3.BÖLÜM:HANÇER

3.9K 267 289
                                    

BU YOLCULUKTA YANIMDA OLAN HERKESE ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM.

🍂

Serdar Tura, erken aralamıştı, zor hayatın perdesini. Katlanamayacağını düşündüğü her şeye sabırla yaklaşmıştı. Bu bulunmak istemediği, kirli diye bahsettiği işlere 17 yaşında karışmıştı. Bakması, doyurması, giydirmesi gereken bir kardeşi vardı. Henüz 11 yaşındaydı. Birçok şeyi yeni yeni anlamaya başlayan kız kardeşine artık onun bakması gerekiyordu. Teyzesi hem ona hem de Ahsen'e ne kadar iyi bakmaya çalışırsa çalışsın zorlanıyordu. Kolay değildi beş çocuğa birden bakmak. Hem de ikisi kendine ait değilken...

Lise üçe gidiyordu. Okul çıkışında çalışabilmek için yarı zamanlı bir iş arıyordu. Okuldaki üst devrelerden birinin önerisiyle bir iş bulmuştu. Bir kereste fabrikasında, belirli saatlerle alınmıştı işe. Çalışma şartları oldukça zordu. Elleri hep yara bere olurdu fakat pes etmeden çalışırdı. Kardeşinin gözlerindeki mutluluk aklına gelirdi her zaman ve onun için katlanabileceğini düşünürdü. Onun için her şeye katlanabilirdi. İşe alıştı gittikçe, çalışma saatlerini de arttırdı. Eline geçen para da artmış ve kardeşiyle birlikte bir ev tutabilme hayallerini de yeşertmişti.

Serdar, çok geçmeden bu fabrikada bir amaç elde edecekti. Bu işlere bulaşmasını sağlayacak o amaç, içinde cayır cayır yanan bir intikam ateşini söndürecekti. Belki de daha çok alevlenmesine yol açardı, bilinmez. Bilinen tek bir şey vardı ki, Serdar'ı bugün olduğu Serdar Tura yapan şey ona verilen, gözlerindeki hareleri alevleyen bu amaçtı. Serdar'ın ikinci dönüm noktası, onun herkesten sakladığı sırrıydı.

🍂

Silah sesleri kesilmişti. Ben ise sindiğim ağaç dibinden hâlâ kalkamamıştım. Ellerim titriyor, dizlerim bir daha hareket etmemeye yemin etmiş gibi kıpırdamıyorlardı. Birinin gelip buradan çıkarmasını bekliyordum. Fazlasıyla korkmuştum ama korktuğum şey silah sesi değildi. Keskin bir bıçak gibi düşüncelerime saplanan, herhangi birine zarar gelmiş olabileceği düşüncesiydi. Ben her zaman neyden korktuysam onu yaşamıştım. Bugün de hayatın dikenli tarafı beni es geçmeyecek ve korktuğum şeyleri bana yaşatarak, tek tek tüm dikenlerini batıracaktı.

"Hayır, kiraladığım dairenin camına birkaç el ateş edip kaçtılar. Kimseye bir şey olmadı. Mahallenin sakinleşmesi adına bir polis ekibi gelsin." Olgu'nun yakından gelen sesi ulaşmıştı kulaklarıma. Bir süre karşı tarafı dinledi. "Tamam ben halledeceğim." Birkaç saniye sonra ise yanımda belirmişti.

"Ahsen..." Bir bacağını yere koyarak üzerime eğildi. "İyisin, bir şeyin yok değil mi?" Yüzümü yerden kaldırıp gözlerine baktım dikkatlice. Bakışları dudağıma düşmüştü. "Dudağın kanıyor." Sakin çıkan sesine, çatık kaşları eşlik ediyordu.

"Uğur..." Dedim kısık sesimle. "O nerede?" Bakışlarında bir cevap aradım. "Silah sesine şimdiye çoktan çıkması lazımdı!" Hızla ayağa kalktım. Bu kadar silah sesine Uğur'un çıkıp beni aramaya çalışmaması aklımı karıştırmıştı. Ağacın arkasından çıkmış, adımlarımı apartmana yönlendirmiştim. Bir koruma bana doğru yaklaştı.

"Ahsen Hanım, ağabeyiniz." Elindeki telefonu bana doğru uzattı. Kısa bir tereddütün sonunda alıp, kulağıma götürdüm.

"Ağabey?" Sesim ister istemez ağlamaklı çıkmıştı.

"Ahsen! İyi misin? Telefonun neden yanında değil? Bin defa aradım. Uğur nerede? O da açmıyor." Adımlarım daha da hızlanmıştı. Olgu da peşimden geliyordu. Göz ucuyla bahçe kapısının dışına baktım. İnsanlar toplanmıştı. "Ahsen! Cevap versene kızım! Kalbime mi indireceksin?" Apartmana gireceğim sırada, kapıdan çıkan koruma ile çarpıştım.

ARMONİKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin