1. Bölüm: Döngüye Hoşgeldin

104 37 322
                                    

Yıllar geçmişti. Anı yavaşça aklımda dolanırken, bölümümün koridorlarında dolanıyordum. Tam beş yıl. 21 yaşındaydım. Kolumda mimarlık çantalarım asılıydı. Belki de bir halterciyle yarışmalıydım. Hayat benim için pek planladığım gibi olmamıştı... Hayatta hiçbir zaman olmadığı gibi yine beklediğim yerlere savrulmamıştım. Gözümün önünde 17 yaşımdaki çardak yavaşça belirdi.

Üç arkadaşımla son görüşmem olduğunu sadece tahmin edebilirdim. Onlarla bir parkta buluşmuş piknik yapıyor, resim çiziyorduk. Hayatımın... Bir çoğumuzun hayatının mahvolduğu tarih o zaman değildi. Benim hayatım 13 yaşımda ellerimden sökülerek alınmış. 17 yaşıma kadar çeşitli roller yaparak herkesi kandırmayı başarmıştım. Normal... Bir insanmış gibi davranmayı başarmıştım. O çardaktaki arkadaşlarım bile asıl Eylül’ün hikayesini bilmiyorlardı.

Kimse bilmiyordu. Onların gözünde, zengin, ukala, dertsiz ve doğaldım. Belki de daha karakteristik birkaç şey daha. Ama o çardakta bir şeyleri fark ettiklerini biliyordum. Fark etmiş olmalılardı.
Çardakta kahkaha atıyorduk. Sonra bir çocuk yanımda belirmişti. Kafası hafif eğikti, siyah bukleleri vardı. "Eylül, benimle biraz dolaşma onurunu bana bahşeder misin?" Ve kafasını hafifçe kaldırmıştı. Siyah kaşlarının altındaki kararlı ve yırtıcı, kartalı andıran bakışını görmüştüm.

Burnumu çektim. Spor ayakkabılarım cilalı zeminde gıcırdıyordu. Kalabalık bir ortamda olmasına rağmen zihnimde tüm bu sesleri silmenin ve susturmanın yolunu bulmuştum. Biri bana omuz atınca geriye sendeledim. Hiçbir zaman spora ayrı bir ilgim olmamıştı. elde ettiğim tüm kas, ev yaparken sahada beton kaldırmaktan ibaretti. Kaşlarımı çatarak bana çarpan kişiye baktım.

Leyla geniş bir gülümsemeyle bana baktı. “Nedeğn!” diye bağırdı. “Ne, neden?” dedim merakla. Gülümsedi. “Dalgın dalgın yürümen tabi ki!” Yanağımı kaşıdım. “Ah, projemi düşünüyordum. Yeterince iyi mi diye?” Yanımda kahkaha attı. “Benim yanımda böyle kötü şakalar yapma bari.” Bende kıkırdadım. “Pekala. Ayıp olmuyor mu böyle arkadaşına çarpmak.” Derken onun omzuna yumruk geçirdim. Geriye sendelerken güldü. “Olabilir.”

Boynunu esnetirken yürümeye devam ettik. “Lise arkadaşlarından biri gelecekti bu gün, değil mi?” Gülümsedim. “Seni kimse özlemiyor diye bana sarma!” Fakat gergindim. Ayak ucuma kadar ürperiyordum... Onca yıl benden haber alamamışlardı. O gün onları öylece bırakıp, sessiz sedasız gitmiştim. Aynı ülkede ve yakın okullarda, bir tanesiyle karşılaşmam tamamıyla tesadüftü... Beni tanıyacağını bile düşünmemiştim. Benimle ne konuşmak istiyordu?

Kolumdaki saatime baktım. Yarım saat sonra onunla buluşacaktık. Rahatmış gibi rol yapmaya devam etmeliydim. Fakat o gün çardakta olanları ve sonrasını açığa çıkartmamak için yalnız konuşmalıydım. Buradakiler bir şeylerden şüphelenmemeliydi. Ve ona da rol yapıp bunca sene için iyi bir bahane bulmalıydım. Bütün bunlar geride kalmış olmalıydı oysaki.

Ülke değiştirmeyi başarmıştım. İyi bir mimardım. Birçok proje alıyordum.
Şimdinin, eskide olanların önemsenmiyor olması gerekiyordu. Geçmiş bunca yıl karşıma çıkmamışken şimdi ne işi vardı. Orta okul ve lise hayatım boyunca rol yapmakta çok iyiydim. O çardak günü hariç, orada benim dahilimde olmayan şeyler yüzünden, o üçünün bir şeyler anladığından eminim.

Onun bakışları tekrar gözümün önüne geldi. Beş yıl boyunca onu düşünmedim desem yalan olurdu. Fakat hiç böylesine aklıma gelmemişti... Şimdi o arkadaşlarımdan birini görecek olmak bu anıyı daha canlı hatırlamama neden oluyordu. “Lütfen Eylül.” Demişti. Gözlerindeki o kartalı andıran bakışların içinde, azap içerisinde bir çocuk kıvranıyordu. Bir sorun var diye düşünmüştüm.

Ahmakçaydı... bir sürü sorununuz vardı. 13 yaşımızdan beri. Arkadaşlarım beni daha önce hiç kimseye kibar davrandığımı görmediklerinden onun elini tutmam bir hayli şaşırmalarına neden olmuştu. Fakat bana söyleyeceklerini öğrenmeliydim. Onu çocukluktan tanıyordum.

Kızgın değildim... Belki bazen kızgındım. Arkadaşlarımı tatmin etmek için konuşmuştum.  Çünkü kendi duvarlarımı koruduğum bu karaktere göre devam etmem gerekiyordu. “Sırf ne söyleyeceğini duymak için geliyorum bozuk plak!” Diye bağırmıştım. Arkadaşlarım meraklanmış ama gülüşmüşlerdi. Güzel... Onlara bir şey çaktırmamak önemliydi.














Korkunun Güncesi:1  FİLOFOBİK Where stories live. Discover now