Bölüm 11/ bir küçük arzu meselesi

1.2K 43 0
                                    





❤️‍🔥❤️‍🔥❤️‍🔥

"İyi olduğuna emin misin?" Tedirgin bakışlarım kanepede uzanan Damon'un üzerinde gezindi.

Gece üzerinde Leo ile seviştiğim kanepede...

"Ölüyordum lan..." parmakları boğazını ovuştururken kendimi suçlu hissediyordum. Ya bir şey olsaydı, ya ölseydi...

Yavaşça kanepede doğruldu ve ayaklarını aşağıya sarkıtarak yüzünü avuçlarının arasında buruşturdu.

Kırık olan kolu öylece buzun içinde dururken sorgulayıcı bakışları bana döndü.

"Kimdi bu manyak herif? Ne işin olur böyle adamlarla senin Flora..." neredeyse tedirgin bir fısıltıyla sorgulayıcı gözleri üzerimde gezindi.

"Kendini daha iyi hissediyorsun sanırım." Oturduğum koltukta havalandım ve ayağa kalktım.

"Ne?"

Şaşkınlıkla bana bakarken gözleri inanamaz bir ifade ile yüzümde gezindi.

"Kendini diyorum daha iyi hissediyorsan artık git..." çekingen sesimle omuzları ağırca çöktü.

"Flora ölüyordum diyorum, bana artık git diyorsun." Yavaşça oturduğu koltukta geri yaslandığında gitmeye niyetinin olmadığını anlıyordum.

"Ölmedin ama değil mi Damon! Hala tek parçasın... yani artık git. " sesim giderek sertleşirken, bana az önce takındığı tavırı unutmuş değildim.

"Delirmişsin sen, insan biraz mahcup olur be!"

"Evime girip boğazıma sarıldın! Hala sana insanlık yapıyorsam biraz minnetin olsun!" Öfkeli hırıltımla kaşları alayla havalandı.

"Kendine böyle güvenmene neden olan az önceki piç mi? Emin ol boşluğuma denk gelmese mahvederdim o adamı!"

"Eminim yapardın Damon. Eminim. Kalk artık." Ellerim daire kapısına dönerken hızla oturduğu koltuktan kalktı, ve bana doğru bir kaç adım atıp dibimde durdu.

"O davadan geri çekileceksin! Kadınlık gururunu ayaklar altına sermemi istemiyorsan bunu yapacaksın!" Omuzuma çarparak yanımdan geçip gittiğinde daire kapısını çarparak çıkıp gitti.

——

1 hafta sonra

Günler geçip gidiyor ve iş yoğunluğu gündüzleri kafamı dağıtmama sebep olsada geceleri beni gerçeklerle baş başa bırakıyordu.

Tam bir haftadır Leo'dan hiç haber alamadım...
Almak istiyor muydum onu bile bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey varsa, oda onu özlediğim...

Sadece iki günde nasıl böyle iz bırakabilir zihnimde.
Hem zihnimde hem bedenimde...

Onu özlüyorum, bu delilik evet ama onu özlüyorum...
O lanet kanepeye her yatışımda onu özlüyorum. Mutfağa her girişimde özlüyorum...

Ansızın evden çekip gittiği o gece aralıklı bıraktığı kapıyı, gün içinde her görüşümde özlüyorum...

İşten eve döndüğüm her seferde yeniden kapımın önünde onu bulabilir miyim diye düşünüyor ve her seferinde hayal kırıklığına uğruyorum.

Çok mu ileri gittim...
Bilmiyorum... ama içinden çıkan o canavarı düşündüğüm her seferde aynı ürperti bedenimi sarıyor.

Tamam ona bakınca pek kanun adamı yada şirin bir süs köpeği görmüyorum. Leo başlı başına tehlike kokan bir adam, yürüyüşünde bile gizli bir karanlık saklı ama...

Ama farklı olmasını istiyorum, yani isterdim...
Daha sakin ve daha yumuşak bir adam olmasını...
Kadınlar ve erkeklerle dolu bir seks kulübü işletmesini değilde sıradan bir işte çalışmasını mesela...

Yada eski erkek arkadaşlarımı öldürecek kadar kontrolsüzleşip üstüne üstlük suratını kızartırcasına tokatlamadığı başka bir versiyonunu.

Mesai saatimin bitimine yaklaştığım sırada sırtımı oturduğum deri sandalyede geriye verdim. Gözlerim masa saatine döndüğünde geçen her dakikayı durdurmak isterdim. Çünkü eve gittiğimde yeniden yalnız kalacak ve kendimi sonu gelmeyen kıyasların içine atacaktım.

Belki boboyu arayıp bu akşam benimle bir kahve içmesi için ikna edebilirim.

Uzanıp masanın üzerindeki telefonu aldığımda, son aramalarımda kayıtlı olan bobonun adına tıkladım ve telefonu kulağıma yasladım.

Bir kaç boş çalışın ardından açılan telefonla , gürültülü konuşma sesleri ahizede yankılandı.

"Bebeğim?" Kendini duyurabilmek adına yüksek tuttuğu sesiyle koltukta toparlandım.

"Bobo? Neredesin sen o kalabalık ne?" Bu saatte işte olmadığını biliyordum, henüz çalışma saati değildi üstelik.

"Kulüpteyim bebeğim, bir etkinlik var bu akşam için, kostüm provasındayız. Bir şey mi oldu?"

Kulüptemi... bir etkinlik... şansıma tüküreyim..

"Hayır sadece, bir kahve içip muhabbet ederiz belki diye düşündüm... ama her neyse." Yüzüm ansızın düştüğünde heyecanla konuştu.

"Maskeli bir balo veriyoruz, sende gelmelisin... bütün gece tanınmaz kostümlerin içinde birbirimizi yiyeceğiz ve saat on ikiyi vurunca kimliklerimiz ortaya çıkacak. Bence gelmelisin..." öyle heyecanlı ve hızlı konuşuyorki , söylediği şey beni güldürmeye başlıyor.

"Lisedemiyiz? Ne maskeli balosu?"

"Bu lisedekinden çok daha ateşli bir şey, lütfen gel... hadi."

Leo ile aramda yaşananları bilseydin gelmem konusunda böyle ısrarcı olmazdın eminim...

"Ben almayacağım, sana iyi eğlenceler, eve gidip binici kez How I Met Your Mother izleyip dondurma kaş-"

"Hayır kabul etmiyorum, senin için bir kaç kostüm ayıracağım ve sende işten çıkıp buraya geleceksin. Üstelik bu gün cuma, iki gün boyunca istediğin kadar dizi izleyip pinekleye bilirsin ama bugün değil, hadi kapattım ben.."

"Bobo hay-"

Telefon yüzüme kapandığında sıkkın bir nefesle kıpırdandım...
Bir yanım gitmeyi hiç istemesede diğer yanım... leoyu özleyen diğer yanım, onu görebilmek umuduyla yanıp tutuşuyor.

EFENDİMİ ARARKEN / +21Where stories live. Discover now