(1) |Zorluklar ve Zorunluluklar|

194 14 4
                                    

Sıcak bir yaz gecesiydi dışarısı. İnsanlar her şeyi bir kenara bırakır ve eğlenirlerdi. Barlar, lunaparklar, kafeler, mağazalar dolup taşardı. Güzel güzel çiçekler açardı. Kız çocukları babaları ile parklara gider, babaları onlar ile oyunlar oynardı. Kahkahalar havalarda uçuşurdu. Arkadaş grupları parklarda oturur bir şeyler yerdi. Herkes yaşadığı olumsuzlukları unuturdu.

İşte bu dönemlerde, uzaktan izleyip keşkeler ile boğuşan bir çift mavi göz vardı. Keşke derdi bu gözler izlediği her bir cana, keşke senin yerinde olsaydım derdi. Pembe dudakları ile konuşmasına gerek yoktu bu teni kardan olan çocuğun, konuşmak için deniz mavisi gözleri yeterdi. Onlar her şeyi anlatıyordu.

Böyle güzel geceler onun için bir hayli kötüydü. Herkes yaz günleri neşeler içindeydi ancak, bu gözlerin sahibi her bir gün acılar içindeydi.

Bu gecelerde bu çocuğunda mutlu olması gerekirdi ama hayat böyleydi. Her insana aynı değildi, herkesi güldürmüyordu. Tüm Dünya'nın yükünü ona bırakmışlardı sanki.

Gülemeyenlerdendi bu çocuk.

Nereye gittiğini bilmeden uzun yollar yürümüştü, belkide gözlerini dolduran o sırt ağrısını boşvermişti. Canı yanıyordu ancak ısrarcıydı. Evine geri dönmeyecekti.

Bu güzel gözler, cinayet işlemek istemiyordu. Bu güzel gözler, mutluluk bozmak istemiyordu.

Seçkin bir suikast ailesindendi bu çocuk, bir suikastçı olarak yetiştirilmişti. Ne acılar görmüştü ancak ayaktaydı. Bu çocuğa "Killua Zoldyck" derlerdi. Bu kahrolmuş çocuğun adı buydu.

Bir taşa oturmuştu bu çocuk, ıssız ve bilinmeyen bir yerdeydi. Sessiz yerleri severdi, kendisi ile baş başa kalırdı.

'Z-zoldyck..' diye mırıldandı bu çocuk. Her ne kadar sıcak olursa olsun, üşüyordu;

'İ-istemiyorum.. bu olmak istemiyorum.."

Bir iki göz yaşı, bu deniz gibi sakin gözlerden akmıştı. Sanki o denizde bir dalga oluyordu, denizinde yüzmek isteyen herkesi boğuyordu.

Boğulmayan birisi olacak mıydı ki?

?: Heey!

Mavi gözlü çocuk gözlerini sese çevirdi, göz yaşlarının verdiği ıslaklık hafif kızarık yanaklarında parlıyordu. Bu gözlerle buluştu bir çift deniz kumsalını andıran sarı renkli gözler. Mavi gözlü çocuk kaybolmuştu çoktan bu güzel gözlerde, anlamlandıramadığı bir his dolmuştu küçücük yüreğine.

İşte bu hikaye, tam burada başlamıştı..

•Killua'dan

?: Neden ağlıyorsun? Bir sorun mu var?

Gelen soru ile başımı iki yana salladım ve usulca hayır anlamında tekrar başımı salladım, beni baştan çıkaracak kadar güzel gözleri vardı. Yanımdan hiç gitmesin istiyordum.

?: Ancak insanlar durduk yere ağlamaz öyle değil mi! Bana anlatabilirsin, sen rahatlayana kadar dinlerim!

İşte bu, ihtiyacım olan şeydi. Az önce ki mutsuzluğumdan eser kalmamıştı. Şuan son derece mutluydum, ancak aynı yerde uzun süre kalmak tehlikeliydi.

K: 'Ailemle alakalı bir olaydı, önemi yok' diye mırıldandım.

Adını bilmediğim bu çocuk gülümsedi ve yanıma oturdu, gülümsemesi çok güzeldi. Acaba başka kimlere bu kadar güzel gülümsüyor?

K: Baksana, adın ne?

Gülümsemesini bozmadan, nazik ve sessizce yanıtladı;

G: Gon, Gon Freecss.

Ardından bir kaç şey daha söyledi;

G: Ya senin adın ne?

Adımı söylememde bir sakınca yoktu, zaten öyle kötü birine benzemiyordu.

K: Killua, Killua Z... Zoldyck.

G: Vay canına!! Ne kadar güzel bir ismin var Killua!

Bu sözler, bende mutluluk hissi uyandırıyordu. Gülümsedim.

Altımızdaki parka baktım, sesler duyulmasa bile birkaç çocuğun olduğu görülebiliyordu. O çocuklardan bile mutlu olduğum için kendimi iyi hissettim.

Kızarmış yanaklarım geçince kafamı kaldırdım. Zaten bana baktığını gördüğümde tekrar kızarsada bozuntuya vermedim.

K: Teşekkür ederim..

Ama aslında merak ettiğim bir şey vardı, buraya nasıl ve neden gelmişti? Burası ıssız bir yerdi ve çok yaşayanı yoktu.

K: Gon, burayı nasıl buldun?

Bana tekrardan gülerek baktı ve kafasını önüne çevirdi. Bir şey düşünürmüş gibi uzaklara daldı.

G: Aslında, biraz komik gelecek ama evimin yolunu kaybettim.

Kahkaha patlattım, nasıl olur? Evin yolunu mu kaybetmiş? Gele gele buraya mı gelmiş?

K: HAHA! Çok komiksin!! Buraya geleceğine bir polis karakoluna gitsene!!

Oda gülmeye başladı, beraber uzun bir süre güldük. Bir süre sonra sakinleştik.

G: Evet ama orada çok soru sorarlar diye gitmedim, kendi başıma bulurum diye düşündüm ancak daha fazla kayboldum. Sonra senin sesini duydum ve buraya geldim..

Tekrardan güldüğümde o gülmedi ve beni izledi, bende yavaş yavaş sakinleştim.

K: Benim olmam veya gitmem gereken bir yer yok! Hadi beraber evini bulalım!

G: Gerçekten mi! Harikasıın!

Yanaklarımın alev alev yanıdığını hissettim, başımı yere eğdim ve mırıldandım

K: Beni utandırma baaka.

Oda şaşkınlık ile bana bakarak söylerken çoktan kalkmıştık,

G: Ama ciddiyim!!

1. Bölüm Sonu ≈

s𝒆𝒂 ᴀ𝒏𝒅 ʙ𝒆𝒂𝒄𝒉 | •𝑘𝑖𝑙𝑙𝑢𝑔𝑜𝑛Where stories live. Discover now