23

2.2K 216 68
                                    

''Nerede?'' yerimden irkilerek gelen sese doğru kafamı çevirdim. Boş bakışlarıma öfke dolu bakışları eşlik etti. ''Nerede!'' diye tekrar sorduğunda aslında neyi aradığını anlamıştım ama yine salağa yatarak kaşlarımı çattım sorgular gibi.

Ali kendine bana bir şey yapmamak için zar zor kontrol etmeye çalışırken etrafına bakınca sabahkinin aksine revir dolup taşmıştı. Bazı hemşireler ve hastalar şokla donup kalmış halde Ali'yi izliyorlardı.

Ali dişlerini sıkıp beni görmelerini engellemek için hışımla perdelere doğru ilerleyip çekti. Diğer taraftaki perdeyi de yüz ifadesini bir an bile düşürmeden çekince onunla orada kala kalmış gibi hissettim.

''Anladığını biliyorum. Vaktimi boşuna harcama da ver.''

Ellerini uzatıp not defterini avcuna bırakmamı bekledi. Ama ona sadece ifadesizce bakıyordum, hatta karşımdaki kişinin kafayı yediğinin bilincindeymiş gibi.

''Beni zorlama,'' eğilip benimle göz göze gelince yutkundum. ''Sana şu haldeyken dokunmak istemiyorum ama canımı çok fena sıkıyorsun Sıraç.''

Birden bire onun bu haline bakarak gülümsediğimde afallayarak baktı. Gülüşüm daha da büyürken başımı olumsuz anlamda sallayarak kafamı yastığıma geri yaslayınca bu benim son cesaretetimin kırılış anıydı, çünkü hemen sonra boğazımı sıkıp beni nefessiz bırakmaya yemin etmiş eller karşısında hiçbir şansımın olmadığını biliyordum. Bu sefer gerçekten beni öldürmek istiyormuş gibi acımadan boğazımı sıkınca hızlı bir şekilde gözlerim dolarken ağzımı aralayarak nefes almaya ya da en azından bir ses çıkarmaya çalıştım ama yıllardır sürdürdüğüm sessizliğin bozulmasını istediğim anda sesim bana sırt çevirmiş, ölüme mahkum etmişti.

Eline telefonu aldığını göz ucuyla görüyordum, bir eliyle hala beni nefessiz bırakıyordu. Telefonundan bir müzik açıp müziğin sesini kaldırıp yatağıma bıraktı. Yatağıma bıraktığı anda ona neredeyse direnmeyi kesmek üzereydim ki ellerini boğazımdan çekti.

Hızla doğrularak daha önce çekmediğim kadar büyük bir nefes çekerek ciğerlerimi şenlendirdim. İki ellerim boğazımda öksürmeye başlarken o, dudaklarını birbirine bastırmış bir halde sırtımı sıvazlayarak beni rahatlatmaya çalışıyordu.

''Tuhaf ama ölmeyi bu kadar isteyen birine göre fazla savaşçı çıktın. Tebrikler.''

Hayatımda hiç bu kadar birinden nefret ettiğimi hissetmemiştim. Ve garip aynı zamanda aptalca bir şekilde de kimseye bu kadar borçlu hissetmemiştim. Ben ölmek istemiyordum. Ben yaşamak istiyordum. Bu öyle bir istekti ki yaşamak uğruna herkesi harcayabileceğimi hissettim. Bunu bana gösterdiği için bu orospu çocuğuna asla teşekkür etmeyecektim, ondan hala tüm benliğimle nefret ediyordum.

Müziğin bas bas bağırması ile birlikte diğer hastalar rahatsız olmuş olacak ki beyaz kapalı terlikli birinin bize doğru geldiğini görüyordum perdenin altındaki aralıktan. O kişi de muhtemelen bizi uyarmak için gelmişti.

Ali bunu fark ettiği anda perdeyi görünmeyeceğim bir şekilde çekerek gelen kişiye baktı.

''Ali sesin fazla yüksek olduğunun farkında mısın?'' dedi tatlı bir kadın sesi.

''Biliyorum, biliyorum ama bu hasta,'' kafasını çevirip bana bakınca ters bir ifadeyle ona bakıp boğazımı tutmaya devam ettim. ''Kriz geçirmek üzereyken müziğin onu yatıştırdığını söylüyor da.'' Normalde başka bir yerde olsaydı buna kimse inanmazdı ancak biz deliydik ve söylediğimiz hiçbir şey sorgulanmaya değmediği için kimse üstünde durmazdı.

