i love to hold you close, tonight and always

734 44 43
                                    


[zayn-pillowtalk]

so we'll piss off the neighbours

in the place that feels the tears

the place to lose your fears

yeah, reckless behaviour


↪🔞❤‍🔥(açık dil, rimming, blowjob)

Birinin beni o evden çıkarabileceği düşüncesi mi? Oldukça saçmaydı. Peki benim buna inanmam, şaşırtıcıydı. Bu kişinin beni sevmesi, ona kapılmam ve ruh eşim çıkması ise inanılmaz gerçeklerdi. Bedenini tamamı ile kendime istemekse saf tutkunun ta kendisiydi.

Onunla ilgili düşüncelerim henüz yanımda değilken bile çığ gibi büyüyüp terleyen avuç içlerim üzerimdeki gömleğin eteklerine tutunurken yatağın üzerinde ekranı açık bir şekilde duran telefonuma baktım.

'Aç kapıyı'

Yarım saat öncesine kadar eşimin benden uzakta kızgınlık geçirdiği için sinirden deliren bedenim şimdi kapının ardında olduğunu hissettiğim bedenin varlığıyla güçsüzce titriyordu. Ona kapıyı açacaktım. Beni mahvedecekti, mahvolacaktık. Buna karşı çıkmayacaktım çünkü bedenine sahip olmak adına içimde yükselen bu istek beni korkutuyordu.

Başımı geriye atıp Yeonjun'un bir kez daha duysa bana fazlaca kızacağı düşünceleri kafamın içinden silmeye çalıştım. Ona yetemezsem? Herhangi bir tecrübesi olmadığını kendi ağzıyla söylemişti, ona güvenim sonsuzdu fakat benden çok daha fazla süredir kurdu ile birlikteydi. Bu onun cinselliğin farkında olarak büyüdüğü anlamına geliyordu ama ben henüz kızgınlığımı yeni yaşamış, şu an hissetsem de aniden kaybolup giden bir kurda sahiptim. Ruh eşlerinin en büyük endişelerinin birbirleri hakkında olmasını şimdi daha iyi bir şekilde anlıyordum. Konu her ne olursa olsun onun için en iyisi olmak istiyordunuz fakat karşı tarafın da aynı şeyleri istediği konusunda kördünüz.

Tamamen derin düşüncelerime dalıp andan sıyrılmışken dış kapıdan gelen sesle ayağa kalktım. Birisi düzenli aralıklarla kapıya vuruyordu ve yaklaştıkça hızlanan ritimle gülümsememi durdurmaya çalışıyordum. Kokumu, varlığımı sürekli hissediyordu. Kapının önüne gelip delikten dışarıya baktığımda tam da orada olup bana göz kırpan deltayı görmeyi beklemediğim için kendimi geri çektim. Alnımı metal yüzeye yaslayıp bana bakan yüz ifadesini ne kadar aklımdan çıkarmaya çalışsam da bu imkansızdı çünkü o mükemmeldi. Alt dudağımı ısırıp düşüncesiyle bile belim içe dogru bükülürken kapının kolunu indirdiğim gibi içeriye girip sırtımı kapıya, göğsünü göğsüme yaslayan bedenle bu düşüncem netleşmişti.

O mükemmeldi ve ben bununla nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum.

Gözlerimi ter damlayan saçlarından aralık duran dudaklarına oradan da sular içinde kalmış tişörtüne çevirdiğimde işaret parmağını çenemde hissettim, hemen ardından yüzünü yüzüme yakınlaştırıp "Çok güzelsin." diye fısıldadı. Dudaklarımın üzerinde hissettiğim nefesle kirpiklerim titredi, dilini dudakları üzerinde gezdirip soğukça gülümseyip boynuma doğru eğildi. Nefes almak dışında hiçbir şey yapmıyordum ve birkaç dakika sonra boynumda ıslak dudaklarını gezdiren beden yüzünden onu da yapamayacağımı biliyordum. "Çok tatlısın." dedi dili köprücük kemiğimde gezinip salyalarını tenime akıtırken.

"Eğer bu kadar güzel ve tatlı olursan ne olur biliyor musun omega?" İnce parmakları aramıza girip üzerimdeki gömleğinin içine doğru yol alırken alnını alnıma yasladı, cevap veremedim. Zihnim bomboştu. Yalnızca o, ben ve bitmek bilmeyen bir sıcaklık vardı. Gözlerim yarı aralıkken beni öpmeden bayılacak gibi hissediyordum. Zar zor kafamı sallayıp bilmediğimi belli ettiğimde derince inlememi sağlayacak bir şey yaptı. Kasıklarını yalnızca iç çamaşırım ile kapalı kasıklarıma sertçe sürtüp "Seni yerim." dedi. "Ve sen yalnızca inlemekle kalırsın."

midnight rain • beomjun Where stories live. Discover now