lucky accident

40 6 17
                                    

'Afedersin!'

Jeno, gelen ses ile arkasını döndü.

Saat oldukça geçti. Hava o kadar karanlıktı ki bulunduğu basket sahasını aydınlatan spot ışığın vurduğu yer dışında bir şey görünmüyordu.

Genelde kafası dağınık olduğu geceler yurttan çıkar, fazla da uzağında olmayan bu basket sahasına gelirdi. Sahayı çevreleyen tellerin yarısı kopmuş, zemini ise aşınmıştı. Bu nedenle buraya gün içerisinde bile fazla insan gelmiyordu. Gece tamamen boş ve insanlardan uzak olması, Jenonun istediği gibi basket oynayabilmesine olanak sağlıyor ve onu rahatlatıyordu.

Oynamaya o kadar dalmıştı ki sahaya başkasının girdiğini topları çarpışana kadar fark etmemişti. Arkasını döndüğünde gördüğü karamel saçlı çocuğa istemsizce gülümsedi.

Çevresini çok iyi tanımasına rağmen bu çocuğun adını bile bilmiyordu. Uzun zamandır onu hem basket oynarken hem de Hyeminin çalıştığı kafede fazlasıyla görüyordu. Anlamadığı bir şekilde içi çok ısınmıştı ve tanışmak istiyordu. Fırsatın ayağına gelmesi onu gülümsetti.

'Önemli değil.' Diye karşılık vererek topuna, aynı zamanda çocuğun bulunduğu yere ilerledi.

'Jeno ben.' Aniden elini uzatmasıyla çocuk kalakalmıştı. Yerden yeni aldığı topunu tek kolu arasına aldıktan sonra Jenonun uzattığı elini sıktı. 'Jaemin.'

'Memnun oldum!' Dedi Jeno heyecanla. Aynı zamanda bir iki adım gerilemiş, elindeki basket topunu sektirmeye başlamıştı. Eli ayağının bu kadar dolanması içten içe kahkaha atmak istemesine sebep oluyordu.

'Basket oynamayı seviyorsun sanırım?' Diyebildi. Sorusunun saçmalığını ağzından çıktıktan sonra fark etmişti.

Jaemin, ona karşı gülümsedi. O da kendi topunu sektirmeye başlayarak 'Evet.' diye cevap verdi.

'Aslında, yakın zamanda hiç sevmediğim biriyle bir basket maçım var. Ve takımım 1 kişi eksik. Acaba diyorum...'

Jaemin, durdu. Buraya taşınalı birkaç ay olmasına rağmen hiçbir sosyal aktivitede bulunamamıştı. Okuluna bile ayak uyduramamıştı ve Jeno aylardır onunla konuşan ilk kişiydi. Teklifi karşısında o kadar heyecanlanmıştı ki topunun elinden kayıp Jenoya kadar gittiğini çok sonra fark etti.

'O-olur!' Dedi Heyecanla. 'Olur, gerçekten süper olur!'

Jeno, rahat bir nefes verdi. Ardından iki topu da eline alıp kafasıyla Jaemine sahanın köşesini, çantasını bıraktığı yeri işaret etti. Jaemin, verdiği mesajı anlayarak çocuğun peşinden gitmişti.

Jeno, topunu Jaemine uzattıktan sonra çantasının yanına çöktü. 'Çok hızlı oldu, biliyorum. Nereden gireceğimi bilemedim ve en iyi yöntemin bu olduğunu düşündüm. Aslında seni bir süredir görüyorum. Sadece gelip konuşma fırsatım olmamıştı.'

Jaemin de Jenonun karşısına oturdu. 'Işık vurunca hatırladım, kafede karşılaşmış olmalıyız.' Jeno, gülümseyerek onayladı.

'Arkadaşım çalışıyor orada, Hyemin. Kasada duruyor genelde, net görmüşsündür. Kısa saçlı falan.' Bu sefer onaylayan Jaemin olmuştu.

'Onun yanına gidiyorum genelde. Hatta gidiyoruz. Bize bahane oluyor. Çok mu konuşuyorum?' Jenonun ani sorusu, Jaeminin kahkaha atmasına sebep olmuştu.

'Hayır, hayır. Dinliyorum lütfen devam et.'

Jeno, yalandan göz yaşlarını silip devam etti. 'Fazlayız biz biraz. Chaerin var, Cherry deriz. Hyuck var Renjun var. Hyemin. Ben. Fazla da değilmişiz.' Jeno, unuttuğu biri var mı bilemediği için parmaklarıyla da sayarak kendisini onayladı.

Necklace / Na JaeminDove le storie prendono vita. Scoprilo ora