0.1

48 11 50
                                    

★★★

"Yeni okulun için heyecanlı mısın?" Tavada ki yumurtanın sarısını patlatmamaya çalışarak, araya biraz jambon eklerken sordu annesi.

Kafasını olumsuzca salladı somurtkan oğlan. Başından beri, eski okulunu bırakıp yeni bir okula başlamak istemiyordu. Fakat ailesinin işi yüzünden şuan da bu durumdaydı ve doğup büyüdüğü, en güzel anılarını biriktirdiği evden de ayrılmak zorunda kalmıştı.

Tavayı eline alıp, masa da oturan oğlunun yanına yaklaştı ve spatula ile tavada ki jambonlu yumurtayı oğlunun tabağına koydu. "Afiyet olsun, tatlım."

Annesinin sabahın köründe nasıl bu kadar enerjik olduğunu düşünmeden edemedi ve kahvaltısından bir çatal aldı. Ağzında yavaşça yemeğini çiğnerken, bir yandan da eski okulunu düşünüyordu.

Eski okulunda öylesine mutluydu ki, şehirden ayrılacakları haberini aldığında salya sümük ağlamıştı. Her ne kadar yalvarıp, ailesini orada kalmaya ikna etmeye çalışsa da ailesi onu dinlememişti.

Birden gelen hüznün etkisiyle, zaten olmayan iştahı ile tabağı öne doğru ittirdi ve sandalyeden kalktı.

"Yemeyecek misin? Kahvaltı önemli ama, yapmak zorundasın Jisung."

Annesinin dediği şeye aldırış etmeden geri odasına çıktı ve güzelce dişlerini fırçaladı. Bir kaç işini daha hallettikten sonra evden çıktı ve dün gittiği içine hatırladığı kadarıyla okuluna doğru gitmeye başladı.

Yolda ilerlerken, bir yandan da düşünüyordu. Acaba eski okulunda olduğu gibi, bu okulunda da mutlu olabilecek miydi?

Yeni okulunda ki kişilerin düzgün insanlar olmaları için tanrıya dua ederek, yakınlaştığı okulun kapısına doğru adımlarını hızlandırdı. Okulun kapısından içeri girdiğinde bakışlarını etrafta gezdirdi.

Etrafta sonbaharın geldiğinin haberi olan ağaçların sarımtırak ve kuru yaprakları yerlere saçılmış, rüzgarın esmesiyle bir tarftan bir diğer tarafa doğru savruluyorlardı. Bahçede bulunan bir kaç bankta ise öğrenciler oturmuş, sıcak bir kahve eşliğine sohbet edip, özlemlerini gideriyorlardı.

Jisung tenine çarpan serin rüzgar ile hafifçe titredi. Yavaşça okulun bahçesine adımını attı ve okula doğru ilerlemeye başladı. Etrafa meraklı gözlerle bakınarak ilerliyordu. Normal bir okuldu işte. Asla eski şehrinde ki eski okulu kadar mükemmel olamazdı.

Okul binasına ulaşınca içeri girdi Jisung ve sıcak havanın tenine çarpmasıyla rahatladı. Okulu incelemek adına etrafa bakındı ve uzun kordiorlarda gezmeye başladı. Okulun içine bakılırsa klasik bir okul demek saçmalık olurdu, çünkü içerisini her kim dizayn ettiyse renkler feci uyumluydu ve asla göz yormuyordu.

Biraz daha okulun içini gezip, her yeri beynine kazıdıktan sonra kendi sınıfını bulmak için merdivenlere doğru yöneldi Jisung. Sınıfını aslında hiç merak etmiyordu, çünkü umrunda bile değildi. O sadece eski sınıfını ve eski okulunu istiyordu.

Sıkıntıyla oflayıp, hızlı adımlarla sonunda bulduğu sınıfına doğru ilerledi. Kapı açıktı, bu yüzden ekstradan kapıyı çalıp strese girmesine gerek kalmamıştı.

Sınıfa girdiğinde tüm kafalar ona doğru dönüp, rahatsız edici şekilde süzmeye başladı. Jisung rahatsızca yerinde kıpırdandı ve öğrencilerin bakışlarından kaçmaya çalıştı fakat yapamadı. Umursamamaya çalışıp, boş bir sıra için etrafa bakındı ve bulduğunda gidip oraya oturdu.

Hala bir kaç gözü üzerinde hissedebiliyordu, fakat takmamaya çalışarak düzgünce sırasında oturuyordu.

"Merhaba?"

Gelen sese doğru döndüğünde karşısında siyah, boynuna kadar gelen saçları olan yakışıklı bir çocuk gördü. Gülümsemeden edemedi. "Merhaba."

Karşısında ki çocuk çekinerek yerinde rahatsızca kıpırdandı ve boğazını temizledi.

"Oturduğun yer bir başkasının yeri, bu yüzden benim yanıma geçsen daha iyi olur."

Jisung anladığını belirtircesine kafasını salladı ve çantasını alarak ismini bilmediği yakışıklı çocuğun yanına yerleşti.

"Ben Hwang Hyunjin, tanıştığımıza memnun oldum."

Karşısında ki sevimli çocuğun gülen yüzüyle uzattığı eline doğru baktı. Yaydığı güzel aurasından dolayı yine gülümsemeden edemedi ve uzattığı elini tuttu.

"Han Jisung, ben de tanıştığıma memnun oldum."

"Demek ki sınıfa yeni gelen kişi senmişsin, herkes seni merak ediyordu." Dedi Hyunjin etrafına bakınarak.

Bir kaç öğrencinin gözü hala Jisung'daydı ve hala utanmaz gibi onu süzüyorlardı. Jisung ise hepsine sert olduğunu düşündüğü bakışlardan atıyor ve önlerine dönmelerini sağlıyordu.

Bir süre sonra zil çalınca tüm öğrenciler yerlerine geçti ve hocayı beklemeye başladı. Jisung şimdiden bir arkadaş edinmenin keyfiyle sıraya iyice yayıldı.
_____________________________

Dersin ortalarında Jisung hocanın ilk günden ders işlemesinin sıkıcılığında boğulurken, sınıf kapısı birden açıldı.

İçeri uzun boylu, hafif yapılı ve kızıl saçları olan bir çocuk girdi. Jisung sınıfta böyle bir çocuk görmediği için muhtemelen geç kaldığını düşündü ve hocadan azar yemesini bekledi. Fakat hoca sadece göz ucuyla bir bakış atıp, onu takmadan ders anlatmaya devam etmişti.

Jisung ise ilk geldiğinde oturduğu yere doğru ilerleyen çocuğa kitlenmişti. Rahat ve umursamaz bir tavırla, hocaya geç kaldığı için özür bile dilemeden sırasına geçti ve bacaklarını sırasının üstüne uzattı.

Çok fazla bakmış olacaktı ki, çocuk ona doğru döndü ve kaşlarını çattı. Jisung ondan iyi bir enerji almadığı için biraz ürperdi ve geri önüne döndü.

Serseri, terbiyesiz çocuklarla işi olmazdı.

Şimdilik.

★★★

Brave FreakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin