AŞK

20 2 8
                                    

Atilla Karahanlı

Alara'yı eve bıraktıktan sonra eve dönmüştüm ama yoldayken aklımdan geçen binbir düşünce artık canıma tak etmişti.

Alara'nın bu davranışları beni zora sokuyor, kendimi tutamıyordum. Ona olan duygularımı umursamıyor muydu? Onu için böylesine acı çektiğimi gerçekten göremiyor muydu?

Ben kaskı takarken o, benim gözlerimin içine bakıp ardından yüzümü incelediğinde karşısında yanıp kül olduğumu göremiyor muydu? Buna rağmen hala daha gözlerini gözlerimden çekmemiş adeta beni delirtmişti. O an yaklaşıp yanağına küçük de olsa bir buse kondurabilmek için her şeyimi verebilirdim. Ama bu sadece bir hayaldi.

Vücudumdan aşağıya soğuk su akarken ilk kez bu kadar duygularımın dibine vurduğunu hissettim. Artık kendilerini göstermek ve kabul görmek için can atıyorlardı. Onları daha ne kadar gizleyebilirdim?

Yine ve yine bir çok cevaplanmayı bekleyen sorularla baş başa kaldım.

Duş aldıktan sonra giyindim ve aynanın karşısında saatimi takarken gözüm saçlarımda oylandı.

Açık kahve saçlarım ıslaklığından koyulaşmaştı. Dağınık ve karışık saçlarımı elimle düzeltmeye çalıştım. Sonrasında durdum. Aklıma Alara'nın saçımı bu haliyle daha çok beğendiği hatta arka arkaya iltifat sıraladığı geldi.

Düzelttiğim yerleri bozdum.

Sonra kendime kızdım.

İçimden "Ben onun için en ufak ayrıntıyı bile önemsiyorum fakat daha onun beni ne olarak gördüğünden bile emin değilim. Ne biçim adamsın sen Atilla? Doğru düzgün bir itiraf yapmaya yüreğin bile yok."diye geçirdim.

Ama düşündüklerimde haklıydım. Alara'nın gözünde neydim ben? Sadece bir arkadaş? Ya da bir abi? Ya da sadece onun için değerli olan biri. Ama kalbinin sahibi değildim. Oysa benim tüm kalbim oydu. O, ben demekti. Ben, o demektim. Ona karşı duygularım bitsin diye uzağa İstanbul'a bile taşınmıştım ama o yine beni, yani kalbimi bulmuştu.

Şimdi o başka biriyleyken nasıl da canım acıyordu, o bunun farkında bile değilken.

Onun yanında birini gördüğümde olduğum yerde kıskançlıktan küplere biniyor, bu dayanılmaz sinir ve ardından gelen saf acıyla başa çıkmanın bir yolunu bulmaya çalışıyordum.

Kıskançlık.

O an aklımda bir ışık yandı. Evet kıskançlık.

Belki de Alara da beni kıskanırdı. Belki benim kadar olmasa da yanımda birini gördüğünde onunda kalbi hızlanırdı. Bir umuttu bu da. Daha önce hiç sevgilim olmamıştı hatta konuştuğun biri bile yoktu. İşe yarayabilirdi.

Çaresizlik bazen insana asla yapmayacağı bir şeyi yaptırabilecek güçteydi. Kendinizden hiç beklemediğiniz bir şeyi yapardınız ve de sonuçları aklınızın ucundan dahi geçmezdi.

Çaresizliği dibine kadar hissediyordum. Uzun zaman sonra ellerim titriyordu.

Anlık kararla telefonumu hemen elime aldım ve aklıma ilk gelen numarayı aradım. Aradığım kişi Pırıl'dı. Teklifimi ancak o kabul ederdi.

Ona kabaca benimle bir günlüğüne sevgili olmasını teklif ettim. Gerek olmadıkça bana temas bile etmemesi ve bunun sadece bir oyun olduğunu özellikle belirterek durumu anlattım. Ve geç kalmaması gerektiğini ekledim. Kimseyi zorlayamazdım, zorlanmadım da. Buna gerek kalmadı.

Pırıl çok önemli bir fırsat eline geçmiş gibi havalara uçarak kabul etmişti.

Bunu beklemiyordum ama üstünde durmadan giydiğim gömleğin yakalarını düzelttim ve çıkmaya hazırlandım.

BEYAZ LALEWhere stories live. Discover now