Gece 8: Domates, biber ve patlıcan

121 18 0
                                    

"Ne yani öylece adamı öptün. Oda seni öptü sonra hiçbir şey konuşmadan buraya ayaklarını götüne vura vura geldin öyle mi?" Namjoon olaylardan sonra o kadar panik olmuştu ki Jin'e apar topar veda edip kendini Yoonginin restoranına atmıştı. Yoongi ise işlerini hallettikten sonra dükkanı kapatıp Namjoon'u neyin bu hale getirdiğini dinlemişti.

"Hayır hyung öyle değil. Bak panik oldum nasıl diyeyim adama ben senden hoşlanıyorum sevgilim ol diye?" Duyduğu ile histerik bir gülüş bıraktı Yoongi ve sesini yükselterek Namjoon'un yüzüne gerçekleri vurmaya başladı:

"Oğlum dudaklarının haline bak adamı öpmemiş yemişsin. Bir yatağa atmadığın kalmış. Bunları yaparken utanman yoktu ya! Birde yetmez gibi oğlanı göt gibi evinde bırakıp buraya gelmişsin."

Namjoon önce açık sözlülüğünden dolayı Yoongi'ye kızsada gerçekleri ona söylemesi için buraya geldiğini hatırladı. Genç kafasını önüne düşürüp ne yaptığını ve Jin'e nasıl hissettirdiğini etraflıca düşündü. Yoongi ise kardeşinin kafa karışıklığına biraz daha çözmek istediği için lafa girdi.

"Bak oğlum anlıyorum heyecanlandın. Uzun süredir ilişkide yapmadın o yüzdendir endişen ve utancın meraklanma." Namjoon oraya pusup sadece uyumak istesede hyungu susmamış devam etmişti. Genelde sessiz ve işine gelmeyince sohbet etmeyen biri olan Yoongi iş küçük kardeşinin dertlerine gelince bülbül kesiliyordu.

"Şimdi kafanı ve diyeceklerini toplayıp git çocuğun yanına. Daha fazla zaman kaybetme" Namjoon hyunguna o istemesede sıkıca sarılmış Yoongi her ne kadar gencin temasından iğrenmiş gibi sesler çıkarsada onun sarılmasına karşılık vermişti. Ona çok "taviz" verdiğini düşünerek sonuna bacağına tekme atmayı es geçmedi.

...

Jin olanların şokunu hala atlatamamış kanepesinde oturarak yaşananları düşünüyordu. Sadece tek bir günde yıllardır görmediği ailesiyle yüzleşmek zorunda kalmış. Namjoon'u öpmüş ve yine yalnız bırakılmıştı. Namjoon'un onu bırakıp gitmesi içini endişe ile dolduruyor hayatında ona değer veren ve düşünen tek insanı kaybetme korkusundan dolayı aklını mantıklı kullanamıyordu. Terk edilme korkusu. Jin'in iliklerine kadar hissettiği duygunun tam adı buydu.

Yine evde yapayalnız kaldığını fark edince burnu yanmaya başlayan Jin'in istediği tek şey Namjoon'u bir kere daha görebilmekti. Öpücüğü çoktan unutmuştu aklına sadece Namjoon'un panikle apar topar nasıl gittiği geliyor onu sevmiş tek insanı aptallığı yüzünden kaybetmiş olabileceğini düşünmeden edemiyordu.

Kafasına elini yumruk yapıp sertçe vurdu ama bu burnunun yanmasını geçirmeye yardımcı olmamış üstüne üstlük bu haraketi gözlerini doldurmuştu. Oturduğu koltuğa kendini bırakıp sessizce uykuya dalarken sessizde olan telefonunu arayan Namjoon'un farkına bile varmadı.

Namjoon açılmayan telefonu karşısında endişeye düşmüş ve onu neden orada bırakıp gittiği konusunda kendine küfürler ederken esen rüzgar tipinin habercisiydi.

Hızlıca toplanarak restorandan çıkmaya hazırlanırken Yoongi onu sertçe kolundan tuttu: "Sen manyak mısın! Tamam gidersin yanına yine ama tipi başlayacak birazdan otur oturduğun yere." diyerek bileğini sıkmaya başladı. Namjoon bileğini Yoongiden kurtarmadan "Evi buraya yakın 5 dakika sürmez gitmem." dedi ve yalavaran, pişmanlık dolu gözleri ile Yoongiye baktı.

"Tipiden çok korkuyor bugün onu çok üzdüm herkes onu çok üzdü daha fazla üzülmesine dayanamam." Dediğinde Yoongi kardeşinin canı için endişelenmeyi bırakmasada tuttuğu bileği bırakıp onu göndermek zorunda kaldı.

Seokjin tipinin sesiyle uyanmış korkusundan olduğu yere pusarken korkudan kasılmaya başlayan karnı ve bulanan midesi kendini dahada berbat hissettiriyordu. Olduğu yerde cenin pozisyonunda kıvrılırken dolan gözleri ile "Artık Namjooonda gelmeyecek" diye fısıldayabildi.

Just a Two Of Us // NamjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin