gelmek ve gelmemek

156 16 2
                                    

beomgyu, karşısındaki soobin ve taehyun'a sarılıp sarılmamak arasındaki koca ama bir o kadar da yorucu olan ikilemle kapadı gözlerini.

tam altı ay olmuştu ve beomgyu buna kesinlikle kısa bir süre diyemezdi.

her ikisinin de yüzünü görmeyeli altı ay olmuştu. bu süre zarfında onları özledi mi yoksa kendi sorunlarıyla ilgilenmekten buna zamanı mı kalmadı, emin değildi.

geçmişin ağırlığıyla kapanan gözleri, yine geçmişin ağırlığı yüzünden açılmak istememişti. ikisiyle gözleri buluştuğu anda aklına o iki aptal çocuk düşmüştü. şu an her ikisi de çok yakışıklı ve ciddi dursa da beomgyu'nun gözünde asla şu anki halleri gibi olmayacaklardı.

bir yandan buna sevindi beomgyu çünkü onları kötü anmak da vardı, yeonjun gibi. yeonjun'u da böyle hatırlamak isterdi. haylaz, nazı sadece en yakını olduğu dört küçük kafaya geçen, sık sık şaka yapan ama üzmeyen yeonjun'u hatırlamak için çok şey feda edebilirdi ancak ne yazık ki şu an aklındaki yeonjun, zalim olandı.

zalim, çok ağır bir kelime aslında. zulüm gösteren, acımayan, merhametsiz gibi anlamlara gelir.

bu kelimeyi bildiğinizi biliyoruz, merak etmeyin.

bilmediğiniz şey, böyle ağır kelimeleri tek bir an dahi tereddüt etmeden dilimizin ucuna getiren yaşanmışlıklar.

"beomgyu hyung." kai'nin uyarısı kulağına doldu. kai... o ve kendisi çok farklı insanlardı aslında. kai, beomgyu'ya göre daha sakin, ağırbaşlı ve duygusal iken beomgyu; kai'ye göre daha hiperaktif, başına buyruk ve sezgisel biriydi. yine de bu zıtlıklar ikisini birbirine çekmeyi başarmış gibi duruyor.

"hm? ha, pardon." beomgyu derin düşüncelerinden sıyrılıp kai'nin meraklı bakışlarını görünce hemen karar vermesi gerektiğini anladı ve ikisiyle de çok kısa da olsa sarıldı. kai, ona göre çok daha sıkı sarılmıştı ama olmuyordu işte, olmayacaktı da.

sinirlendi beomgyu. "aptalın tekisin soobin. işin gücün yok mu hâlâ kırılmış cam kırıklarını toplama derdindesin?" demek istedi haykırarak. derdi de aslında, ama kai'nin hatırını kırmak istemiyordu.

ikisinin de zorla da olsa elini sıktı, taehyun'la bir sorunu yoktu aslında. sadece hevesi kalmamıştı. göz temasından da kaçınıyordu.

önce bir süre dördü birbirine baktı, sanki hepsinin de diyeceği önemli şeyler vardı ama diyemiyorlardı.

"ne içersiniz? taehyun barmen olduğunu bu kadar belli etmemeliydi. beomgyu'nun zaten aklındaydı ona hesap sormak.

işin açıkçası, herkese göre geleceği en parlak olan kesinlikle taehyun'du ve bar köşelerinde sürünüp boktan bir meslek yapması beomgyu'nun çok zoruna gidiyordu.

"ben ve beomgyu'ya ağır olmasın." dedi soobin. "siz iki gencin sert sevdiğini biliyorum ama bu gece için tercihinizi bana bırakın, size de ağır olmasın."

beomgyu, bu dediklerinin üzerine göz ucuyla soobin'e baktı. her ikisi de oldum olası içki sevmeyen insanlardı ama büyüdükleri ortam ve ülke çokca içmeyi gerektirdiği için ayak uydurmaya çalışıyorlardı. soobin'in bunu hatırlıyor olması her ne kadar beomgyu'nun hoşuna gitse de garip bir şey değildi çünkü bir zamanlar birbirlerinin en yakınlarıydılar.

"kimsenin bu gergin havayı dağıtmaya niyeti yoksa ben başlayayım. sizin düşündüğünüz gibi üniversite okumadım değil, iki sene bilgisayar okudum ama şu an dondurdum. devam eder miyim bilmiyorum. barmen olmam tuhaf geliyor belki ama düşüncelerim değişti işte. herkesinki değişir. bayıldığım için değil de, sadece kafamı dağıtıyorum."

beomgyu dışında herkes az ya da çok kafasını salladı. hâlâ nasıl davranması gerektiğinden emin değildi beomgyu, bu yüzden sandalyesi her dakika kai'nin sandalyesine daha da yaklaşıyor, sanki ona sığınıyordu.

