11

841 105 22
                                    

Dudaklarımı ıslattım ve gözlerimi hızla açıp kapattım. Üst üste içtiğim tekila shotlar etkisini göstermeye başlamıştı, hayatımda hiç bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyordum. Buse yanına çekti ve elime bir tane daha tutuşturdu. "Sanki sonmuşcasına dans et kızım!" Gözlerimi yumdum ve yüksek sesli müzikle birlikte dans etmeye başladım.

Öncesinde düşündüğüm gibi değildi hiçbir şey, ben her zaman dans edemeyeceğimi düşünürdüm mesela ama alkol kanımda gezinmeye başladığı an ben bende değildim. Üstelik bu ilk seferimdi, sarhoşluğun dibine vurmuştum.

Endişelenmiyordum çünkü o istediğim kadar içebileceğimi söylemişti, endişelenmiyordum çünkü yeni tanıştığım bir kadıns güvenecek kadar manyaktım. Endişelenmiyordum çünkü o benim yerime endişeleneceğini, beni her türlü şeyden koruyacağını açıkça belirtmişti.

Yanıma yaklaşan insanlar olmuştu, ben anlamadan uzaklaşmışlardı da. Yorgunlukla oturdum köşeye, Buse bir çocukla hoş bir sohbette gibi gözüküyordu. Esin ise ona tıpatıp benzeyen kızla hararetlice konuşuyordu. Yanılmıyorsam daha önce ikizi olduğunu söylemişti, ikisi de çok uzundu ve üniversitenin ilk yıllarında voleybolla ilgilendiklerini dile getirmişti.

Önümde bulduğum bir içeceği yavaş yavaş içmeye başladım. Benimde bir ikizim olsaydı nasıl olurdu diye düşündüm, beni her daim korur kollar mıydı? Bu yaşıma kadar hissettiğim yalnızlık geçer miydi? Ailemizi değiştirebilir miydik? Babam bizi sever, annem önemser miydi? Abilerimizi değiştirebilir miydik?

Gözlerim onların üzerinde asılı kalırken üzerime bırakılan ceketle afalladım. İrkilip etrafıma bakındığımda ne kadar süredir boşluğu izlediğimi idrak edemedim, yüzümdeki ıslaklık hayallere ne kadar daldığımın kanıtıydı sanırım. Kafamı kaldırıp kim olduğuna baktığımda buruk bir tebessümle bana bakan Herayla karşılaştım. Kolları hızla beni sardığında kastığım bedenim yavaştan gevşemiş, bir süredir tuttuğum nefesi şimdi verebilmiştim.

Başım boynundayken derin bir nefes çektim içime, dudaklarım titriyordu, gözlerim açılmamak üzere mühürleniyordu sanki. "Gel." Bacaklarımda kollarını hissettiğimde gözlerimi sımsıkı yumdum. Beni nasıl taşıdığını sorgulamadım, zayıf olsam bile bu kadar kolay olmamalıydı.

Özendiğim her şey ondaydı, lakin o da sevgisizdi. Kapalı kapılar ardında dadılar eşliğinde büyütülmüştü. Okula hiç gitmemişti, eğitimi daima evden olmuştu ve en sonunda dışarıya mükemmel birisi olarak sunulmuştu. Çocuk olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyordu, ikimizde birbirimizden beterdik.

Ne de uyumluyduk ama.

Kafamı kaldırdım ve çene hattını izlemeye başladım. Sarı saçlarına kaydı gözlerim, öylesine hoş bir koku yayılıyordu ki gözlerim kapanıyordu. "Çok güzelsin." Boş asansörde sesim yankılandığında içine derin bir nefes çekti. Barbie gibi burnu vardı, dişleri sıra sıraydı ve dudakları çok güzeldi.

"Bana o gözlerle bakmaya son ver." Dediğinde dudaklarımı çenesine bastırdım. "Nasıl gözlerle?" Diye mırıldandım. Yutkundu ve dudaklarını ıslattı. "Kontrolü kaybetmeme neden olacak gözlerle Erna." Asansörün durmasıyla daha önce gelmediğim bir koridordaki odaya doğru ilerlerdi, katta tek bir oda vardı. Kapı açıldığında gözlerimi içeride gezdirmeye bile halim yoktu ama burası adeta devasa olduğu tavanlardan belli oluyordu.

Vücudum oldukça yumuşak bir yatakla buluştuğunda gözlerimi kapattım. Etrafta loş ışık hakimdi, gözlerimi açtığımda midem bulanıyordu ayrıca. "Gözlerini açma, makyajını temizleyeceğim." Sesi öteden geldiğinde cevap dahi veremedim. Yüzümde tüy kadar hafif dokunuşlar hissederken hafifçe tebessüm ettim.

Bir kadının bu kadar iyi hissettirmesi yanlıştı, yasaktı. Böyle görmüş, böyle öğrenmiştim. Lakin hiçbir yanlış bu kadar doğru, bu kadar tamamlanmış hissettirmemişti. "Bugüne kadar yanında olmamış olabilirim ama sana yemine diyorum Erna, yarınlarının güzelleşmesi için tüm gücümü kullanacağım." Ses tonuyla gülümserken derin bir nefes çektim içime.

