Tüm Krallıklar

147 16 1
                                    

Bölüm geldi kalkın oynayalım oh🤌🤌

"Taehyung, kaldır kafanı yahu!"

Kafamı gömdüğüm yastığı çekmeye çalıştı Seokjin. Ama izin vermeyerek yüzümü daha çok bastırdım. Sabah geldiklerinde kokularımızın karışımının koridorda hafifçe yayıldığını söylemişlerdi. Ve tabii, anlamışlardı. Jeongguk'tan yardım istediğimi anlamışlardı. Utançtan kafayı yemek üzereydim. Hele Jeongguk'a hiç bakamıyordum.

Jimin gülerek popoma birkaç kere vurdu. Baksırımın değiştiğini şimdi fark ediyordum. Değiştirebilecek tek bir kişi vardı. Ve bu da kafamı kuma gömme isteğimi arttırıyordu. En yakın zamanda bunu yapacaktım.

"Hadi Taetae! Kalkman lazım! Hani bize belgeyi gösterecektin?" Hoseok kolumu tutup çekiştirdi. Onun çekiştirmesiyle yatağın ucuna kaymıştım. Neredeyse düşmek üzereydim. En küçük temasta yeri boylardım sanırım.

"Belge burada," dedi Jeongguk. Yanımda hareketlendi ve bir kağıt sesi duydum. Hemen ardından yanımdaki arkadaşlarım uzaklaştılar. Kağıda bakıyorlardı.

Sanırım hayatım boyunca bu yastıkta kafam gömülü duracaktım. Çünkü aşırı rezil olmuştum. Resmen hoşlanmaya başladığım adama gece yalvarmıştım. Çok utanıyordum. Tanrım, kafayı yiyecektim.

"Majesteleri," diye fısıldadı Jeongguk bana doğru eğilerek. Sadece küçük bir mırıltı çıkardım. "Rahatsız hissetmeyin, lütfen. Rahatsız hissetmenizi asla istemediğimi biliyorsunuz." dedi aynı fısıltıyla.

Arkadaşlarım arka planda okudukları kağıdı tartışırlarken biz burada gizli gizli konuşuyorduk. "Rahatsız hissetmiyorum," diye mırıldandım.

"Sorun ne o zaman?" dedi elini saçıma koyarak. Karışık saçlarımı yavaşça okşadı. Nefesim kesildi ve kalbimin titremesini durduramadım.

Sadece omuz silktim. Sorunun ne olduğunu biliyordu! Utandığımı anlamış olmalıydı. Ama anlaşılan tek utanan bendim. Çünkü kurdum, kurduna kur yapıyor, cilveyle kuyruğunu sallıyordu. Evet, evet kurdum arsızdı. Bunuda bana Jeongguk öğretmişti.

''Oha! Ne demek tüm krallıklar?'' diye bağırdı Jimin. Ardından omzumda bir el hissettim. Beni tutup çekti ve yeri boylamadan önce diğer kolumda başka bir tutuşla yatakta oturur pozisyona gelmiştim. Daha korkuyla bağırmama kalmadan saniyeler içinde olan olaylarla şaşkınca etrafıma bakındım.

''İyi misiniz?'' Jeongguk kolumu tutarken şaşkın bakışlarımı ona çevirdim. Benim düşmekten kurtaran oydu. Başımı aşağı yukarı sallayıp kaşlarımı çattım ve Jimin'e döndüm.

Ama o yaptığından pişman olmamış olmalı ki omuzlarımı tutup tekrar sarstı beni. O sarsınca kolumdaki Jeongguk'un dokunuşu uzaklaşmıştı. Başımı ona çevirmek için yeltensem de Jimin izin vermemiş konuşmaya başlamıştı, ''Benim böyle bir şeyden haberim yok. Bu ne oğlum?''

''Yahu ne bileyim!'' dedim sinirle onu ittirip. Dudaklarını büzüp bir şeyleri anlamak istercesine bana baktı. ''Bakın, bir şey bildiğim yok. Sadece orada yazanlar var işte.'' dedim bakışlarımı diğerlerinde de gezdirerek. 

''Vay be,'' dedi Hoseok ''Bir yaşıma daha girdim.''