"bu açıklamam başta beomgyu olmak üzere hepinize. " soobin çok büyük bir şeyi ifşa edecekmişcesine dudaklarını yalayıp derin bir nefes aldı.

"bana kırgın ve kızgın olduğunuzu biliyorum. ne deseniz haklısınız, bu davranışlarımı savunacak değilim fakat sadece benim de kendimce doğru gördüğüm sebeplerim olduğunu ve ne yaptıysam bu yüzden yaptığımı bilmenizi istedim. her ne kadar pişman olsam da, doğru olduğuna inandığım şeyi yaptığım için ve doğru olmadığını da anladığım için mutluyum."

"yeonjun'un benim hayatıma nasıl girdiğini aşağı yukarı biliyorsunuz. ablam daha yeni ölmüş, zaten ilgisiz olan annem ve babam daha da yok saymıştı beni. o dönem birilerine tutunmaya çok ihtiyacım vardı. en azından 'birine'.

"şu an dönüştüğü boktan adamı bir kenara bırakıp gerçekten bana ne kadar iyi geldiğinden bahsetttim size defalarca. uzun bir süre sadece ikimiz vardık. beni derin bir depresyon denizinden çekti çıkardı ve bunu çok kısa sürede yaptı. tam da bu yüzden, bu son olaylarda hep yeonjun'un da haklı olabileceği bir tarafı bulmaya çalıştım. beni kurtaran insandan bu kadar çabuk vazgeçmek istemedim. bilin bakalım ne oldu? o benden çoktan vazgeçmiş zaten."

"o lanet günde beomgyu ve adını anmak istemediğim orospu evladını gördükten sonra içimde çok savaş verdim, yeonjun olmadan nasıl devam ederiz, ederim diye çok düşündüm. yeonjun bizimle hiç olmamış meğersem. en azından o süreçte."

"geçenlerde mesaj attım." telefonunu çıkardı soobin. "böyle aptal bir konuşma geçti aramızda. sonrası malum, beomgyu konuşmak istemez diye kai'ye yazdım. zaten kai benimle iletişimi kesmedi. aslında ben zorluyordum onu, benimle zorla konuştuğunu anlıyor ve ona hak veriyordum ama ondan başka kimsem yoktu o zaman. eğer kai'ye de yazmasaydım yalnızlıktan ciddi anlamda delirirdim. benim kai'yle görüşmem aranızı bozduysa özür dilerim beomgyu ve sana sonuna kadar hak veririm. gözünde ne tarz bir konumda olduğumu biliyorum ve eğer ben olsaydım emin ol belki de senden bile daha acımasız olurdum bana karşı. merhametin takdir edilesi."

"siz gelmeden önce taehyun'a da söyledim, ben siz olmadan yaşayamadığımı fark ettim. evet, yeonjun gitti. çok ağladım, gitmesin diye benden çok yalvardım çünkü giderse o günlere dönmekten korktum. bir daha aynı şeyleri yaşasaydım kaldıramazdım. o mentalitede yeonjun benim için ciddi bir enfeksiyonun bir çeşit antibiyotiği gibiydi. onu almazsam öleceğime inandım. ama bana bakın şimdi! yaşıyorum, gayet sağlıklıyım. yeonjun'un bir parazit olduğunu fark ettim. onun hakkında üzülmeden edemiyorum, hâlâ. ama üzüldüğüm ve özlediğim şey, beraber geçirdiğimiz günler; anılarımız. kendisi değil. öyle yani. benim diyeceğim bu kadar. eğer siz de varsanız bize bir kez daha şans verelim. bu olanlar hiçbirimizin gücü dahilinde gelişmediği için bunu hak ettiğimizi düşünüyorum. bunu söylemek çok acı olsa da, yeonjun'suz temiz bir sayfa açalım."

soobin, içindeki bir mikrobu dışarı salmış gibi bir hafiflikle nefesini verdi. bu hareketi ve söyledikleri diğerlerinin derin bir nefes almasına sebep oldu.

"ben." diye başladı beomgyu söze. ama devamını getiremedi.

çünkü kapıdan giren iki çift göz sözünü kesti.



belki de yeonjun bu kadar oc olmamaliydi ama oldu kizlar yapacak bir sey yok :(



monochrome diamonds | yeongyuWhere stories live. Discover now