"Bana mesaj attığın ilk an öyle bir hayale daldım ki, hayatımın neden öyle olmadığını düşünüp ağladım. Nasıl bir hayale kendimi bu kadar kaptırabileceğimi düşüp sinirlendim, kimin böylesine fütursuzca konuşabileceğini düşündüm. Ah... Öylesine çok sinirlendim ki, birkaç baş belasının benimle dalga geçtiğinden emindim." Elleri durduğunda gözlerimi açtım ve ona bakakaldım. Yeşil gözlerinde bir burukluk vardı, acımadan çok başkaydı bu bakış.

Gözlerimi yumdum ve ona doğru döndüm, kollarımı sıkıca ona sardım. "Lakin sen bütün dünyamı tersine çevirdin Hera, o kadar kısa sürede hayatımda yer edindin ki. Bilmiyorum, belki de buna çok ihtiyacım olduğundandır. Aciz birisi gibi davranmak istemiyorum, beni dünden hazırmışım gibi düşünme." Sesin titremeye başladığında bugün ne kadar da duygusal olduğumu fark ettim.

"Sana ihtiyacım var, bu şekilde yaşamak istemiyorum." Saçlarımda elini hissettiğimde kendimi daha fazla tutamadım. "Benimleyken hiçbirbşey hakkında endişelenmene gerek yok Erna senden gitmem, gidemem. Benim için sandığından çok daha fazlasısın, bir heves değilsin. Yapabilsem benim için ne kadar önemli olduğunu gösterirdim sana." Yüzümü kendisine çevirdi. Gözyaşlarımı sildiğinde yüzü acı çekermiş gibiydi, ilk defa böylesine değer görüyordum.

"Özür dilerim ağlamamalıydım." Burnumu çektiğimde kaşlarını çattı. "Ağla, içinde tuttukça işler kötüleşir. Bir tek benim yanımda ağla, ne zaman kötü hissetsen bana haber ver. Sana bir telefon kadar uzağım Erna, kendini kötü hissettiğinde elin adamlarından değil de senden duymak istiyorum. Bana ihtiyacın olduğunu söylemeni istiyorum, bir başkasına değil." Anlını anlıma yasladı, ağlamak ayıltmaya başlamıştı.

"Sana ihtiyacım var." Diye fısıldadım. "Sana her şekilde ihtiyacım var." Dedim. Kollarımı boynuna doladım ve sıkı sıkıya sarıldım ona, yüzlerimiz karşı karşıyaydı.

"Beni... Öper misin?"

Dudaklarımda yumuşak dudaklarını hissettiğimde neredeyse gözlerim tekrar akacaktı, o kadar güzel bir histi ki...
Alt dudağımı dudakları arasına aldığında yerimde yükseldim ve tam kucağına oturdum. Onu omuzlarından ittirdiğimde şaşkınla bana baktı. "İlerleyemez miyiz? Lütfen~" üzerindeki tişortten ellerimi soktuğumda beni kolayca taşımasının sebebini anlamıştım. O spor yapıyordu, karnında kaslara sahipti.

Ellerini gözlerine götürdü ve bastırdı. Tişortünü kaydırdım ve karnının üzerine birkaç öpücük bıraktım.

"Sikeyim sarhoşsun Erna!" Bir anda sesini yükselttiğinde yerimde sıçradım. Küfür ettiği ilk seferdi ve bu bile kasıklarımı mahvetmişti. "S-sarhoş olmam ne değiştirir ki?" Diye masumca bir soru yönelttim. Kollarımı tuttu sıkıca, ne vardı yani kaslarını hafiften okşadıysak?

"İleri gidemeyiz demek." Dediğinde omuz silktim. "Banane ben gitmek istiyorum." İnatla altımdan kalkacağında elbiseden omuzlarımı düşürdüm. "Kalkarsan burada soyunurum!" Yanaklarım hem alkolle hem utançla kızarırken kaşları şaşkınlıkla havalandı. "Erna ne diyorsun öyle?" Dediğinde gözlerim tekrar doluyordu. "Görmek istemiyor musun beni?" Dediğimde dudakları neredeyse iki yana kıvrılacaktı.

"Saçmalama Erna, tabii ki de seni görmek istiyorum ama ayık haldeyken." Askılarımdaki ellerimi tutup indirdiğinde dudaklarımı ısırdım. "Yani sarhoşken güzel değil miyim?" Diye sorduğumda gözlerimi çoktan yere indirmiştim. "Ernacım düşünme sen böyle şeyler, uyu hadi." Dediğinde sinirle ona döndüm. "Sevmeyecek misin artık beni? Kısa öptün zaten. İlk buluşmamızda saatlerce öpüşmüştük, otele ördek dudak gibi gelmiştim. Anladım ama ben seni, sen sık-"

Dudaklarımızı hızla birleştirdiğinde tatminlik hissiyle sırıttım. Bu kadının dudakları bağımlı yapabilirdi, sanırım nemlendiricisi sormalıydım.

Mon Souffle - GxG / Yarı TextingTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang