(5) |Deniz ve Kumsal|

91 10 4
                                    

EVVET! O bölüm geldi! Aklımda muhteşem bir sahne var! Başlıyorum!

[Bu bölüm az kelime olabilir, şimdiden çok özür dilerim]

******

•Killua'dan

Emin olmamakla birlikte Gon'un çaldığı kapıya bakmadım, çünkü yüzüne bakmaya utanıyordum. Sanarım bu hissettiklerim ile alakalı ancak bu konuya nereden giriş yapacağımı bilemiyorum.

G: Sana 3 saniye veriyorum, eğer cevap yok ise kapıyı kıracağım.

Sesinin her zamankinden soğuk ve tiz çıkması ile irkildim, tüm duygularım tavan yapmıştı. Ancak kapıyı kırması son derece kötü olurdu.

G: 1

Ciddi misin? Ah! Doğru! Üstüme başıma çeki düzen verdim ve saçlarımı hafif dağıttım. Kapının kilidini açtığımda direkt Gon'u gördüm.

Biraz endişeli görünmüştü gözüme, gülümsedim. Gülümseyen halimi görünce kaşlarını çattı.

G: Neden ses vermiyorsun? Korktum!

Üzgün bir ifade takındım, ancak şuan bana bu kadar endişe ettiği için son derece mutluydum.

K: Üzgünüm, biraz midem bozulmuştu. Ancak şimdi iyiyim.

Bakışları yumuşamıştı, hafif dolmuş gözlerini silip adem elmasının görüneceği şekilde yutkundu. Görünmesi ile bende yutkundum. Sessizlik ortama hakimdi.

Sessizliği ben bozdum, kararlıydım.

K: Gon.

Yumuşak ve hızlı bir şekilde söylemiştim, çünkü heyecanlıydım.

Bakışlarını yerden çekip bana çevirdi, efendim? diyor gibiydi. Biraz sonra bunu sesli olarak dile getirdi.

G: Efendim Killua?

K: Seninle bir yere gitmemiz gerek.

Kararlıyım, umurumda değil. Ne olacaksa olsun, artık geri dönemem. Hemde bu kadar yaklaşmışken..

G: Olmaz! Hastasın!

Sorgulama be.

K: Yok değilim şuan, son derece iyiyim.

İnanmamış gibi bakıyordu, ancak bıkkın bir nefes verdi.

G: İyi tamam, ama! Hastalanırsan benim suçum değil!

Gülümsedim.

K: Anlaşıldı.

Onun elinden tuttum ve evden dışarıya fırladım, kullanabileceğim tüm hızımı kullanıyordum. Hızlı olmamın bir sebebi yoktu, sadece son derece heyecanlıydım.

Aradan sanarım 1-2 saat geçtiğinde yaklaşmıştık, tren kullanmadım çünkü her şeyi bozacağını düşündüm.

Hızlı hızlı koşarken Gon'u kucağıma almıştım, hafif hafif gözleri kapalıydı. Yanımızda koskocaman bir deniz vardı, en güzel tarafı ise Güneş'in tam denizin üzerinde durması ve gün batımı olmasıydı. Gözlere harika bir şölen sunuyordu.

Gideceğimiz yere geldiğimizde Gon'u hafif dürttüm, gözlerini açtığında onu bıraktım.

İlk tanıştığımız kayalığa gelmiştik, her şey burada başlamıştı. Gon bana anlamsız bakışlar atıyordu.

G: Killua, neden buraya geldik?

Sorusuna aldırmadım, aldırmamalıydım. Yumuşak ve düşünceli bir ses tonu ile konuştım.

K: Burası sana ne anlam ifade ediyor?

Soruma hiç beklemeden düşünceli bir ses ile cevap verdi.

G: Seninle burada tanıştım.

Bir anda güzel bir gülümseme sundu, yutkundum.

G: Burası bana oldukça fazla şey ifade ediyor!

Huzurlu bir şekilde sırıttım, kesinlikle aklına çok fazla şey geldiği -ve- hepsini toparlayamadığı için böyle bir cümle kurmuştu. Ses tonumu bozmadan konuşmaya devam ettim.

K: Peki, ben senin için ne ifade ediyorum?

G: Deniz.

K: Neden?

G: Denizler, genelde durgundur. Kendi halindedir, balıkları içinde barındırır ve herkesle mutlu geçinmeye çalışır. Ancak rüzgarlar bazen onları dalgalı halr getirirler, içinde bir kişi kolayca boğulabilir. Tsunami içinse, şiddetli bir sallanma gerekir. Deprem gibi bir afeti örnek verebiliriz. Bu, denizin alabileceği en sinirli halidir. Bir milyondan fazla insanı kolaylıkla öldürür.

K: Sonuç olarak, neden denizim?

G: Tanıdığım en yumuşak kalpli insansın, kendi halindesin. Durgunluk, buradan geliyor. Ancak biri seni sinirlendiğinde, sert tepkiler veriyorsun. Eğer fazlası ile sinirlenirsen öldürürsün, son derece güçlüsün. Bu, dalgalı olmandan geliyor. Son olarak, sevdiklerine zarar geldiği anda, bir tsunami kadar vahşisin. Kimi öldürdüğün o an umurunda değil. Tsunami ise buradan geliyor.

Biraz bekledi, ben ise şaşkındım. Çok güzel ve akıcı konuşmuştu, beni tam anlamı ile tanımlamıştı.

G: Peki ya, Killua. Ben senin için ne ifade ediyorum?

Zamanı geldi demek, ha?

K: Kumsal.

G: Neden?

Yaklaştım, ona doğru aramızda hiç masafe kalmayacak şekilde.

K: Çünkü, her deniz kumsalına muhtaçtır.

Kızarmıştı, bu hali ile son derece tatlıydı. Asıl soruya geçme vakti gelmişti.

K: Gon, peki ya sen?

Anlamamış gözlerle baktığında devam ettim.

K: Bu denizin kumsalı olmak ister misin?

≈ 5. Bölüm Sonu ≈

s𝒆𝒂 ᴀ𝒏𝒅 ʙ𝒆𝒂𝒄𝒉 | •𝑘𝑖𝑙𝑙𝑢𝑔𝑜𝑛Where stories live. Discover now