazlık kör edici ihtişamıyla beni selamlıyordu adeta.

Elimi yüzümü yıkamak için lavaboya gittim. Suyu açtım ve aynadan kendime baktım yine dağılmış görünüyordum. Aradan geçen zamanın farkında bile değildim ki lavabo suyla dolup taşıyordu. Musluğu kapattım ve elimi iki yanına dayadım. Tam bu anda ensemde bir el hissettim soğuk parmakları vücudumun titremesine neden oldu tam kim olduğunu görmek için arkamı dönecekken ensemdeki o el karşı konulmaz bir kuvvetle kafamı suyun içine soktu ne olduğunu anlamadan kafamı bir sağa bir sola sallayarak kurtulmaya çalıştım ama faydası yoktu. Artık gücüm kalmamıştı ellerim lavabonun iki yanına düşerken boğuk boğuk sesler duydum.

Yataktan çığlık çığlığa kalkarken başımda ağlayan annem hıçkırıklara boğulmuştu. Neyin onu bu kadar ağlattığını soramadan gördüğüm kâbus aklıma geldi. Rüyalarıma bunun gibi kâbuslar konuk oluyordu ama bu denli gerçekçisini ilk defa görmüştüm. Hala etkisindeydim. Yataktan çıkıp kapının girişindeki sehpaya doğru yürüdüm ve bir bardak su doldurarak anneme götürdüm. Hıçkırıkları sakinleşmiş, konuşabilecek dereceye gelmişti. Bardaktan bir yudum aldı ve gözlerimin içine baktı. Dudaklarını ıslatarak,
"Bir trafik kazası olmuş, amcalar ve baban hastane.." devamını söyleyemedi.

Hemen annemin kabanını ve montumu aldım ve bir taksi çağırdım. Annemin aldığı haber yüzünden kılını kıpırdatamadan başımda ağladığı aşikardı. Annemin kabanını giymesini sağladım ve telefonları yanıma aldım. Taksiye binip doğruca hastaneye gittik.

Yoldayken titreyen ellerimi annemden gizleyerek yengeme mesaj atmaya çalışıyordum. Gözlerim doluyor, kalbim çarpıyor içimden bir ses yıkıma yaklaştın diyordu.

Hastaneye vardığımızda kuzenim bizi kapıda karşıladı ve hızlı adımlarla ameliyathanenin olduğu koridora götürdü. Bizim gitmemizle doktorun çıkması bir oldu. Boğazını temizleyerek lafa başlayan doktor

"Ömer Korkmaz'ın yakınları burada mı?" dedi.

Annem hiddetle öne atıldı. Doktor bize yaklaşarak tekrardan boğazını temizledi.

"Üzgünüm elimizden geleni yaptık ama maalesef hastayı kurtaramadık, başınız sağolsun."

"Başınız sağolsun mu?" Bu da ne demekti. "Babam nerde benim? Orada yatıyor siz beni kandırıyorsunuz değil mi? Babam ölmedi benim." diye bağırdım.

Annem mahvolmuştu, onu böyle görmek içimi parçalanmıştı ama ona destek olmalıyım bende yıkılmamalıydım. Gözümden çeneme doğru durmaksızın akan göz yaşlarımı sildim. Babam ölmedi, ölmemiştir demi? Hayır...

Etrafımızda yükselen çığlıkları duyabiliyordum ama kafamdaki haykırışlar daha ağır basıyordu, engel olamıyordum. Olduğum yere diz çöktüm ve bunun bir kâbus olmasını diledim aynı sabahki gibi bir kâbus...

BEYAZ LALEWhere stories live. Discover now