''Sorma,'' diyerek mırıldandım. Bu arada düşünceli bakışlarla Seokjin, alfasının kolları arasından sıyrılıp bana yaklaştı. Jeongguk hızla yataktan kalkıp Seokjin'e oturması için alan vermişti. Bakışlarım gitmesinden korkarak şövalyemi buldu. Yatağın başında durmuş bana bakıyordu. Göz göze gelince hızla gözlerimi kaçırdım. Tamam, orada duruyordu.

''Madem kağıtta devam ediyor o zaman herkes için geçerli,'' Bakışları bende, Jimin ve Yoongi'de gezdi, ''Üçünüzde herhangi biriyle yatıp, teninize yattığınız kişinin kokusu sinerse krallıkların başına geçebiliyorsunuz.'' dedi gülümseyerek.

''Bu kadar basit mi?'' dedi Yoongi yüzünü kırıştırıp Seokjin'e bakarak.

''Sen biriyle yatmayı basit mi sanıyorsun, beyinsiz?'' Namjoon, Yoongi'nin kafasına bir şaplak attı. Yoongi kafasını tutup kaşlarını çatarken Namjoon konuştu bize dönüp, ''Kağıtta, mühürün zorunlu olduğu yazıyor.''

''Ne?'' dedik Jimin'le aynı anda. 

''Siz parantez içi notlarını okumuyor musunuz?'' Seokjin gözlerini devirip kafasını yastığıma koyup yattı. Jimin'le yine aynı anda kafalarımızı iki yana salladık. Hamile arkadaşımız bıkkın bir nefes verip gözlerini kapattı. 

Alt dudağımı ısırıp Jimin'e baktım. O da bana baktı. Dudak büzüp omuz silkti, "Bu işi sevdim. Hadi krallıklarımızı kontrolümüze alalım." dedi sırıtıp.

Kahkaha atarak omzuna vurdum. Gülüşümle o da güldü. "Daha neler! Sapık mı oldun şimdi de?" dedim gülerken.

"Hayır ya!" diyerek drama yaparak elinin tersini alnına koyup Jin'in bacaklarının üzerine düşer gibi yaparak. 

Gözlerimi devirip bacağına şaplak attım. O acıyla bağırırken bakışlarım Jeongguk'a kaydı. Beni izliyordu. Yine ve yine tüm dikkati benim üzerimdeydi.

Utanarak alt dudağımı dişledim ve gülümsedim. Onun da dudakları hafifçe kıvrıldı. Gözlerimi kısarcasına gülerek önüme döndüm. Kucağımdaki ellerime baktım. Bu adama fena halde çekiliyordum.

(:)

Kızgınlığım nedeniyle kontrol edemediğim feromonlarımdan dolayı arkadaşlarım drama queenlik yaparak bayılmadan önce birlikte dışarı çıkmış, bahçedeki erik ağaçlarının altına yerleşmiştik. Seokjin, ağaca yaslanmış ve Namjoon da onun yanında oturmuştu. Yoongi de onların karşısında bağdaş kurmuştu. Ben ve Jimin erik ağaçlarına bakarken ise sövalyelerimiz yanlarımızda dikiliyorlardı.

''Tırmanıp erik yiyelim mi?'' dedi Jimin, gözlerini kocaman ağaçtan çekmeden.

Yüzümü buruşturdum, ''Daha olmamışlardır ki, ekşilerdir.''

Bakışlarını bana çevirdi. Ben de ona baktım. Bir elini uzatıp yanaklarımı iki yandan bastırdı. ''Ben sana bulurum iyisini,'' dedi öne büzülmüş dudaklarımı taklit ederek o da dudaklarını bükmüş bir şekilde.

Kıkırdayarak uzaklaştım ondan. İkimiz de ağaca döndük tekrar. Tam dudaklarımı aralayacakken yanımıza gelen alfaya çevirdim bakışlarımı. Alfa babamın şövalyesiydi.

"Kral Alfa Jeon, oğlunu görmek istiyor."

(:)

Geçiş bölümüydü. Kısaydı. Şşhh...

My Alpha Knight Tae-KookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin