twenty

315 22 35
                                    

DİLHUN | 20. bölüm.

 bölüm

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

@hera

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

@hera.altınok: 🖤

58.008 beğeni, yorumlar kapalı.

#

Yaklaşık yarım saattir Adin Adal'ı bekliyordum. Saat beşe beş vardı ve kendisi henüz bir mesaj bile atmamıştı.

Dünki konuşmamızda konuşmanın seyrini kendisine göre çevirince uğraşmak istememiş ve bir nevi kabul ettiğimi belli etmiştim. Emrivaki yapmasa direkt kabul edebilirdim ama kendisi magazine düşmeme nasıl sebep olduysa bunda da emrivaki yapmıştı.

Uyuz oluyordum bu hallerine.

Telefonumun mesaj sesini duyduğumda ekrana bakmış ve Adin Adal'ın 'geldim' mesajını görünce çantamı alarak dışarıya çıkmıştım. Asansörü çağırmamın üzerinden geçen birkaç saniyenin ardından gelen asansöre binerek giriş kata bastım. Kısa bir sürede de kapılar açılınca apartmandan çıktım. Karşımda arabasına yaslanmış Adin Adal ile karşı karşıya geldiğimde adımlarım kısa bir sekteye uğradı.

Siyah gömleği ve siyah pantolonuyla fazla mı göz alıcı gözüküyordu?

"Bana özel süslenmen ne kadar güzel Altınok." Her zaman süslenirdim ama bugün dolabımın önünden ayrılmadan kıyafet seçmem sanırım biraz onun için özendiğimi gösteriyordu.

Etrafımdan dolaşarak kapımı açtı ve binmem için eliyle de yol gösterdi. Bu ince davranışı karşısında karşılıksız kalamayarak gülümsedim ve açtığı kapıdan binerek çantamı kucağıma çektim. Kapıyı kapatmadan içeriye eğilerek kemerimi taktı ve yakınlığımız onun için sorun değilmiş gibi burnunu boynuma değdirerek geri çekildi.

Adin Adal o kadar hızlı hamlelerde bulunuyordu ki artık takip edemiyor ve dur da diyemiyordum. Rahatsız hissettirmiyordu bu davranışları, aksine sanki bunlar yaşamamız gereken durumlarmış ve biz de yaşıyormuşuz gibi hissettiriyordu.

"Nereye gitmek istersin?" Ne zaman kendi koltuğuna geçip arabayı çalıştırdığını bilmiyorken başımı çevirip ona baktım. "Çağıran sensin, bulmuşsundur bir yer diye düşünüyorum."

"Yine de çağırdığım kişinin fikrini de almalıyım nezaketen."

"Bu nezaketini bugün buluşmamız için emrivaki yaptığında da gösterseydin keşke!" Kafasını çok kısa bir an çevirip gözlerime baktı ve yeniden yola döndü.

"Gelir miydin?" Düşünmeden cevapladım sorusunu.

"Gelirdim." Dudakları an be an iki yana gerilirken bana dönerek göz kırptı.

"Bir daha ki buluşmamızda öyle yapayım o zaman." Yapsındı o zaman.

Aramızda başka bir konuşma geçmeden bir restorana geldiğimizde arabayı otoparka park etti. Kendi kapımı açarak indiğimde o da inerek yanıma geldi ve yan yana yürüyerek içeriye geçtik. Bizi karşılayan garson direkt yolu gösterdiğinde asansöre binerek restoranın son katına çıktık.

Tüm masaların boş yalnızca bir masanın hazır olması sebebiyle oraya yöneldik. Sandalyem yine Adin Adal tarafından çekilirken teşekkür etmiş ve oturarak çantamı kenarıya koymuştum. Kendisi de karşıma geçtiğinde sırtımı sandalyeye yasladım.

Bu katı kapatmasına şaşırmıyordum, magazincilere karşı bir önlem aldığını biliyordum. Hayatımız buydu çünkü. Ünlüysen her hareketin haber olurdu ve sen engel olmaya çalışmadıkça bunun sonu asla gelmezdi.

"Umarım buraya böyle oturmak için çağırmamışsındır beni." Sözlerim yine gülmesine neden olurken gülünce ne kadar güzel olduğunu düşünmeden edemedim.

"Karşımda sen olacaksan, saatlerce otursam şikayetim olmaz." Böyle yaptıkça beni kendine daha çok çekiyordu ve ben kalbime dur deme niyetinde değildim.

"Böyle bir ortamda olmak istemezdim. Bu rahatsız sandalyede saatlerce oturabileceğimi düşünmüyorum." Ellerini masaya yaslayıp üst bedenini masaya eğdi.

"O zamanda kucağıma gelirdin." Bu lafları karşısında bana bir şeyler oluyordu ve bu hoşuma gidiyordu.

Benim bir şey dememe gerek kalmadan garsonlar gelmiş ve masaya tabakları bırakarak geri gitmişlerdi. Önceden yemek tercihi yaptığı belli olan Adin Adal eliyle başlamamı söyledi.

"Yemekten sonra devam ederiz, soğutmadan başla." Sözleri harekete geçmem için işaret olurken tabağımdan bir çatal alarak lokmamı yuttum. İkram edilen beyaz şaraptanda bir yudum aldım.

Yemeğimizi sükunet içerisinde yedikten sonra masa toplanmış ve şaraplarımız yenilenerek yeniden masamızda yer almıştı.

Ne kadar içersem içeyim bünyeme çokta fazla etki yapmaması ise tamamen şansımdı.

"Neden sürekli magazine düşmemiz için çabalıyorsun?" Elinde bardağıyla rahatça arkasına yaslanıp yüzüme bakmaya başladı.

"Çabalamıyorum. Onlar haber yapmak için malzeme arıyorlar."

"O zaman neden ellerine malzeme veriyorsun?" Şaraptan aldığı bir yudum adem elmasından geçerek gittiğinde dağılan dikkatimi anında toparladım.

"İsmimin yanında senin isminin olması hoşuma gidiyor." Benim de gidiyor Adin Adal, benim de.

"Bir de rızamı alsaydın."

"Senin de hoşuna gidiyor Altınok. Gitmese şu an benimle bu masada baş başa olmazdın." Olurdum. Hiç magazine düşmemiş olsaydık bile onunla bu masada oturuyor olurdum.

"Bunu bilemezsin Adin Adal. Dilersen bir daha ki görüşmemizde bunu açıklığa kavuşturabilirim." Attığım adım gülmesine neden olmuştu.

"O günün gelmesini iple çekiyorum Altınok. En kısa zamanda yapalım."

"Yapalım Adin Adal, yapalım."

#

Bak aşk diyorum, yanaş diyorum, kime diyorum.

29.03.2024

DİLHUN | TextingWhere stories live. Discover now