final

41 15 29
                                    

ya simdi ben bunlarin sevgili olup olmadiklarini cok hatirlayamadim. bi bolumde fuma cikma teklifi edicem demis diger bolumde de askim diye seslenmis siz o iki bolum arasi sevgili oldular gibi dusunun lutfen🙌 (diger turlu isleri karistirmayalim

----

oturdugu masaya yaklasan uzun ince tanidik bedeni gorunce oturdugu sandalyeden kalkti ve onun kendisine dogru gelmesini bekledi. yudai elindeki cantayi masaya birakti. sonra fuma onu kolundan tutup kendisine cekti ve beline sarildi. yudai'nin incecik beli fuma'nin kollari arasinda kaybolmus gibiydi. ayni zamanda yudai de kollarini fuma'nin boynuna dolamisti. kokusunu icine cekiyor, ensesini oksuyordu sevdigi adamin.

"ozlemisim seni."

fuma'nin sesiyle birlikte yuzunu onun yuzunun hizasina getirdi. basini biraz yana egdi ve hafifce sallandi sirin oldugunu dusunerek.

"ben de cok ozlemisim."

hizlica yanagina bir opucuk kondurup yerine oturdu. fuma anin etkisiyle biraz ayakta kalsa da artik aliskanlik hâline gelen bu seyle daha kolay basedebiliyordu.

"ne yiyelim istersin?"

-

"karnim agriyor, sanirim tum yediklerimi kusacagim."

"sindirmek icin bir seyler icelim o zaman."

"sarap sever misin?"

aniden gelen teklifle gozleri heyecanla aciliverdi yudai'nin. sarap daha once hic icmemisti ancak bunu belli edemezdi oyle degil mi?

"severim tabii ki."

fuma gulumseyip garsona birkaç kelime mirildandi, sanirim sarap markasi diye dusundu yudai. az sonra onlerine konulan iki bardaga sarabi doldurup gitti garson.

yudai bardagi eline aldi ve icmeden once belli olmayacak bir sekilde kokladi. eksi kokuyordu sevmemisti ancak uc bes yudum icin dayanabilirdi sanirim, degil mi?

ilk yudumu aldi, fena degildi. karsisinda oturan sevgilisine bakti. sanki her gun ictigi normal bir icecekmis gibi yudumluyordu elindeki sarabi.

"toleransin yuksek mi dusuk mu?"

"dusuk, o yuzden bu bardagi icip baska icmeyecegim."

"peki hayatim, nasil istersen."

sarap icmeyi sonlandirdiklarinda saat gec olmus, eve gitme zamani gelmisti. ikisi montlarini giyerken bir yandan da konusuyorlardi.

"eve birakayim mi seni?"

"olur."

fuma, yudai'nin belinden tuttu ve birlikte disari ciktilar. cebinden kontagi cikardi ve arabanin kilidini, daha sonra da yudai'nin kapisini acti. kendisi de bindi ve arabayi calistirdi.

yudai'nin evine dogru gidiyorlardi fakat bir sorun vardi, yudai kesinlikle normal hissetmiyordu. basi donuyor, radyodan gelen sesleri boguk boguk duyuyordu. ustunde hafif bir sersemlik vardi ve ortam gereginden fazla sicak olmaya basliyordu.

montunu cikartip arkaya atti. fuma'nin bakislari yudai'ye yoneldi, hafif gulmesiyle yudai ona dogru dondu.

"ne oldu? niye guluyorsun?"

kelimeler agzindan neden bu kadar peltek cikiyordu? yudai sasirdi.

"guzelim, iyi misin?"

"iyi miyim? iyiyim. yok kotuyum."

bunlari cevaplarken gercekten dusunmesi fuma'nin tekrar gulmesine yol acmisti. yudai sarhos olmustu ve o kadar tatli gorunuyordu ki.. yanaklari al aldi. gozleri arada kapaniyor ve basini dik tutamiyordu.

"fuma?"

"efendim sevgilim."

"ben naneli dondurma olsaydim beni yine sever miydin?"

en sonunda kahkahayi patlatmisti fuma. yudai giderek sersemlesiyor ve daha tatli bir hâle geliyordu.

"hey! niye guluyorsun? yuzumde bir sey mi var yoksa!"

yukaridaki bolmenin icindeki aynaya bakti ve elleriyle yanaklarini patpatladi.

"guzellik var yuzunde."

yudai aldigi iltifatin sevinciyle fuma'nin yanagindan optu. bu sirada da yudai'nin evine gelmislerdi artik.

"geldik."

"nereye?"

"evine."

"evime mi?"

"evet evine."

"gitmek istemiyorum ki evime."

dudagini buzmus, uzgunce fuma'ya bakiyordu.

"ne yapalim o zaman?"

yudai yaslandigi yerden dogruldu ve fuma'nin yakasindan tutup yuzunun hizasina getirdi. gozleri dolgun dudaklara kaymisken sevgilisinin sorusunu cevapladi.

"ne yapalim istersin?"

konusurken dudaklari carpmisti karsisindaki dudaklara. fuma yudai'nin kulagina uzandi ve dudaklarini araladi.

"kucagima gelmeni isterim."

daha sonra geri cekildi ve koltugu geriye dogru itti yudai'nin rahatca sigabilmesi icin. yudai hizli bir hareketle sevgilisinin kucagina oturdu. ellerini fuma'nin genis omzuna koyarken fuma da bos kalmamis, ellerini yudai'nin ince beline yerlestirmisti.

"opmeme izin var mi?"

"bu da soru mu, tabii ki var."

bir elini fuma'nin yanagina koyarken dudaklarini birlestirmisti onunkilerle. fuma o kadar yavas ve nazik opuyordu ki cennette gibi hissediyordu. kelebekler diyarinda ucusan bir cesit kelebek gibiydi o an. daha iyi hissedemezdim diye dusundu.

hic sonlanmamasini diledi. ne kadar zaman gecerse gecsin kendisini ayni sevsin, ayni opussun, ayni sevissin, ayni sefkati gosterip ayni sekilde yasasinlar istiyordu.

fuma'nin kendi cazibesine kapilip gitmesini izlerken bir yandan da bunlari dusunuyordu. geri cekildi ve dogrudan fuma'nin gozlerine bakti. fuma ise yudai'nin koprucuk kemigine yaptigi hickey'in yarim kalmasiyla 'ne oldu?' dercesine yudai'ye bakiyordu.

"beni hic birakmayacaksin degil mi?"

"sevgilim o nasil soz, tabii ki birakmayacagim."

fuma karsisindaki mor dudaklara kucuk bir opucuk kondurdu ve kollarini ciplak bedene dolayip sarmaladi. yudai de basini fuma'nin omzuna koydu ve sarildi.

sonsuza kadar boyle kalmak istediler. birlikte, ic ice ve mutlu. herkesin imrendigi o cift olma hayalleri de pesin sira geliyordu tabii ki.

----

ta-da! bitti. nasil buldunuz? umarim okurken eglenmissinizdir ve zevk almissinizdir. yazarken cok keyif aldim sahsen.

okudugunuz icin tesekkurler, kuma ile kalin sizi seviyorum!!

noćnik

homophobic, kumaWhere stories live. Discover now