Münferit

105 15 46
                                    

İçinde kendine çokça yabancı olan duygular kol gezmekteydi. Bazıları ne kadar tanıdık gelse de bunca zaman bihaberdi onlardan. Bazıları ile görüşmeyeli ise uzun zaman olmuştu.

"Hala ya nereye daldın sana sesleniyorum."

Örneğin şu an yüreğinde baharın açtığını söyleyen kuşlar uçmaya başlamıştı. Umudu fısıldamaya başlamışlardı kulaklarına.

"Efendim canım dalmışım," dedi İzge.
"Onu anladım zaten hala. Ben de onu diyorum işte nereye daldın?" Diyerek çok bilmişliği ile konuşmaktan geri durmadı Ezgi."Önemli bir şey değil halacım. Sen ne demiştin?" Diyerek yeğenine yöneltti sorusunu.
"Babam diyorum neden sana bağırdı?" Meraklı gözlerle halasına bakmaktaydı.
"Olur birtanem öyle şeyler büyükler arasında bazen," dedi İzge sorulardan kaçmak için.
"Ama babam beni üzmemek için bana bağırmaz seni niye üzmek istesin ki?" Dedi Ezgi masumca bir tavırla.
"Ben onu biraz üzdüm, sinirlendi o da o yüzden canım. Sen boşver şimdi bunları."

Dudaklarını büzüp içinde bulunduğu kolların arasında daha da yayıldı küçük kız. Yavaş yavaş mayışmaya da başlamıştı zaten. Ama meraklı halinden taviz vermeden soru sormaya devam etti.

"Hala sana bir şey sorucam." Diyerek asla susmadan devam edeceğini sözlü olarakta dile getirdi.
İzge asla şikayetçi değildi bundan. Ve bu durum kendisine de garip gelmeye başlamıştı genellikle günün sonlarına doğru etrafında oluşan her sese sinirlenmeye başlıyordu. Kafasını dinlemek istediği bu vakitlerde etrafındaki konuşmalarda hiç hazzetmiyordu.

"Sor halacım," dedi İzge.
"Ama kızmak yok."Diyerek kaldırdığı kafası ile alttan alttan bakışlarını iyice kadının yüzüne dikmişti.

"Niye kızayım? Söz kızmak yok, sor ne istersen," diyerek güven verdi yeğenine.
"Ama babam kızıyor bu konu da konuşunca."Kendini açıklama gereği duymuştu ister istemez Ezgi.
"Boşver sen babanı kızar o ara ara geliyorlar ona," diyerek Baybars'a kendince laf atmaktan geri durmadı.
"Tamam o zaman soruyorum. Şimdi ben dedemi hiç görmedim, annemi de hiç görmedim ya."

İri gözleri dolmaya başlamıştı ama titreyen sesine inat cümlelerinden vazgeçmedi.
"Seni de görmemiştim şimdi sen de onlar gibi gitmiceksin dimi?"

Daha soruyu duymadan bile kucağındaki yeğenin titreyen sesi yüreğini sıkıştırmıştı. Babası cümle de geçer geçmez gözleri karşındaki gözlerin aynısı olduğunu tekrar belli etmek ister gibi dolmuştu. Soruyu duymak ise mantığını duymaya hal dahi bırakmadan onda, göğsündeki yarayı inletti.

Gideceğim diyemedi, kollarında ağlayan minik yeğenine bir darbe de o vurmak istemedi. Kalacağım demeye de dili varmadı. Yıllar önce kovularak gittiği bu eve kendi ayakları ile gelmiş bir de kalacak mıydı?

"Güzelim sen boşver bunları olur mu? Sen şimdi biraz uyu ben de uyuyayım sabah geldim hem dinlenmem gerek senin de uyku saatin geçmiştir. Hem baban uyku saatinin geçtiğini görürse yine başlar deli dana gibi öfkelenmeye."

Aldığı cevaptan en başta aklına gelen hayır uyumayacağım sen cevap ver hala diye diretme fikri duyduğu son cümle ile değişti. İlgisini daha çok çeken bir kısım vardı orada.
"Dana mı? Babam bir dana mı yani? Hem de deli bir dana. Hayır danayı anladım ama deli dana nasıl olucak? "

Odanın dışından gelen ayak sesleri ile yeğenin merakını giderdi İzge.
"Bak geliyor görürsün şimdi."

Kapıyı açan Baybars kız kardeşinin kolları arasında gördüğü kızı ile birkaç saniye duraklamak zorunda kaldı. O kadar güzel görünüyorlardı ki kalbinin ritmi dahi değişti. Ancak bunun öfkesinden olduğuna her zamanki gibi kendini inandırmayı seçti.

DİLHUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin