Bölüm 2

36 5 50
                                    

"Hayır yok, sadece bu kızı daha önce görmedim. Yeni mi geldi?"

"Hı hı, orda oturmasında bir sakınca var mı?"

"Aslında yok, peki arkadaki sırada kim oturuyor?"

"Bilmiyorum. Normalde Nisan oraya oturacaktı ama gözlük takıyor,arkadan göremeyeceğini söyledi."

"Peki, sorun yok o halde. Bende artık burada oturacağım zaten."

"Tamam ozaman, hoşçakal."

"Görüşürüz."

Nisan'ın yanına doğru adımladım. Bana neşeli bir şekilde bakıyordu.

"Arkanda oturduğum için sevindim aslında. Kendimi yalnız hissetmem böylece."

"Bir sıkıntın olursa söyleyebilirsin bana Nisan. Elimden geleni yaparım."

"Senem cidden çok teşekkür ederim."

"Rica ederim, artık okulu gezelim mi?"

"Tabii ki çok sevinirim."

"O zaman, kitaplardan hoşlanır mısın?"

"Bayılırım!"

"Bende! Bu harika o zaman kütüphaneden başlayalım mı ne dersin?"

"Harika olur."

Nisan'ı merdivenlere yönlendirdim ve önümden ilerlemeye başladı. Aslında belkide sadece güler yüzlü biriydi. Belkide sadece bu yüzden ısınmıştım ona. Kütüphaneye gireceğimiz koridora geldiğimde Nisan'a seslendim.

"Nisan, kütüphane bu koridorda."

Kafasıyla onayladı ve koridora yöneldi. Kütüphaneye girdiğimizde gözleri fal taşı gibi açıldı.

"Burası çok büyükmüş! Eski okulumdaki kütüphane küçük bir odadan ibaretti"

"Evet, sanırım okulun en çok sevdiğim yanı burası. Kapısı her zaman açık, tenefüslerde girebilirsin veya hafta sonları çalışmaya gelebilirsin. Fakat bunun için önce kütüphane izin kartı alman gerekiyor."

"Kütüphane izin kartı mı? O ne oluyor tam olarak?"

"Okul dışı boş zamanlarda da buraya girebilmen için gereken bir kart. İstersen bugün hallettirebiliriz. Ben okul dışı ya burda yada sahada takılıyorum genelde."

"Saha? Sporla mı uğraşıyorsun?"

"Evet,Voleybol."

"Tanıdıkça ortak yönlerimiz artıyor sanırım. Bende daha çok basketbol oynuyordum. Voleybola geçen senenin başlarında başladım."

""Evet aslında benziyoruz gibi görünüyor. Hey, benim haftada bir gün sadece voleybol günüm var ve o gün bu gün. Katılmak ister misin?"

"Çok sevinirim."

"Peki ozaman. Bugün çıkışta eve gidip üstümüzü değiştiririz. Ben de ananeme haber veririm."

"Peki bana uygun. Bu arada ananende mi kalıyorsun?"

"Evet."

"Nedenini sormam çok özele girer mi?"

"Aslında, hayır sıkıntı olmaz. Benim annem ve babam ben küçükken trafik kazasında hayatlarını kaybetmişler."

"Ne..? Senem, ben.. ben çok özür dilerim. Bu kadar meraklı olmamalıydım.. Başın sağolsun."

"Nisan sakin ol, sıkıntı yok yanlış anlamadım. Sadece artık bu haberi yeni öğrenmiş bir çocuk değilim. Bazı şeyleri değiştiremeyeceğimin farkındayım. Acımı paylaştığın için çok teşekkür ederim ama bunun için kendini üzmene gerek yok."

"Senem.. bu çok zor nasıl alıştın? Nasıl dayandın?"

"Alıştığımı söylemedim." Burukça gülümsedim. "Dayanma konusuna gelirsek, bunu bende bilmiyorum. Uzun süre bu durumun içinden çıkamadım. Onlar bana hala sanki ölmemiş gibi, uzağa gitmiş gibi geliyorlardı.." Bir dakika, ben napıyorum? Delirdin mi senem? O kızla daha bugün tanıştın!

Nisan bana buruk bir şekilde bakıyordu.

"Hadi gel bahçeye inelim. Sonra gezdirirsin beni, daha çok vaktimiz var nede olsa." Elimi tuttu. Sıcacıktı elleri, sanki doğduğundan beri o kız yanındaymış gibi hissediyordum. Bahçe kapısına geldiğimizde oraya yönlendim oda beni takip etti. Banklardan birine oturduk. Nisan'ın gözleri dalmıştı. Az önce içi parıldayan gözler şuan çok durgundu. Kısa süren bir sessizlikten sonra Nisan konuşmaya başladı.

"Aslında.. benzediğimiz bir konu daha buldum."

Ona; hayır, şaka yapıyorsun der gibi baktım.

"Aslında benim anne babam ölmedi, aynı işyerinde çalışıyorlardı. Bir gün iş gezisine gitmek için yola çıktılar ve bir daha geri gelmediler. Çok arayıp sourşturdum fakat ortada bir cenaze bile yoktu. Yani evet net olarak öldü demesek bile benim için artık yoklar."

Gözleri dolmuştu. Az önce sevinçle konuşan kızın gözleri yaşlarla doluydu.

"Nisan, baksana. Bence artık bunu boşvermeliyiz. Yaşamak ve bunun acısı cidden zor, farkındayım. Ama yapacak bir şey yok. Yaşamaya devam etmeliyiz."

O an hiç beklemediğim bir şeyi yaptı. Sarıldı bana. Sımsıkı sıcak bir sarılma verdi bana ve ben uzun zaman sonra bu hissi ne kadar özlediğimi fark ettim.

"Senem, çok teşekkür ederim. Çok iyi bir insansın."

"Rica ederim Nisan, sende öylesin."

O sırada telefonuma bir bakayım derken saati gördüm.

"Nisan, koş."

"Ne? Ne oldu Senem?"

"Ders Yaren hocanın! O kadın saniyelerle de olsa yok yazar. Acıması yoktur."

"Eyvah. Koş."

Koşa koşa sınıfa girdik. Allah'tan hoca daha gelmemişti. Sınıfa grimemizle Berkay'ın bize bakması bir oldu. Pardon, Nisan'a demeliydim sanırım. Nisan'ın panik içinde olduğunu görünce bana baktı, sonra da nedenini anlamış olacak ki dudakları kıvrıldı ve bağırarak

"Yaren hoca bu gün gelmedi, korkmanıza gerek yok."

Nisan rahatlarcasına bir oh çekti.

Sıralarımıza geçtik. ve biraz sohbet ettik. Bir yandan çaktırmadan berkaya bakıyordum. Tek odağı Nisan'dı. Bi an içimde bir koruma dürtüsü oluştu. O çocuk iyi biri değildi. önüne gelen her kıza sarkan tiplerdendi. Nisan'ı kullanıp atmasını istemedim. Nedenini sormayın, çünkü kendimde bilmiyorum..

"Sen galiba şarkı dinlemeyi çok seviyosun ha?"

"Evet çok severim. Ya sen?"

"Bende müziği çok severim ve resim yapmayı ama müzik daha baskın. keman ve piyano çalıyorum birazcık."

"Bende elektro gitar ve bateri çalıyorum ama aşırı iyi değilim. Bu sıralar en ço-"

Berkayın yanımızda bitmesiyle sözüm yarıda kesildi, ağzım açık ona bakıyordum.

"Selam. Berkay ben."

Ona "Napıyorsun sen.?" der gibi bakıyordum.

"Nisan bende."

"Memnun oldun Nisan, okulda yenisin değil mi seni daha önce görmedim."

"Evet bugün geldim."

"Peki o zaman kendimizce hoş geldin diyelim değil mi? Sınıf! Yeni arkadaşımıza hoşgeldin diyelim!"

bütün sınıf bir anda alkışlamaya başladı




eveeet yorum yaparsanız ve oy verirseniz coook mutlu olurum byeeeeee<3

KÜÇÜK KUŞWhere stories live. Discover now