8

737 90 42
                                    

Hera : Günaydın Erna, otelin çıkışında seni bekleyen siyah araca binebilirsin.

Erna : Nasıl tanıyacağım ki? Bir sürü siyah araba vardır.

Hera : Onlar seni tanıyacaktır, hem fark edeceğini umuyorum. :)

Sabah erkenden aldığım mesajla güzelcene hazırlanmış, aceleyle dışarıya çıkmıştım. Etrafıma bakınmama bile gerek kalmadan oldukça lüks duran bir araba ve arabanın başında duran takım elbiseli iki adamla gözlerim şaşkınlıkla açılmış, kaba bir şaşırma nidası çıkarmıştım ortaya.

Yanlarına doğru tereddütle ilerlediğimde adamlar hızla üzerini düzeltmiş ve benim için arka kapıyı açmışlardı. Teşekkür mırıldanıp yerime sinmiştim. Elim hızla telefona sarınırken instagrama çoktan Hera hanımın Antalyaya geldiği yazıyordu, havalimanındayken birkaç fotoğrafı çekilmişti.

O zaman bile oldukça güzeldi, basit giyinmiş olsa bile Hera İplikçi güzelliği diye bir gerçek vardı.
Onun hakkında biraz röportajlara bakınırken burcunu, neler sevdiğini ve nasıl birisi olduğunu az çok anlamaya çalışıyordum.

Çizim yapmaya küçüklüğünde başlamış, resim kursları derken çok geçmeden tasarımcılarla iç içe büyümüş. Ailesi zaten Türkiyenin en iyi tasarım şirketinin sahibiydi, sadece moda üzerine kurulu da değillerdi. Tamamen sanatla buluşmuşlardı, İplikçi sanat ve kültür evlerine sahiplerdi.

Bildiğim kadarıyla da Antalya, İzmir, Alanya gibi turistik yerlerde birçok yerleşkeye ve otele sahiplerdi. Kaldığımız otel de mi onlarındı? Belki de vip odaya geçmek ister misin diye bu yüzden kolayca sormuştu. Ne yani Erna otel onların olmasa vip oda ücretini karşılayamayacak mıydı?

Bir iç çektim ve gözlerimi yumdum. Halim hiç iyi değildi, kendi kendime soru sormaya bile başlamıştım. Kafamı cama çevirdiğimde denize sıfır evlerin olduğu noktaya getirmişti beni.

"Affedersiniz daha ne kadar kaldı?"

Adam aynadan bana baktığında tamamen saygı çevrevesindeydi. Bir insanın bu kadar düz bakabileceğini bilmezdim, geldiğimden beri de hiç konuşmamışlardı zaten. "Varmak üzereyiz." Dediğinde zoraki bir tebessüm sundum ona.

Araba yavaş yavaş durduğunda gözlerimi evde gezdirdim. Oldukça klasik duran bir villaydı, kocamandı gerçekten. Şoför kapımı açtığında bir teşekkür mırıldanıp arabadan indim. Üzerimde dizimin birazcık yukarısında biten beyaz bir elbise, ayağımda da beyaz hafif topuklu sandaletler vardı.

Başta biraz utansam da aman banane ya diyerek odadan adeta kaçmıştım. Yol boyunca dünya devi bir tasarımcının önüne böyle çıkacağım için biraz gerilsem de nefes egzersizleriyle sakinleşmiş ve bu düşünceyi kafamdan atmıştım.

Kapının önüne geldiğimde benden önce açılmış ve güler yüzlü bir yardımcı çıkmıştı. "Hoşgeldiniz Erna hanım." Bir tebessüm sunup içeri geçtiğimde gözlerim sandaletlerime takıldı, çıkarsa mıydım acaba?

"Lütfen böyle gelin, Hera hanım mutfakta." Gözlerim şaşkınlıkla açıldığında gerçekten yemek yapıp, yapmayacağını merak etmiştim. Terleyen ellerimi elbisemin iki yanına hızla sildim ve parmaklarımı kütlettim. Mutfağa girmemizle nefesimi tutmam bir oldu, Hera İplikçi canlı kanlı karşımdaydı ve pür dikkat pankek yapmaya çalışıyordu.

Üzerinde beyaz bir crop ve beyaz uzun bir etek vardı. Saçları kıskaçlı tokayla bir topuz haline getirilmişti, çok zahmetsiz bir görünüm veriyordu. "Hera hanım." Kadının seslenmesiyle dikkatini anında bize dönerken önce kadına, sonra bana dönmüştü. Çehresi adeta aydınlanmıştı, hafif bir ateş bastığında zorlukla gülümsedim. Gerilmiştim.

Mon Souffle - GxG / Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin