0.2

23 9 23
                                    

İyi okumalar.

★★★

Zil çaldığında, yazı yazmakta olduğu kalemi uyuşmuş elinden fırlatırcasına attı ve derin bir iç çekti. Üçüncü derste bitmişti ve Jisung hocaların ilk günden ders işlemesine sövmeden edemiyordu.

Jisung ilk tanıştığı kişi olan Hyunjin ile oldukça yakınlaşmış ve iki teneffüs boyunca sohbet etmişti. Hyunjin sayesinde bir kaç kişi ile daha tanışmıştı, ama onlar Hyunjin kadar yakın değildi.

"Bahçeye çıkmaya ne dersin?" Hyunjin'in sesi ile onu başıyla onayladı ve sıradan kalktı. Kapıya doğru yöneldiklerinde, koridordan yüksek bağırışma sesleri gelmeye başladı.

Jisung meraklı gözler ile ilerlerken, Hyunjin onu kolundan tutup geri çekti.

"Minho yine kavga ediyordur, dışarı çıkmayalım."

Kafası karışmış bir şekilde ona baktı Jisung. "Minho kim?"

Birlikte sıralarına doğru ilerlerken, Hyunjin ona Minho'yu nasıl anlatabileceğini düşünüyordu. Sonuçta Minho'yu her gün okulda kavga çıkartan, kimsenin ona söz geçiremediği, şımarık, müdürün oğlu diye tanıtamazdı. Jisung'u korkutmak istemiyordu.

"Boşver. Ondan uzak dur ve ona bulaşma yeter."

Jisung daha da meraklanınca ısrar etmeye başladı ve anlatması için tutturdu. "Anlatsana ya, meraklı biriyim ben!"

Hyunjin ofladı ve onu başından savmaya çalıştı fakat Jisung tutturdukça tutturuyordu. En sonunda dayanamayıp, anlatmaya karar verdi.

"Minho, müdürün oğlu. Her gün okulda sayısız kavga çıkartır. Şımarık,egolu ve kavgacı bir çocuk, herkes ondan korkar."

Jisung'un duydukları ile ağzı hafifçe aralandı. Aslında bir yandan çikolata yiyip, kavga izlemek güzel olabilir diye düşündü.

"Tipini gösterebilir misin?"

"Sınıfa ilk dersin ortalarında gelen bir çocuk vardı ya, o işte."

Jisung duydukları ile daha da şaşırdı. Açık sözlü olmak gerekirse, çocuk feci yakışıklıydı. Fakat böylesine yakışıklı bir çocuğun şımarık ve kötü bir çocuk olmasına üzülmeden edememişti.

"Dostum, o çocuk feci yakışıklı."

Hyunjin küçük oğlanın açık sözlülüğüne güldü ve kafa salladı. "Evet, öyle. Fakat dediğim gibi ondan uzak dur, sana zarar verebilir."

Jisung kafa salladı ve çalan zil ile moralinin bozulmasına zaman bulamadan kitaplarını çantasından çıkarmaya başladı.
____________________________

Sonunda öğleye çıktıklarında, Jisung sırasında gerinip sırtını çıtlattı ve sırasından kalktı.

Hyunjin ile birlikte sınıftan çıkıp, kafetaryaya doğru ilerlerken bir çocuk Hyunjin'e seslendi.

"Hey, Hyunjin!"

Hyunjin arkasını dönüp, gelene baktığında Jisung onun göz devirip iç çektiğini fark etti. Jisung'da arkasını dönüp, seslenen çocuğa baktığında kendilerine doğru hızlıca yürüyen minik bedeni fark etti.

"Selam! Beni yeni arkadaşınla tanıştırmayacak mısın?"

Jisung çocuğun yaklaşmasıyla netleşen, yüzünde yıldız gibi dağılmış çillerinde göz gezdirirken konuştu. "Ben Han Jisung."

Karşısında bir güneş ışığı gibi parlayan, sarışın saçlı çocuğun yaydığı auraya çoktan ısınmıştı. Hyunjin'in neden göz devirip, iç çektiğini sorgulamadan edemedi.

"Ben de Lee Felix, tanıştığımıza memnun oldum."

Felix'in sımsıcak gülümsemesi ile Jisung'un içinde kelebekler uçuştu, karşılıklı olarak gülümsemeden edemedi.

Jisung gözlerini Hyunjin'e çevirdiğinde ise yüzündeki hoşnutsuz ifadeyi yakaladı. Sanki Felix'in varlığından rahatsız oluyor ve onun gitmesini istiyor gibiydi. Jisung pek takmayarak geri sarışın çocuğa döndü.

"Kafetaryaya iniyorduk, bizimle gelmek ister misin?"

"Çok isterim."

Hyunjin sessizce birkaç şey mırıldanıp, bu iki çocuğun hemencecik kaynaşmasını izlemeye başladı. Açıkçası Felix'ten gram haz ettiği söylenemezdi. Fakat şimdilik sessiz kalıp, onlarla birlikte kafetaryaya doğru ilerlemeye başladı.

Kafetaryaya geldiklerinde herkes kendi metal tabaklarına yiyecekleri kadar yemek koyup, oturacak yer aramaya başladı. Bulduklarında da hemen yerleşip yemeklerine gömüldüler.

Hyunjin sessizce yemeğini yerken, Jisung ve Felix'in kahkahalara boğularak zar zor yemek yemesini seyrediyordu. Bir anlığına kendini yalnız hissetti.

"Hey, Hyunjin? Neden hiç konuşmuyorsun?"

Kendisine yöneltilen soru ile ağzında ki çiğnediği et parçasını yuttu. Felix'ten haz etmediğini söyleyemeyeceği için, uygun bir yalan bulmaya koyuldu.

"Başım ağrıyor."

Geçiştirerek yemeğini yemeye devam ederken, Jisung'tan onaylayan mırıltılar aldı.

"Benim yanımda ağrı kesici var, ister misin?"

Felix'in dediği ile Hyunjin göz devirme isteğine engel olmaya çalışarak, seslice bir nefes verdi. Kafasını olumsuz anlamda sallarken, Jisung'un gözleri onun üzerindeydi.

Hyunjin'in Felix'i sevmediğini fark etmişti Jisung. Fakat bunu sonra sormaya karar verdi ve yemeğini yemeye devam etti.

★★★

Umarım beğenmişsinizdir, bir sonra ki bölümde görüşürüz.

Brave FreakDonde viven las historias. Descúbrelo ahora