''Ama diğer hastalar...''

''Biliyorum,'' dedi tekrar Ali. ''Şimdi sakinleştiği için kapatacağım.''

''Teşekkürler.'' Kadının terlikleri tersi yöne doğru yürümeye başlayınca Ali perdeyi tekrar çekip müziği kapattı. Öksürüğüm durduğu için şimdi müziği kapatabilirdi tabii.

''Beni işimden attıracaksın.'' Elini saçlarıma atıp okşadı şakacı bir tavırla. ''İş tabii ki de umurumda değil. Benim korkum seni istediğim her an görememek.'' Gözlerini kısarak bana baktı. ''Beni ziyaretçin olarak kabul etmezsin değil mi?''

Gözlerimi devirdim. Ellerim hala boğazımdaki yoğun acıyı dindirmeye çalışıyordu.

Dudaklarını yalayarak yatağımın köşesine oturdu. ''Şimdi, nereye koydun bakalım.''

Biraz daha yaklaşarak önce elimi yastığımın altına atıp not defterini aradı ama orada bulamayınca elini belime atıp beni kaldırınca kolundan tutup ona şaşkınca baktım. Elini sırt kısmımdan geçirince alt dudağımı acıdan dolayı dişledim. Bu sefer bilerek yaptığını düşünmüyordum ama acıma baskı yapması yine de canımı yakmıştı.

Kafamı omzuna yaslayınca tek elini saçıma çıkararak okşarken diğer eliyle hala yatağımda defteri arıyordu. Elini enseme indirip diğer eliyle sırtımdan nazikçe tutarak yatağıma geri yasladı bedenimi.

''Sıraç,'' dedi beni yatağıma yatırdıktan sonra. ''İznin olmadan sana dokunmak istemiyorum o yüzden,'' gözlerini kapattı. ''Lütfen söyle.'' Niye buna bu kadar takıldığını anlamamıştım ama not defterini ve kalemi vermeden beni rahat bırakmayacağını biliyordum.

Elimle belimi gösterince iki kaşı da havalandı. ''Kaldırabilir miyim?'' diye sordu. Normalde bunu sormadan yapması gerekmiyor muydu?

Başımı sallayarak ona izin verince beyaz gömleğimi kaldırdı. Eşofmanımın köşesine sıkıştırdığım not defterini derin nefes alarak çıkarınca vücudum titredi.

''Kalem?'' dedi sakince. Yine kendine hakim olmaya çalışıyordu bu da beni deli gibi korkutuyordu. Diğer tarafı işaret edince gömleği biraz daha yukarı kaldırıp kalemi de sıkıştırdığım yerden alıp ikisini de cebine soktu.

''Aferin oğluma.'' dedi başımı okşayarak. Hiçbir tepki vermedim.

''Akşam gelirim. '' dedi tekrar. Ayağa kalkınca durup bana baktı. Boynumu işaret etti. ''Boynun için özür dilerim, bu sefer gerçekten ileri gittim.'' dedi mahçup bir sesle. Gerçi mahçup olsa ne yazardı az önce ölmek üzereydim, hem de bir tükenmez kalem ve bir not defteri yüzünden.

Tekrar arkasını dönecek gibi olunca bana baktı vazgeçerek. ''Bir kez daha yaparsam eğer, ki bu bir daha olmayacak, benimle bir daha konuşma. Seni zorlamam, sana kızmam.'' dedi. Bunun onun için ne kadar zor bir durum olduğunu konuştuğu anda ses tonundan anladım.

Perdeleri çektiğinde alt dudağım titredi. Ağlamadan önce onun gitmesini bekleyecektim.

''Ve lütfen,'' dedi. Sonra vazgeçerek başını eğdi. Sonra kafasını kaldırıp bana bakınca kaşlarım belli belirsiz çatıldı. ''Yalvarırım başkasıyla konuşma. Sonuçları iyi olmaz.''

Tehdit etmiyordu, sesi çok sakindi, sadece olacak olanı söylüyordu.
..

Yeni bölüm çok büyük bir ihtimalle yarın gelir. Geçmiş olsun dilekleriniz için çok sağolunnn hepinizi seviyorumm

HASTA~ GAYWhere stories live. Discover now