1.BÖLÜM

398 12 23
                                    

                               ~☆~

Merhaba, yeni bir kurgu yazdım. Olup olmayacağını bilmiyorum. İlk defa yazıyorum, daha doğrusu yazamıyorum. Karta'nın devamını getiremiyorum. Bir süre bunu yazacağım. Vazgeçmek istemiyorum.

Yazım yanlışları, mantık hataları olabilir, belirtirseniz sevinirim.

Buraya başladığınız tarihi alabilir miyim?

Yorumları ve yıldızları unutmayalım.
Keyifli okumalar 🫶

                               ~☆~

Derinlerden bir ses geliyordu. Her yer karanlıktı. Yoksa kör mü olmuştum? Niye her yer bu kadar karanlıktı? Bu seste neydi?

Kendimi korkuttuğumu, aslında üstümde bir yorgan olduğunu anlayınca, üzerimde ki yorganı nefes nefese attım. "Aa kör olmamışım. Bu ses ne o zaman." etrafıma bakınırken sesin kaynağını arıyordum. Komodinin üzerinde ki telefonumu gördüm, biri beni arıyordu 'Duru' yanında birkaç tane pembe kalp ve kurdele vardı.

Telefonu elime aldım açmadan önce saate baktım, geç kalmıştım galiba. Her geç kalışımda Duru imdadıma yetişir, beni uyandırırdı. Saat 05:28'di, çok erkendi. Bir şey olmuş olmalıydı yoksa bu saatte aramazdı beni.

Aramayı açıp, cevap vermesini beklemeden konuştum "Ne oldu? Kömürüme bir şey mi oldu?" konuşmasına izin vermeden ağlıyormuş gibi sesler çıkardım "Ay annem nasıl ölürsün yavrum." ben ağıtlar yakarken Duru beni susturmak için bağırarak konuştu "Ne saçmalıyorsun? Kömür gayet sağlıklı."

"Ha neden aradın o zaman daha kötü bir şey mi var? İyi misin?" dedim gözyaşlarımı silerken. "İyiyim, sadece işe gelmen gerekiyor."

"Nereye geleyim?" dedim. "Zümra biz nerede toplantı yapıyorsak oraya gel." dedi sabrı sınanıyormuş gibi bir sesle. "Erken saat daha. Aramayın beni bu konular için ya." internette ki video aklıma gelince kahkaha atarak telefonu kapattım. Tekrar yatağıma yattım, gözlerimi kapatıp uyumayı bekledim.

Telefonum tekrar çalınca ellerimi yorganın altından çıkarıp komodinin üzerinde ki telefonu aldım. Tekrar Duru arıyordu, ekranda ki kırmızı yuvarlağa basıp reddettim.

Telefonu yanıma koydum. Tekrar uyumak için hazırlanırken telefonum çaldı. Elime aldığımda bu sefer açtım "Ne? Nee? Erken daha, gelmiyorum ben." dedim hızla. "Kızım senin beyninde sorun mu var?" dedi sesli nefes alıp verirken.

"Olabilir." dedim sakince. "Zehra Hanım acil toplantı var dedi, gel çabuk altı buçukta." dedi hızla. Hemen saate baktım 05:40'tı. "Geç kalacağım lütfen beni idare et, lütfen." diye yalvarırken hemen yataktan kalkıp dolaba koştum. "Tamam, sus ve hazırlan. Ben idare edeceğim" dedi. "Seni çok seviyorum unutma." deyip telefonu kapatacağı sırada ona bir öpücük attım. Bu hallerime gülerken telefonu benden önce kapattı.

Dolabın içine hızla baktım. Üzerimde ki pembe, kalplerle dolu pijama takımını çıkardım. Altıma kumaş, krem bir pantolonu hızlıca giymeye çalışırken yere çarptım. Hiç bir şey olmamış gibi kalkıp pantolonu giymeye devam ettim. Üzerime beyaz bluz giydikten hemen sonra beyaz, toz pembe, kareli, kolsuz kazağı giydim. Krem renginde kabanımı alıp lavaboya koştum.

Giderlerimi giderdikten sonra elimi yüzümü yıkadım. Doğuştan bakır olan saçlarıma maşa yaptım. Aynada kendimi inceledim "Bugünde güzelim, maşallah." derken aynaya poz vermeye başladım. Geç kaldığımı hatırladığımda minik bir çığlık atarak lavabodan çıktım. Kabanımı hızlıca giydim. Odamdan toz pembe bir çanta aldım. İçinde bana lazım olacak her şey vardı. Masanın üzerinde ki araba anahtarını aldım.

Turna Kuşu Where stories live. Discover now